Görüldüğü üzere her ne şart altında olursak olalım özellikle de gerek saha da gerekse masada görev yapanların vatanımızı, mavi vatanımızı ve gök vatanımızı hakkıyla savunmaları büyük önem az etmektedir.

Bu konuda gaflete düşülmesi ya da zafiyet yaşanması halinde telafisi olmayan kayıplarla karşı karşıya kalmamız söz konusu olabilir! Bu nedenle her kim olursa olsun herkes vatanını hakkı ile savunmak durumundadır. 

Bu bağlamda özellikle gerek saha da gerekse masada görev yapanların; yer ve ortamına göre karşı tarafa koz vermeyecek biçimde tavır. Tutum, açıklama ve davranışlarda bulunmaları gerekmektedir.  Devletin belirlemiş olduğu politikalar kesinlikle aşındırılmamalı eğilip bükülmeye ya da yok sayılmaya çalışılmamalıdır! 

Karşı kaşıya kalınacak herhangi bir durum karşısında gerekli cevabın gerektiği biçimde verilmeyip de sessiz kalınması ya da geçiştirmeye çalışılması, farklı imalara ve yorumlara imkân verebilir. Bu türden tavır, tutum ve davranışlardan uzak durarak benzeri pozisyonlara karşı uyanık olup benzeri durumlara asla müsaade edilmemelidir. 

İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından 1946’da başlayıp 1989 yılına kadar süren iki kutuplu dünya sisteminin yerini soğuk savaşın bitmesiyle birlikte Tek Kutuplu Atlantik Dünya Sistemi almıştı. İçerisinde bulunduğumuz süreçte de tek kutuplu dünya sistemi yerini çok kutuplu(Asya) dünya düzenine bırakmaya başlamıştır. Dünya düzeninde yaşanan bu değişim ve dönüşüm bir süreden buyana farklı şekillerde kendisini hissettirmeye başlamıştır! 

21. yüzyılın çok kutuplu medeniyetler dönemi olacağı öngörülmektedir. Çok kutuplu yenidünya düzeninde ABD ve AB(Batı) dışında öne çıkan ülkelere bakacak olursak; Rusya, Çin, Türkiye, İsrail, İran Hindistan,  Ukrayna, Pakistan, Katar, Japonya, Kore, Brezilya, Kanada, Venezüella, Afrika ile Latin Amerika’dan bazı devletlerin önemli aktörler olarak öne çıkacakları düşünülmektedir.   

Tek kutuplu dünya düzeninin temsilcileri bölgesel çıkar ve menfaatleri gereği Kıbrıs konusunun çözümü konusunda oldum olası federasyon modeline destek vermişlerdir! 

Buna karşın tek kutuplu dünya düzeninin yerine geçmeye başlayan çok kutuplu dünya sisteminin temsilcileri ise KKTC’nin varlığı Doğu Akdeniz’de son derece önemli ve bizler için olmazsa olmaz şeklinde mesajlar vermektedirler! 

Dünyada yaşanan değişim ve dönüşümün gereklerini zaman kaybetmeden yerine getirmeliyiz. KKTC için son derece önemli bir dönem başladığını görmeliyiz!

Türkiye, masada ve sahada güçlüdür ve güçlü olmaya da devam etmek durumundadır. Türkiye bu saatten sonra etki alanlarında daha da güçlü durmalıdır. Türkiye, Doğu Akdeniz’deki varlığını her geçen gün güçlendirmelidir. Denizden komşu olduğu ülkelerle deniz yetki anlaşmaları imzalama potansiyeli bulunan ülkelerle olan ilişkilerini güçlendirmelidir. 

Türkiye, Suriye’de ve Libya’da hak ve hukukunu uluslararası kurallar çerçevesinde koruyup geliştirmelidir. Bu noktada kimse geri adım atılmasını beklememelidir. Vatan savunmasındaki görevliler ve Türk milletinin her ferdi bu gerçekler çerçevesinde hareket etmelidir.     

Suriye ve Libya’da Türkiye karşıtı kesimlere direk ya da örtülü olarak destek verenler özellikle psikolojik savaş yöntemleri çerçevesinde her türlü kirli, kara propaganda ve hilelere algı operasyonlarına başvurmaktadırlar! Bu bağlamda sosyal medyada özellikle Suriye ve Libya konularında negatif yönde yer alan haberlere karşı son derece dikkatli olmak gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Milletimizin moralini, umudunu, birlik ve beraberliğini bozmaya yönelik bu tür yayınlara hemen inanılmamalıdır.  Bu tür şüpheli haber vb paylaşımları güvenilir kaynaklardan teyit etmeden inanılmaması gerektiğinin özellikle altını çizmek isterim.  

Ayrıca, Türk Devletinin dış politikada yapmakta olduğu girişimleri iç politik kaygılarla ele alınmaması gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Çevremizde adı konmamış bir savaş durumu söz konusudur! İç politik kaygılarla dış meselelere yaklaşılması birlik ve bütünlüğümüzü bozmak isteyenlere bir takım ortamlar hazırlamaktadır. Birlikten güç ve kuvvet doğar. Gün birlik ve bütünlük içerisinde dış politikada atılan adımları, yapılan girişim ve hamlelerin arkasında kaya gibi durma günüdür… 

Sonuç itibarı ile vatanımızı toprağı, denizi ve hava sahası ile etki alanlarımızı da göz önünde bulundurarak masa da ve sahada korumalıyız. Gün vatanımıza sahip çıkma ve koruma günüdür. Gün ne şekilde olursa olsun zafiyet vermeme konusunda uyanık olma günüdür. Allah korusun vatanımızı ister masa da ister saha da hakkıyla savunamaz ve zafiyet verirsek gün gelir telafisi olmayan kayıplarla karşı karşıya kalabiliriz. 

Gaflet, zafiyetten gelir. Yeri geldiğinde vatanımızla ilgili konularda sessiz kalmak, eksik ya da muallâk, tavır, tutum davranış, ima ve söylemlerde bulunmak ciddi kayıplar yaşanmasına neden olabilir…