İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Sn. İmamoğlu’nun, Ordu ziyareti nedeniyle ‘VIP’ olayı bayağı tartışıldı. Bir defa şu hususu ortaya koyalım. Devletine, milletine, işini gücünü bırakarak, siyaset yolu ile hizmet etmeye kendisini adayan Milletvekili, Bakanlık gibi yüce görevleri deruhte eden, eski/yeni Milletvekilleri, Bakanlar, Başbakanlar, Cumhurbaşkanları, öncelikle VIP/Şeref Salonlarını kullanma hakkına sahiptirler. Gene devlete üst düzeyde hizmet etmiş olan bazı makam sahipleri de devletin kadirşinaslığının bir sembolü olarak VIP salonlarına girebilirler. Anayasa Mahkemesi Başkanları, Yüksek Yargı Başkanları, Valiler, Müsteşarlar, Generaller, halen görevde olan Büyükelçiler, Rektörler de bu gruba eklenmişlerdir. 

Yukarıda sayılan makam sahiplerinin eşleri de refakatte olmak kaydı ile VIP’lere girebilirler. Ancak son zamanlarda VIP’lerin yol geçen hanına döndüklerini bizzat gözlemliyorum. VIP salonlarına girebilme hak ve yetkisi bulunmayanlar, nasıl girebiliyorlar şaşırıyorum. Bu durumu oralarda görevli polis ve memurlara sorduğumda, “Efendim, falancanın yakınıyım, diyenler geliyor. Bizim, Türk  toplumunun klasik izah tarzı olan, Efendim idare ediyoruz” cevabını alıyorum. Aslında bu tutumlar, bir suçtur. Hele hele bazı artistlerin, şarkıcıların, futbolcuların, alakasız işadamlarının, girdiklerini görüyorum. Oradaki yetkililer, “Hanımefendi, Beyefendi, sizin burada ne işiniz var” diyerek, ikazda bulunmuyorlar. Hem de Devlet, havalimanlarına, önemli noktalara düzeni, ciddiyeti sağlayın diye Vali Muavini düzeyinde, Mülki İdare Amiri tayin ettiği halde...  

Milletvekili, DPT mensubu olarak gittiğim yurt dışı seyahatlerimde, hiçbir zaman o ülkelerdeki VIP’leri kullandırmadılar. Peki, Türkiye’deki Büyükelçiler, Diplomatlar, Yabancı Misyon şefleri, bizim VIP’lere nasıl alınıyorlar. Milletvekillerine tahsis edilmiş otoparkları nasıl kullanabiliyorlar. Türkiye, müstemleke ülkesi değildir. Mütekabiliyet prensibi vardır. Sen, benim yüksek düzeyli insanlarıma VIP’leri açmıyorsan, ben de sizi sokmam, diyeceksiniz. Bir zamanlar Atatürk Hava Limanı’nda bir güvenlik amiri vardı. Bu kişinin, VIP’e bazı iş adamlarını hatta mafya mensuplarını soktuğu tespit edildi, derhal işine son verilip, soruşturma açıldı. Benim tanıdığım bazı siyasiler vardır ki, hakları olduğu halde VIP salonunu kullanmamışlardır. Erdal İnönü, Hüsamettin Cindoruk bunlara örnektirler. 

Sn. İmamoğlu’nun, Ordu’da başına gelenler talihsiz bir tesadüftür. Biliyorum böyle seçim kampanyası dönemlerinde adayları, partililer, yaranma sevdalıları, oradan oraya yöneltirler. Eminim ki, İmamoğlu da telaşla karambole gelip, VIP’e sokulmuştur. Kendisini, bizim ANP dönemimizde, İstanbul İl Teşkilatından tanıyorum. Son derecede mütevazi, vatandaşlarla birlikte olmayı her daim yeğleyen, alçak gönüllü, VIP tutkusu olmayan birisidir. Kesinlikle vatandaşlarla birlikte hareket ederdi. Esasen bu konu istismara uğramışsa da, vatandaş nezdinde etkili olmamış, seçim sonuçlarını değiştirmemiştir. 

Ancak bu olay VIP salonlarının statüsünü tekrar ele almayı gerekli duruma getirmiştir. VIP salonlarını kullanmak öncelikle eski/yeni Milletvekillerinin/Bakanların hakkıdır.  Bu salonlara yetkisiz, girme hakkı olmayan kişilerin alınmaması, girenlerden kimlik istenmesi “Sen, benim kim olduğumu biliyor musun?” laflarına itibar edilmemesi için, başta hava limanından sorumlu Vali Muavini olmak üzere katı talimat verilmesi şarttır. Diğer taraftan, VIP olarak havayollarında, UPGRADE hakkı olanlara dönük uygulamalarda, havayolu şirketleri nezaket dışı, üzücü davranışlara sebep olmaktadırlar. Bu konuda Ulaştırma Bakanı gerekeni yapmalıdır...