Acının miladıyla başlayan bir hikâyedir bu

Yaşayıp gelmişiz ormanlar bir bir yanarak

Her dönemeçte uğultulu uçurumlar

Her şafakta uzun uzun kurt ulumaları.(A.Telli)

Bilindiği gibi;

Bağımsızlık, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin saygın isimleri değerli gazeteci-yazar Uğur Mumcu ile Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucu Genel Başkanı, seçkin hukuk bilgini Prof. Dr. Muammer Aksoy’un alçakça pusular kurdurularak öldürülüşlerinin yıl dönümü olan 24 – 31 Ocak tarihleri arasını;

 “ADALET VE DEMOKRASİ HAFTASI” olarak anıyoruz.

Soğuk bir ocak günü, ateşler içinde katledilen Uğur Mumcuyu; tam bağımsız Türkiye yolunda canlarını kaybeden tüm ilerici aydınlarımızı, devrim şehitlerimizi anmak üzere buradayız.

Ocak ayı; Ülkemizin aydınlık yarınlarına ışık tutanları, daha çok demokrasi yolunda yitirdiklerimizi unutmadığımızı anlatan ama biz mücadeleye devam edenler için karanlık, kasvetli ve acılarla dolu bir aydır. 

Uğur Mumcu, Onat Kutlar, Metin Göktepe, Hrant Dink, Muammer Aksoy, Gaffar Okkan hep Ocak ayında yitirdiklerimiz bu aydınlık yolun unutulmayanlarıdır.

25 yıl önce bugün; Kalemi kimseye biat etmeyen ve satılmayan, gerçek bir gazeteciyi, sözde değil özde bir Atatürkçüyü, Uğur Mumcu’yu kalleş bir pusu ile aramızdan kopardılar.

Görüyorum 

Başlar eğik, dişler kenetli, eller sımsıkı yumruk olmuş, "Bir kişiye yapılan haksızlık tüm topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur."  Diyenler burada, omuz omuza.

Görüyorum

"Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım unutma bizi... Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi..."sözlerini duyan ve unutmayanlar burada yan yana.

Duyuyorum 

‘’Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılmaz kardeşlerim... Diyen ortak vicdanımızın sesini…

Sabırla buradayız 25 yıldır olduğu gibi. Adalet istiyoruz, demokrasi istiyoruz, özgürlük istiyoruz.  Verilen sözlerin yerine getirilmesini bekliyoruz. Sabırla gerçek katillerin hesap vermesini bekliyoruz ve haykırıyoruz...

Uğur Mumcu’nun tek silahı kalemi idi ve ondan çok korktular, aynı yazılmamış kitaptan korkanlar gibi, aynı ‘bazı kitaplar bomba kadar tehlikelidir’ diyebilecek kadar karanlığa boğulmuşların korkusu gibi.

Haklıydılar korkmakta. Yazdıkları; karanlığa mahkûm edilmek istenen bu güzel ülkenin onurlu halkını din sömürüsü ile köleleştirmek isteyenleri teşhir ediyordu.

Haklıydılar korkmakta; söyledikleri tam bağımsız Türkiye yolunda 6.filolarını denize dökenlerin sözleriydi.

Mumcu'nun yıllarca öncesinde yazdıkları okunduğunda, söylediklerine kulak verildiğinde bugün ülkemizin üzerine çöreklenen karanlık zihinlerin izlediği yol, amaçları ve geldikleri nokta çok net görülmektedir. 

Uğur Mumcu, 14 yıl boyunca 'Ne istedilerse verdikleri' cemaat yapılanmasının devlete nasıl sızdığını 1993 yılında görmüş 'Tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar, 30 yıl sonra general olacaklar ve Cumhuriyete karşı ayaklanacaklar' diyerek uyarmıştı. 

15 Temmuz'da yaşadığımız felaketten sonra 'Allah affetsin' diye kendini temize çıkarmaya çalışanlar, Uğur Mumcu'nun sesine kulak tıkayanlardır. 

