17 Aralık’ta başlatılan yolsuzluk operasyonunun ardından, hükümet ve AKP desteği ile bilinen çevreler tarafından koro halinde başlatılan kumpas edebiyatı olanca hızı ile devam ediyor. Oysa Balyoz, Ergenekon gibi TSK’ni itibarsızlaştırmayı hedef alan bütün davaların aslında bir kumpas olduğunu pek çok sade vatandaş gibi, ne yazık ki ilgililer de biliyordu. Bu davaların görüldüğü özel yetkili mahkemeler, TSK mensuplarına atılan iftiraları, hiç ölçüp biçmeden ciddiye almış ve önüne geleni tutuklamıştı. Ardından da içinden çıkılamaz bir durum yaratmak için, ilgili ilgisiz davalar birleştirilerek binlerce sayfa ve yüzlerce klasör belgeden oluşan iddianameler hazırlanmıştı. Bir stratejik kural, askerler tarafından “Yığınakta yapılan hata harbin sonuna kadar düzeltilemez” şeklinde ifade edilir. Yığınak harbin başında tahsis edilen kuvvetleri ifade eder. Adalet işlerinde de mahkemeler daha işin başında yanlışlara gömülünce tabii ki işin içinden çıkılamaz oldu.
Geçen ay Ergenekon davasının eski mahkeme başkanının iddianemeyi tam okumadıklarını itiraf ettiği basında yer aldı. Sayın hakimimiz “Okuduk desek yalan söyleriz. Bir insanın okuma kapasitesi var. Günde 500 sayfa okuyabilir misiniz?” diye iddianamenin yeterince incelenmediğini açıkça ilan etmiş. Ve aslında dinlemeleri gereken sanıkların taleb ettikleri tanıkları denlemediklerini belirterek, tanık yerine de tamamına yakını gayri kanuni, yani suç işelmiş olan gizli tanık dinlediklerini acı acı dile getirmiş.
Ne kadar üzüntü verici, değil mi?
Bu arada özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ile, tutukluluk süresini beş yıl olarak sınırlayan bir kanun çıktı. Ve Anayasa Mahkemesi de, eski Genelkurmay Başkanımız E. Org. İlker Başbuğ’un yargılama sürecinde hak ihlali olduğu konusunda karar aldı. Bu kanun ve karar üzerine; E. Org. Başbuğ’un, ardından da tutukluluk süresi beş yılı aşan diğer değerli silah arkadaşlarımızla gazeteci ve akademisyenlerin ve diğer tutukluların tahliyesi başladı. Tabii onların TSK’nin itibarsızlaştırılması sürecinde kurban olarak seçildikleri ta işin başında belli idi.
Bu gelişmeler arasında Ergenekon davasında 7 ay önce verilen kararın gerekçesinin hâlâ yazılamamış olmasının, ilgili mahkeme tarafından müdafaa meyanındaki açıklaması ile anılan mahkemenin, özel yetkili mahkemeleri kapatan kanunu tanımama tavrı da, kamu oyunda, en azından benim çevremde, üzüntü ile izlendi.
Şimdi, hak yerini buldu diye yapılan yoğun yorumlar yanında, kimilerince de AKP, TSK mensupları tutuklanırken de oy toplamıştı, tahliyeleri ile de oy topluyor yorumları yapılıyor.
Bir an için bile olsa, bu haksız ve hukuk dışı muamelelerin muhatabı olmaya tahammül edilebilir mi?
Vah benim, ömrüm boyunca, gözümü kırpmadan hayatımı vermeye hazır olduğum aziz vatanım, vah benim güzel ülkem. Adalet mülkün temeli değil mi?
Vah bu kumpası kuranlara, alet olanlara, vah bu kurulan kumpaslara şaşı bakanlara.
Vah ki ne vah.