Vakit; keskin ustura. 

Vakit tamam.

Sevdamda demlediğim, nefretimden arta kalan yalansın.

Avcuma konan, kuş olduğunu sanan

Sessizliğime gömdüğüm, kederimsin.

Yalan, dolan.

Yürek de talan

Kovaladığım kaçanımsın.

Sürekli kapımı çalıyormuş gibi yapan

Ağzımda kızgın çakıl taşı gibi kelimelerle,

“Vaktimden”, hükmünü bekleyen tutuklumsun.

Eksik kaldım.

Hayatın yüzüne tüküreceğim daha çok sözcük vardı.

Karnındır artık; yaşanmışlıklar mezarlığın.

Ve de yakalanacaksın düşlerine.

Tükürmek isteyeceksin kızarmış al yanaklı bir bedene.

Yağmurla temizleyeceksin kirlenmiş düşlerini.

Yalan dolan “bahtın artık koynunda beslediğin karayılan”

Dayan.

Dayan.

Dayan

Sevda sandığın gülmelerinle oyalan.

Boğduğun yarınları,

Yaşanmışlıklar mezarlığına gömerek,

Hasretini omuzlarına alıp, çekip gideceksin.

Her mezar taşın farklı bir hasretlik rengine dönüşecek.

Renkler kedere,

Kederde nedene.

Nedende sendeki cehenneme

Cehennemide yaşamında gizleyen

“Vaktimden”, hükmünü bekleyen gamzemsin.

Renklerin kardeş olduğunu,

Her hayalindeki yanan ateşe baktığındaki hissettiğin, yanağındaki terin

Süzülüşündeki heyecanından anlayacaksın.

Düşündüğün zaman

Hüsrana gebe kalan yaşanandan kalan

“Vaktimden”, hükmünü bekleyen “nedenimsin.”

Ben ağlıyorum diyeceksin.

Gözyaşın tükürük olup tüküreceksin

Barışık olmayanların suratına.

Sonrasında gürül gürül akan su sandığın,

Gözyaşını içeceksin.

Her yolu kapalı olan.

 “Vaktimden”, hükmünü bekleyen yoldaşımsın.

Terazinin kefelerinin dengesine güvenmişsindir.

Oysa birde cümleye başlamadan karşı kefede hayatın darası karşında; sessizce büzüşerek titreyerek uzanacaksın.

Kanadı kırık bir şekilde sadece dudaklarında çıkan her kelimeler, tavukların boğularak çırpınması gibi dökülecek.

“Vaktimden”, hükmünü bekleyen” hüsranımsın.”

Geleceğin seni ısıtan gözlerini.

Ne yakarsan yak.

Bedenin meşaleye dönmedikçe, tutuşmamızsın artık.

Atacak tek atımlık barutun kalır.

Tükürmek sevda sandığın düşüne.

O zaman azalır senin kanındaki zehir.

Körelir vakit denen ustura.

Belki; nicel birikimin nitelik değişikliğe yol açar.

Kimisi de benim hesabıma düşen nasip der.

Belki de evrimsel bir süreçtir.

Oysa gerçek olan.

“Vaktimden”, hükmünü bekleyen” yaşamımsın.”

Kapı çalınmıştır.

Sevda adındaki ruhunu sokan kahramanın

” yüzüne zehrini tükürmek.”

Tek çare.

Hissetmezsin.

Çeken gider.

Kalanın, “tamdır.”

Hiçbir şey ne erken ne de geç.

Vakit denen ustura adildir.

Her şeyi olgunluğunda keser biçer.

Ne bir eksik ne bir fazla.

Ham iken olgun olursa parçandır.

Vakit; “ustura sanatçısıdır.”

Hayale boğdurmaz seni.

“Vaktimden”, hükmünü bekleyen hayalimsin.

Kefesi vicdan olan “duygu terazisinde,”

Her zaman kaybedersin.

Ve vakit denen ustura zamansız gelir.

Belki erken gelir,

Belki geç kalırsın.

Belki seninle fazla,

Belki de sensizlikle eksik.

Kefesi vicdan olan terazinde;

Yaşanmışlıklar mezarlığının,

Yazın üşüyen,

Kışın sıcaklayan “bekçisisindir artık.”

Mezar taşlarını sayarsın.

Her zaman “bir eksik” kalır.

Beklersin.

“Vaktimden”, hükmümün idam olduğunu,

Celladımın sen olduğunu anladığım an.

Senden, bendeki sevdandan arta kalan,

Nefrete bulanmış adından,

Yüreğindeki zehirle doldurduğum,

“Sevdan.”

“Yalan.”

Saygıyla