Biz önümüzdeki yılda, sonraki yıllarda da geleceğiz buraya…

Bizi ne bombalarınız, ne kapımıza çizdiğiniz işaretler, ne arkadan haince ensemize dayadığınız namlunun soğukluğu, nede mahpuslarınız korkuttu. 

Korkutamayacak. 

Her parçalanan, vurulan, yakılan bedenden yeniden ve binlerce doğacağız. Binlerce Uğur olacağız, aydınlatacağız Anadolu’muzu...

Adaletin siyasetin elinde çekili bir kılıca dönüştüğü, hukukun üstünlüğü yerine güçlünün hukukunun yaşandığı kara bir tarihi yaşıyoruz. 

Silahlanma çağrısı yapan danışmanlardan, paramileter dernek ve oluşumların, mafya bozuntusu haraç çetelerinin KHK’ler ile dokunulmaz ve cezalandırılamaz hale getirilişlerini ibretle takip ediyoruz.

15 Temmuz gerici, hain darbesini Allah’ın bir lütfu olarak görenler; Bugünün Türkiye’sinde OHAL ve KHK’lar ile meclisi devre dışı bırakanlar; Seçilmiş belediye başkanlarını tek bir kişinin isteği ile görevden aldılar ve alıyorlar. Bu Egemenliğin milletten alınarak bir kişiye verilmesidir. 

Bu adı var kendisi yok bir demokrasidir.

Uğur Mumcu ''Biz siyaset bakımından karşıtlarımıza özgürlük tanımazsak birer gizli faşistiz demektir.'' diyordu. Bu gün gücü elinde bulunduranlar karşıtlarının siyaset yapmasına, parti kurmasına, seçime katılmasına, Televizyon ve basın araçlarına ulaşmasına, toplantı salonu bulmasına, seçilmiş belediye başkanlarının görevlerini yapmalarına tahammül etmemektedir. 

Ülkeyi yönetenlerin kullandığı ayrıştırıcı ve kaba dil aramıza duvarlar örmekte, gelecekten umudunu kesenler ülkeyi terk etme arayışına girmektedir.

Ama biz umudumuzu asla yitirmeyeceğiz, biz korkmayacağız, biz yılmayacağız. Ne yaparsanız yapın bu vatanı size terk etmeyeceğiz. 

Aydınlarımızın Güvercin ürkekliği ile yaşamadığı, Egemenliğin millete iade edildiği, özgürlüklerin her alanda kanunla güvence altına alındığı, okullarında kindar ve dindar değil ilhamını akıl ve bilimden alan bir gençliğin yetiştiği, dokuz yaşında kızlarımızın azgın nefislere kurban edilmediği, barış ve huzur içinde yaşayacağımız TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYEYİ hep beraber yaratacağız.

Uğur Mumcu ve aydınlarımızı katlederek Cumhuriyeti yıkabileceğini zanneden gözü dönmüş vahşi katiller, din kisvesine bürünmüş her türlü gericiliğin, karanlığın, çağdışılığın, tüm gayri insani değerlerin, bağnazlığın, sapkınlığın pençesindeki zavallılar size sesleniyoruz;

Atatürk Türkiye’sini ve aydınlarını katlederek geriye götüreceklerini sananlar;

Sapkın çağdışı ideolojilerin kanlı tetikçileri ve onların hala belirlenememiş azmettiricileri, bu ülkenin insanlığa ışık tutan çağdaşlaşma projesinin büyüklüğünü ve geriye döndürülemezliğini anlayamayan kendi sığlıklarında sürünen zavallılar bilin ki,  bir değil bin kişiyi öldürseniz de insanlık yine de bireyin özgür iradesine dayalı demokratik toplum idealine ilerlemesini sürdürecektir.

Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle;

Uğur Mumcu şahsında bizler, aydınlık güzel günler için mücadele eden, mücadele ederken katledilen, tüm aydınlarımızın, yazarlarımızın, bilim insanlarımızın, gazetecilerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz. Ruhları şad olsun...