Yazan insan illa ki bir şeylerden beslenecek. Kimisi aşk, kimi hırs, kimisi ihtiras, kimisi iyilik, kimi güzellik, kimisi de halktan beslenir. Yine halktan beslendiğim günlerden biri. Yani yurdum insanı zaten yazmaya her denli müsait. Halk pazarına mutlaka uğrarım Cuma günleri akşam eve dönüşlerde. Saygıdeğer ekmeğini taştan çıkaran pazarcı abilerimle, kardeşlerimle az biraz hasbihal etme fırsatı buldum bu hafta. Beni bilen bilir siyaset yazmak hiç tercihim değildir. Kolay kolay köşelerime de yansıtmam. Bizzat bulunduğum ve yaşadığım şehrin (İzmir) yerel halkı iktidar yanlısı olmayan bir düşünce yapısına sahip lakin muhabbet tahmin ettiğinizden çok farklı boyuta kaydı. Bu iş yan, yön, parti, şu, bu olmaktan çıkışmış. Arada bu işin kaymağını yiyen öyle cin gözler var ki... Biz hararetli bir şekilde konuşurken arkadan kulak kabartan yaşlıca bir dayım çok haklı bir haykırışla ben çiftçiyim mesela benim elimden Nohut’u 5 TL ye al raflarda 30 TL ye sat, Marulu 3 TL ye al 10 TL ye sat patates 80 kuruş pazarda 4 TL ye sat bu yıllardır böyle artık çiftçilerde üretemeyecek hale geldi. İthal edilecek bundan sonra. Bir diğer abi der ki “Fahiş fiyat artışları sadece sebze meyvede değil ki Aslı Hanım. Enflasyonla topyekûn mücadele ettiğini söyleyen birçok işletme bile ıslak mendilin fiyatını 3 den 15 TL ye çıkarmış yani çok katına. Artık laf değil icraat zamanı bunu sorumluları üretici ise onlara, değil satıcılar ise onlara, rantçılar kimse onlara gereği yapılsın artık.” Der. Tüketici zaten isyanlarda. Pazarcı masraflar çok diyor. Bende isterim ucuz olsun fazla satayım diyor.

Pandemiyi de bahane ediyorlar. Bunları eminim sizde görüyor ve de biliyorsunuz ne acıdır ki gıdadaki, sebzedeki, meyvedeki rantçılar vatandaşları mağdur etmeye devam ediyor. Gıda ürünlerinde üreticiden sofraya kadar geçen sürede fiyatlar sahiden abartı değil tam 7 kat artıyor. Bu işin rantçıları gerek sebze meyve gerek, gerek market zinciri gerek gerek gerek birçok sektörde böyle. Türkiye'de tarım, mazot, elektrik, gübre, yem olarak kullanılan yağlı tohumlar ve mısır gibi ürünlerde dışa bağımlı hale geldi. Kur artışları sonucu ithalat pahalılaşırken, çiftçinin maliyeti katlandı. Diğer yandan yüksek fiyatları düşürebilmek için her seferinde ithalat öne sürülüyor. TÜİK ve Merkez Bankası verilerine göre gıda fiyatları önceki yıllara göre yüzde 14,36 arttı. Meyve ve sebzede yıllık enflasyon oranı yüzde 26’yı geçti. Bakliyat, et, zeytinyağı gibi birçok temel gıda maddesinde daha yüksek yüzdelerle fiyat artışları yaşandı. Birçok ürünün fiyatı yüzde 10 ila 16 oranında arttı.

Son kelamımı kondurayım o vakit. Üretici ile nihai tüketici arasına giren aracılar rant ve vurgunla geçinmeye alışmış insan görünümlü müsveddeler. Bunlar milletin sırtında kan emici birer sülük gibi davranıyor. Aracıları aradan çıkartmak devletin görevi evet biliyoruz. Ülkemizde etkili bir tüketici dernekleri kanununa ihtiyaç var. Bu dernekler kamuoyunda tüketici bilincini artırmanın yanında vurguncuları, soyguncuları, kan emicileri yakından takip edip ihbar ettiğinde kanun bu müsveddelerin yakasına yapışmalı. Derneklere Kanuni yetkiler vererek desteklenmeli. Daha birçok düşünceye sahibim esasın da yazsam sürer gider. Ne olacak çiftçi, ne olacak esnaf, ne olacak tüketici? Ne olacaksa olsun da rahatlasın en azından ekmeğini taştan çıkaran insanlarımız.