Osmanlı padişahlarından Sultan İkinci Mahmud zamanında “Tükendi Baba” namında bir adam yaşarmış. Bu adam şanssız olduğu kadar saf biriymiş. Hayatını yorgancılık yaparak kazanırmış. Kem talihli bir insan olacağı çocukluk yıllarından belliymiş zaten. Daha küçük bir çocukken testiyi eline verip de çeşmeye yollasalar bir aksilik olur su kesilirmiş. Boş testi ile eve dönünce: Ne oldu, diye sorarlar, o da: Tıkandı baba, dermiş

 “Tıkandı Baba Kahvehanesi” adında bir kahvehane vardır.
İkinci Mahmud bu kahvenin neden bu adla anıldığını merak eder.
Tebdili kıyafetle derviş kılığıyla “Tıkandı Baba” namlı kişinin kahvehanesine gelir. Yanında veziri de vardır.
Sultan Mahmud, Tıkandı Baba'ya neden bu adla anıldığını sorar.

O da: “Bir gün rüyamda ihtiyar bir adam gördüm. Bu adamla beraber çeşmelerle dolu bir sokakta yürümeye başladık. Bu sırada bazı çeşmelerin çok, bazı çeşmelerin az, bazı çeşmelerin ise damlayarak aktığını gördüm.
“Neden bu çeşmeler böyle?” diye sordum. İhtiyar da “çok akan çeşmeler zenginlerin, az akan çeşmeler fakirlerin nasiplerini gösterir” cevabını verdi.

Bir kenarda damlayan çeşmenin ise benim nasibim olduğunu söyledi.
Bunun üzerine sinirlendim ve çeşmenin deliğini tıkadım.
Bu rüyayı kahvehanede anlattığımda ise bana
'Tıkandı Baba' adını verdiler. O gün bu gündür bu adla anılırım” der.

İkinci Mahmud Adamla uzun uzun konuşur. İçi ısınır ve: “Bu adamın talihsizliğine bir son vermek gerekir.” diye düşünür. ayrıca üzülür.

Ramazan ayı geldiğinde İkinci Mahmud vezirine her akşam göndermek üzere Tıkandı Baba için içinde altın olan bir tepsi baklava gönderilmesini emreder. Baklava hazırlanır, içine altın konur, Tıkandı Baba'ya yollanır.Baklavayı alan Tıkandı Baba Dükkânda birçok malzemeye ihtiyacım var. Bu baklavayı yemektense satar ihtiyaçlarımı alırım,demiş. Oyle de yapmış. 

İkinci Mahmud Ramazanın sonunda tekrar tebdili kıyafet Tıkandı Baba Kahvesi'ne gider. Bir de ne görsün, eski tas eski hamam.

Tıkandı Baba'ya baklavaları ne yaptığını sorar.
Tıkandı Baba da baklavaları satıp onun parasıyla karnını doyurduğunu, bu yüzden padişaha duacı olduğunu söyler. Padişah bu duruma daha çok üzülür. Bir süre sonrada benzer şekilde  bir tavuk hazırlatmış I. Mahmut. İçini de altınla doldurtmuş. İstemiş ki şu gariban “Tıkendı Baba” kötü talihinden kurtuluver-sin. Nar gibi kızarmış tavuk adamın eline geçmiş geçmesine ama tavuğu görünce canı çeken komşusu çok para teklif etmiş. Bir öğün içinde bu tavuğu yiyip bitireceğime, satar parası ile bir hafta geçinirim, diyerek satmış tavuğu. Tavukla beraber altınlar da elden çıkmış.

Şimdi seni bir yokuşun başına götüreceğim. Orada bir çember fırlatacaksın. Çemberin durduğu yere kadar bütün topraklar senin olacak.Büyük bir kalabalıkla beraber yokuşun başına gidilmiş. Çemberi alan talihsiz adamın eli ayağına dolaşmış ve çemberi doğru fırlatamamış. Ancak birkaç adım giden çember bir ağaca çarpıp döndükten sonra ayaklarının dibinde duruvermiş

Daha sonra Padişah Tıkandı Baba'yı saraya çağırtır ve bir kürekle hazineye gitmesini ve oradan kürek dolusunca altın almasını söyler.
Tıkandı Baba hazineye gider, ancak hayatında bu kadar çok fazla altını bir arada görmemiş olan adam heyecandan küreği ters daldırır ve nasibine tek bir altın düşer.
Bunun üzerine padişah, saray kuyumcusuna altından bir top yapmasını emreder.

Tıkandı Baba'ya: “Bu topu at, topun durduğu yere kadar olan arazi ve mülk sana ait” der.
Tıkandı Baba topu kendince çevirir ve ateşler. Ancak top kemere çarparak seker ve Tıkandı Baba'nın başına düşer.
Tıkandı Baba oracıkta can verir.

Sultan İkinci Mahmut gayet üzüntülü bir şekilde Tıkandı Baba'nın yanına gelir ve artık solmakta olan yüzünü okşayarak o meşhur sözü söyler: Vermeyince Mabud, neylesin Sultan Mahmud.