Kendimizi aldatmayalım. İşin aslını, işin özünü görelim. Elbette Türkiye’de istenmeyen eksiklikler vardır. İstenmeyen hatalar yapılmıştır. Fakat bunları ileri sürenler için bunların hepsi bahanedir. Hepsi sözdedir. Hepsi göstermeliktir. İşin temelinde Türkiye’nin kendine gelmesi vardır. Sağını solunu görmesi vardır. Kafkasya’ya yönelmesi vardır. Orta Asya’ya kulak dikmesi vardır. Ortadoğu’ya eğilmesi vardır. Filistin’le ilgilenmesi vardır. Kıbrıs’a sahip çıkması vardır. Bosna’da boy göstermesi vardır. Afrika’ya dikkat etmesi vardır. Kısaca, Türkiye’nin potansiyelinden korkunç bir korku vardır. Bu potansiyelin kinetik enerjiye dönüşmesi endişesi vardır. Bunun behemehal önüne geçilmesi lazımdır. Türkiye’nin stratejik konumuyla, enerjik nüfusuyla, genç araştırıcı beyinleriyle parlak bir istikbal ve gelecek vadeden duruşundan ürkenler vardır. Dünya Tarihi, Türklerin dünyayı şaşırtan sahneleriyle doludur. Bunu bilen ABD, AB, RUSYA ve İSRAİL; Türkiye’nin engellenmesinde müttefiktirler. Aynı görüşte birleşmektedirler. “Düşmanımın düşmanı dosttur.” Hükmünden hareketle Türkiye aleyhinde kenetlenmekte asla gecikmezler! Fakat Türkiye’yi cepheden mertçe dize getiremeyeceklerini bilen sözde dost ve müttefiklerimiz: “Tavşan’a kaç, Tazı’ya tut!” söylemiyle hareket ederek, dost görünüp Türkiye’yi sırtından hançerlemekte, birbirleriyle yarış halindedirler. Lakin hesap edemedikleri şudur: “Ve mekeru ve mekerallahü vallahü hayrü’l-makirin.” / “İnkar edenler tuzak kurdular. Allah da onların tuzaklarını boşa çıkardı. Tuzakları boşa çıkaranların en iyisi Allah’tır.” (Al-i İmran: 54) Bu milletin gerçekten Allah’ı var. Ne yapsalar, ne yazar? Türk Milleti’ne kasteden ancak kendi kuyusunu kazar. Behey Sülükler! Ne de çabuk unuttunuz Çanakkale’yi! Kuzu postuyla yapıyorsunuz, hile üstüne hileyi! Zannediyor musunuz ki, pes eder bu büyük asil millet? Bekliyor resmi ve bozuk Batı’yı, zillet içinde zillet! Sanılmasın ki, bu söylediklerimiz kuru birer hamaset; Yiyip bitirecek onları, bu millete duydukları haset! AB, ABD, RUSYA, İSRAİL’e rağmen olacak var. Kıyamete dek, bu devlet inşallah olacak payidar. Evet değerli okur! Bu milleti cepheden yıkamayacaklarını bilenler, kardeşi kardeşe düşürerek, bunu başaracaklarını sanıyorlar. Oysa Batısıyla Doğusuyla, Güneyiyle Kuzeyiyle bu millet müslümandır. Müslümanlar ise kardeştir. Çünkü: “İnneme’l-mü’minune ihvetün.” / “İnananlar ancak kardeştirler.” (Hucurat: 10) Millete gelince, millet; aynı doğuş ve oluştaki insanlarla, aynı oluşta birleşen başka unsurların birlikteliğinden meydana gelir. Kısaca millet; doğuştan ziyade oluştaki beraberliğin neticesidir. Yoksa hiçbir millet, tek unsurdan müteşekkil değildir. Millet; aynı vatanda yaşayan, -başka hangi mahalli dili bilirse bilsin- aynı müşterek dili konuşan, aynı inanç etrafında toplanan insanların birlikteliğidir. Kısaca, din dil bir ise millet birdir. Kaldı ki, din bir ise millet yine birdir. İşte böyle bir milleti; dış mihraklar fitne fesat çıkararak, kardeşi kardeşe vurdurarak; Türkiye’nin yükselişini sekteye uğratmak istiyorlar. Çünkü onlar çok iyi biliyorlar ki: “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez; Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” Ama, şimdiye kadar başaramadılar. Bundan sonra da başaramayacaklardır. Birkaç kişinin ilhadıyla, bir milletin ilhadı muhal olduğu gibi; bir kısım insanımız kandırıldı diye, milletin tamamının kanacağını sanmak, boş bir kuruntudan başka bir şey değildir. Velhasıl: Şehit Babaları’nın “Vatan Sağ Olsun!” dediği bir ülke; Dönüştürülebilmesi mümkün mü hiç yabancı bir mülke?