İç burkan bir  Türk sanat müziğİ eseri. En sevdiğim şarkı diyebilirim. Şarkı başlayınca omuzlarıma bir ağırlık çöker."Hani o, bırakıp giderken seni" sözleri durgunlaştırır birden. Susarım.

"Hani ey, gözyaşlarım akmayacaktın..." sözlerinde gözyaşlarımı sırasını bozmadan dökülür. Sözler beynim ve kalbim de takılı kalır.

Muhayyer kürdi makamında  Yusuf Nalkesen bestesi olan  bu eser Zeki Müren yorumuyla şahlanmış. Zeki Müren'den dinlemek başkadır.   Hüner coşkuner bir başka söylüyor. Zeki Müren'i göremeyen nesil bu şarkıyı Tarkan'dan dinledi .  2007 yılı Romantik adlı filmde  Pamela seslendirmiş. Geçmişin zorluklarını  yad etmek bir fayda sağlamıyor. Gelecekten haber yok. İşte geriye kalan bir şaheser.

"Seni unutmaya ömrüm yeter mi?" sözlerini milyon kez dinliyorum.

Orhan Seyfi Orhon tarafından ölüm döşeğindeki kızına yazılmış.  Bir baba duygularını bu kadar güzel mi anlatır?  26 yaşında Anneler Gününde toprağa verdiğim  kızımın son dakikaları  geldi aklıma. Pul pul ter döküp, gözleriyle beni takip ederken hafiften gülümseme ile veda ettiği o anlar... " Yoğun bakımda ziyaret süreniz bitti çıkabilirsiniz." dedikleri ses hala kulaklarımda çınlar.
 Arkama bakıp el sallayarak çıktım.  Ne çok benzerliğim var. Orhan Seyfi Orhon ile. Ruhları şad olsun.

  Orhan Seyfi Orhon'un kanserden ölen kızına yazdığı bu  ünlü şiirin hikayesi:

Babası kızının kapısını açarken biraz duraksar. Sessizce kapının kolunu aşağı indirerek, kızının bugün daha iyi olması için dua eder. Gün boyunca kızına doyasıya sarılmayı düşünen baba kızının hastalığı yüzünden bütün işlerini iptal etmiştir. Gün boyu  onun yanında oturmayı planlamış. Uyuyup uyumadığını kontrol etmek için usulca kızının yatağının üstüne eğilir. Kızını perişan bir halde görür. Gözleri hemen yaşaran,özünden dökülen gözyaşlarını görmesin diye   usulca eğilip  dudaklarını kızının alnına koyar. Onu öpemez,  Öpmedi çünkü öpmek çok kısa bir andı. Öylece kızının alnında  durdu ve derin derin nefes alarak kızının kokusunu içine çekti.   Biraz daha dursaydı gözyaşları kızının yüzüne damlayacak, ağladığını kızı anlayacaktı.  Yatağın yanındaki sandalyeye oturdu. Kız o kadar bitkindi ki çok kısık bir sesle, babacığım, annemin öldüğü günü hatırlıyorum, günlerce çok ağlamıştın. Son anlarımda senden bir şey istiyorum babacığım, dedi.

"Ben öldükten sonra hiç ağlamayacaksın, gözünden bir damla yaş bile düşmeyecek, anlaştık mı?" dedi ...

Baba imkansızı isteyen kızına baktı, gözyaşlarını bastırarak başını hafifçe salladı, çünkü kızı çok zor nefes alıyordu . Birkaç saniye içinde nefes alışverişleri kesildi, başı yana düştü...

Hıçkırıklar içinde kızını kucağına alır. Kızının cansız bedeni hala ateşler içindedir. Buna rağmen kızı üşümesin diye battaniyeyle sarara ve bahçeye çıkarır. Kızını sandalyeye oturtup, yere çöker, başını kızının kucağına koyarak, hıçkırıklarla ağlamaya başlar. İşte o an dilinden bu ölümsüz mısralar dökülür…

Yusuf Nalkesen tarafından 1951 yılında Muhayyer Kürdî makamında bestelenmiş  Orhan Seyfi Orhon'a ait bu içli şarkının sözleri yüreğimi hep titretir.

VEDA BUSESİ

Hani o bırakıp giderken seni

Bu öksüz tavrını takmayacaktın

Alnına koyarken veda buseni

Yüzüne bu türlü bakmayacaktın

Hani ey gözlerim bu son vedada,

Yolunu kaybeden yolcunun dağda

Birini çağırmak için imdada

Yaktığı ateşi yakmayacaktın

Gelse de en acı sözler dilime

Uçacak sanırdım birkaç kelime...

Bir alev halinde düştün elime

Hani ey gözyaşım akmayacaktın...

*****

Cennete mektup yazdım, yetmedi yetmiyor... Kaleme alacağım kızımın son dakikalarını,  gözleriyle beni  nasıl takip ettiğini, cennete nasıl ulaştığını...