Birey olarak başka, bir arada yaşarken başka durumlar var. Cemiyet hayatındaki kişi ile kendi bireysel hayatındaki insan aynı insandır denebilir mi? Davranış ve toplum bilimlerinin kural ve kaidelerini bilmeden bu soruya verilecek cevap ile,  aksi durumda verilecek cevap birbirini tutmayacaktır.

Davranış bilimleri de zaten kişiyi manevi varlığıyla ele aldığında yeni bir disipline ihtiyaç duyarak firenklerin sosyopisikoloji dedikleri  cemiyet içinde ve bireysel hayattaki davranış biçimlerini tespit etmeye çalışmıştır.

Bireysel dünyasında insan yaratıcının kendi bünyesine tohum olarak koyduğu her duyguyu, yönelimi, arzuyu, isteği, ihtiyacı, yeteneği, heyecanı, korkuyu, cesareti, sevmeyi, istemezliği, nefreti, iğrenmeyi, çekinik durmayı, saldırıyı, aramayı karmakarışık, iç içe yaşar. Çoğu defa neyi niçin istediğini, istemediğini, beğendiğini, beğenmediğini bilemez. Bu yaşadığı halleri ifade etmekte de milyonlarca insan aciz kalır.

Derin felsefi düşüncelerin peşine takılarak, hedeflemediğimiz yerlere gitmektense, asıl meramımıza doğru yol almaya çalışalım.

Cemiyet içinde insan sevdiği, arzuladığı, olmak istediği durumlar için kendine hep numune belirler. Toplum bilimciler bu numune olarak kabul edilen kitleye referans gırubu derler.

Referas gırubuna yani gıpta edilen kaymak tabakasına mensup insanları toplumun diğer kesimleri dikkatle izler. Onlara hayranlıkla karışık kıskançlıkla bakar. Hem onlar gibi yaşamanın aşkıyla yanıp tutuşur, hem de onları ahlaki bakımdan eleştirerek kendini temize çıkarır.

Ama ne olursa olsun o insanlara öykünür ve onları kendisine model olarak, numune olarak alır. Geçler o model insanların paltosuna benzer paltolar giyer, onların saçına benzer saç tarzlarıyla mutlu olurlar. Onların büyük paralar kazandığı ise zaten model alanları en zayıf noktalarından vurmaktadır.

Toplumları yönetenler insanı ferdi dünyasında, cemiyet içinde tanımalıdır. İyi yönetici insanı her haliyle tanımaya mecbur.

İyi yönetmek istiyorsanız elbette bu söylediklerimiz. ‘Ben bir kere oyları aldım. İstediğim gibi yönetirim. Sonunda ne çıkarsa bahtıma’ demiyorsanız. Yönettiğiniz insanların yakın ve uzak geleceklerinden kendinizi sorumlu biliyorsanız, insanı tanımak zorundasınız.

Toplum değerleri ve ahlakçı insan değerleri bakımından çirkin olan suç ve kusurları önlemek için yapılan polisiye müdahaleler, hukuki uygunsuzlukları önlemek için yapılan müdahaleler elbette yapılmalıdır.

Ama bu noktada çok önemli bir durumla karşı karşıya kalınacağı unutulmamalıdır. Kaş yapayım derken göz çıkarmak kaçınılmaz hale gelecektir. Gençlerin kendine model tuttuğu, numune bellediği, toplumun kendine gıptayla baktığı kesimden insanları hukuka uygun davranışlara zorlarken, polisiye baskınlarla suç işlemelerini önlerken, o önlemeye çalıştığınız suça  toplumu istekli hale getirebilirsiniz.

Şöhretli insanların adli kovuşturması, polisiye baskınları gizli tutulmalıdır. Gıpta edilen insan uyuşturucu kullanıyorsa ona gıpta eden gençler de en kısa sürede bir uyuşturucu kullanma toplantısı düzenleyecektir. O şöhretli insanların kovuşturmasından bir ceza da almadıklarını gördükten sonra siz devlet olarak uyuşturucu kullanmayı bundan daha iyi özendiremezsiniz. Mafyacılıkta da, sivil itaatsizlikte de başka türlü suçlarda da sonuç aynıdır. Referans gırubu mensuplarının suçlarını basın yayına vermeden takip edip, kovuşturulması her zaman daha iyidir.

Eğer devlet olarak suçların azalmasını, suçluların azalmasını istiyorsanız suçun ve suçlunun kovuşturulmasını her zaman kamuoyuna duyurmadan yapmalısınız. Yoksa her halükarda yayıcılık görevi yapmış olunacağı kesin bir hakikattir.