....Ve Tanrı insanı yarattı.

Cennet’e gönderdi.

İnsan emirleri dinlemedi, Cennet’te kovuldu!

Dünyaya gönderildi!

“O ki, yeryüzünde ne varsa, hepsini sizin için yarattı(Bakara 2/29).  

Dünyayı insana emanet etti

…Ve insan dünyayı tanımaya başladı!

Suyu tanıdı, havayı tanıdı, karaları tanıdı

Sonra onlardan faydalandı.

Yedi, içti, barındı, sığındı.

Hazır buldu, emek sarf etmedi.

Karnı doydu gözü doymadı.

Avlanmak istedi, üretmek istedi.

Ateşi buldu yetinmedi.

Alet yaptı, ağaçtan, taştan alet yaptı.

Ve ok yaptı, sapan yaptı, kılıç yaptı.

Yetinmedi, demiri buldu; demirden alet yaptı.

Toprağı yardı, hayvan avladı kan döktü.

Daha çok avladı, daha çok kan döktü.

Ekti biçti doymadı.

Sevgiyi paylaşamadı.

İlk olarak öz kardeşini öldürdü.

Dünyayı da paylaşamadı.

Paylaşamayınca birbirine düşman oldu.

Sonra kardeşlerini öldürdü.

Kural, yasa, hak, hukuk vicdan nedir düşünmedi.

Kulübeler, köyler şehirler kurdu.

Kulübeleri beğenmedi, köyleri sevmedi aşağıladı, şehirleri küçük buldu.

Büyük büyük devasa kentler kurdu.

Buralarda sanayiler kurdu.

Sanayi sahipler dünyaya sahip olmak istedi.

Milyonları yok etmek için silahlar yaptı.

Daha çok öldürmek için atomu yaptı.

Sanayi ürünleri çevreyi kirletti, hastalık getirdi.

Hastalıklara çare bulmak için kimyasal icatlar yaptı.

Tekrar hastalıklar geldi, bu uyarıları da anlamadı.

Yok etmeye, yıkmaya, yakmaya, kesmeye, kirletmeye, öldürmeye devam etti. 

Ulviyeti, merhameti, şefkati, nezaketi, adaleti unuttu.

İnsan birbirini sevmekten, saymaktan uzaklaştı.

Doğanın nimetlerini paylaşamadı.

Doğaya sahiplendi; doğayı hor kullandı ve doğal dengeyi gözetmedi.

İhtiyacı olsun olmasın; uçan, yürüyen, yüzen; yakaladığı her hayvanı yedi.

Kendini çok güçlü gördü, doğal canlılar yapmaya kalktı.

Büyük fabrikalar kurdu.

Toprağı kirletti, suyu kirletti ve havayı kirletti.

Milyonlarca yıl bedava kullandığı oksijenin kıymetini bilmedi; oksijene para ödedi.

Ormanları kesti, doğanın güzelliklerini yok etti ve onun nimetlerini yok etti.

Uyarılara kulak vermedi, hiç umursamadı.

Her şeye egemenim dedi.

Çünkü emri altındaki eşyalar “altın da” idi.

Oysa O, Tanrı’nın emri “altında” idi.

Adeta doğayı yaratan ile yarışta idi.

Hâlbuki en küçük bir Virüsle bile baş edemedi. 

Sonunda doğanın nasıl baş edilmez bir güç olduğunu anladı.

…Ve sonra….

Geç de olsa, kâinatta bir nokta olduğunu anladı.

Sağlığa para harcamayıp, silahlara para harcadı.

Sağlığım olmasa da param ve silahım var dedi.

Parayla saadet olmayacağı bir yana; sağlığında olmayacağını geç anladı.

Emri altındaki; katları, yatları, sarayları, mücevherleri, bütün eşyaları, görmek bile istemedi

Yeniden doğaya döndü.

Tek derdi sadece bir nefes alıp yaşamak idi.

Aşağıladığı, köylere, kulübelere yani doğaya akın etti.

….Ve bugün!..

Dün doğa, bana muhtaç dedi

Bugün kendisi, doğaya” muhtaç oldu.

…Ve insan dünyanın kıymetini bilmedi!

Kâinat içinde; milyarlarca küçüklükteki, insanoğlu! 

Ey İnsanoğlu emrine verilen doğayı yok ettin! 

Gel de, içinde olması gereken vicdanı, merhameti yok etme!

Yaratılanı hoş gör yaratandan dolayı!

Her şeye saygılı ol; sana emanet edilen doğayı koru!

İhtiyacın kadar üret, ihtiyacın kadar tüket!

Kendine gel; ben büyüğüm, en büyüğüm deme!

Son günlerde görüyorsun ki bu çaban da nafile! 

Zamanı gelmedi mi; artık gel de doğaya yaptıkların için af dile!..

Cennet’ten kovuldun; bari dünyada kovulma!...