Ankara’da AB destekli ‘Çocuğa şiddet ve çocuk istismarı’ konulu bir çalıştay düzenlenmişti. Yurdun muhtelif illerinden çok sayıda yetkin isim katıldığı 2014’deki bu programda aile, okul ve sokaklarda çocuğa yönelik şiddet ve istismar ile birlikte ‘dudak uçuklatan’ sorunları öğrenmenin ağırlığını yaşamıştık.

Bilhassa İstanbul, Ankara, Adana, Mersin gibi illerden gelen katılımcıların okul civarlarındaki istismarcıların yöntemleri ve uyuşturucu satıcılarıyla ilgili anlattıkları yeni neslin nasıl tehlikelerin kucağında olduğunu ortaya koyuyordu. Cinsel istismarcıların çocuklara kurduğu tuzakları, uyuşturucu bataklığına çekilen ortaokul, hatta ilkokul çocuklarını anlatan öğretmenlerin yüreklerindeki tedirginlik dudaklarından dökülüyor, gözlerinden fışkırıyordu.

Yolda yürümekten korkuyoruz, diyordu bir öğretmen. Diğeri, uykularını bölen öğrenci manzaralarını anlatırken gözleri bulutlanıyordu. İlkokulun henüz başındaki öğrencinin -kendi usulüyle- hazırladığı uyuşturucuya tanık olan öğretmenin anlattıkları, bu illetin ne seviyelerde olduğunu ortaya koyması açısından önemliydi.

Hayretlerimiz ve suskunluğumuz karşısında, “Konya’da durum nasıl?” sorularına muhatap oluyorduk. Onlardan duyduklarımızın Konya’da yaşanılmış şeyler olmadığını söylememiz büyük şaşkınlığa yol açıyor, “Konya bu işe çözümü nasıl üretti, ne gibi tedbirler aldı?” sorularının önünü açıyordu.

Kapanış oturumunda akademisyenler Türkiye’de yaygın olan istismar, şiddet ve çocukları uyuşturucuya yönlendiren olayları özetlerken, AB gözlemcisi de yaşanan sorunların Avrupa ile benzerlikler gösterdiğine işaret edip, “Konya’yı tebrik ediyoruz. Çocuk istismarına şiddete karşı alınacak etkili önlemler ve uyuşturucudan koruma yöntemleri konusunda öğreneceklerimiz var, Konya’yı alkışlıyoruz” demişti.

*       *       *

Geçen hafta rutin sağlık kontrolüne gittiğimiz hastanede MR çekimi için sıra beklerken bir hasta yakınına gelen telefon sıcak saatler ve hararetli bir ortam oluşturdu. Anlattıklarına göre; öğrenci olan yeğenleri Aydınlıkevler civarında servisten inip evine giderken önüne geçen bir uyuşturucu müptelâsı tarafından bıçaklanıp telefonu gasp edilmişti. Başka bir hastaneye kaldırılan talihsiz gencin yanına gidebilmeleri için sıramızı vererek yardımcı olmaya gayret ettik.

Konu açılınca, öğretmen olan bir diğer hasta, yakın tarihlerde bir öğrencisinin uyuşturucu kullanıcısı genç tarafından nasıl bıçaklandığını şu sözlerle anlattı:

-Evine dönmekte olan öğrencimizin yanına yaklaşan madde bağımlısı bir genç, birini arayacağını söyleyerek telefonunu istemiş. Aldığı telefonu cebine koyup yürüyünce; yardımcı olma duygusuyla telefonunu veren öğrencimiz peşinden gidip ısrarla geri istemiş. Bunun üzerine ‘evimize varıyoruz, orada vereyim’ demiş. Çocuğu evin bodrumuna sokup orada bıçaklayınca, çığlıkları duyan annesi koşup kurtarmış ve telefon edip, kendi çocuğunu polise teslim etmiş. Öğrencimiz ağır yaralı olarak hastanede 15 gün kadar komada kaldı, Allah’a şükür şimdi iyi durumda.

*       *       *

Öğretmen arkadaş, ilkokul öğrencisi torununun kendisine anlattığı ‘okul önü manzarasını da’ naklederek uyuşturucu satıcıların metotlarını örnekledi;

-Torunum geçenlerde yanıma gelip, okul önünde bir adamın renkli şekerler sattığını, kendisine de bu şekerlerden vermek istediğini söyledi. ‘Aman uzak dur, sakın alma’ diye tembih ettikten sonra, okulunun idarecilerini arayarak bilgilendirdim, emniyet tedbirleri için polisi bilgilendirmelerini istedim. Aileler de çocuklarının üstlerini, çantalarını kontrol etmenin yanında hal ve hareketlerini gözlemlesinler. Bu illete bulaşmalarını önlemek için toplumsal bilincin daima uyanık olması lazım.

Aynı gün peş peşe dinlediğimiz -uyuşturucu sebepli vahşetlerin- bizim daha birkaç yıl önce Avrupa ülkelerine alkışlattığımız örnek şehir Konya’da yaşanmış olmasına inanmak istemedik. 

*       *       *

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “PKK bizim için nasıl bir tehditse, PKK'lı teröristlere ne yapıyorsak uyuşturucu satıcılarına da aynı şekilde davranmak zorundayız. Kimse bizim geleceğimizi zehirleyemez. Uyuşturucu satıcısını gören güvenlik görevlisi ne yaparsa yapsın sorumluluk bana ait" şeklindeki sözlerinin kıymeti, son derece açıktır.

Fakat uyuşturucuyu ülke topraklarına sokan ağababalarının yolunu kesmedikçe, sokak satıcılarını temizlemek tehdit ve tehlikenin önünü almayacaktır. Zira sokak satıcısını ne kadar temizlersek temizleyelim; onlar yenilerini bulmakta zorlanmayacaktır.

*       *       *

YANDAN ÇARKLI AMERİKA

Amerika Başkanı Trump’ın ‘Suriye’den çekileceğiz’ sözünün arkasındaki gerçek niyet, çok geçmeden gün yüzüne çıktı. Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Türkiye ziyareti öncesinde gittiği İsrail'de, “Bizimle tam koordinasyon olmadan Türkiye'nin Suriye'de askeri operasyon düzenlemesini istemiyoruz” diyerek; Türkiye’nin kendi güdümlerine girmesini arzuladıklarını ifşa etti. “Kürtleri korumaya yönelik anlaşma imzalanmadan Suriye'den ABD askerlerinin çekilmesi gerçekleşmeyecek” diyen Danışman, “Türkiye'nin Kürtleri vurmama sözünü vermesi, Başkan Trump’ın talebidir” ifadelerini kullandı.

Terör örgütü PKK ve YPG'yi savunmasıyla bilinen Bolton, “Kuzey Suriye'den çekilmek için DAEŞ kalıntılarının temizlenmesi ve Türkiye'nin ABD'nin müttefiki Kürt savaşçıların can güvenliğini garanti etmesine bağlıdır” diyerek, ‘Aşağılık Amerikan projesini’ kustu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın vakit geçirmeden, “Türkiye’nin Kürtleri hedef aldığı iddiası akıl dışıdır. Türkiye'nin hedefi DEAŞ ve PKK, PYD, YPG terör örgütleridir. Mesele, PKK, PYD, YPG'nin kendisine tabi olmayan Kürtlere de zulmederek kurmaya çalıştığı düzen ve ülkemize yönelik terör eylemleridir. Bir terör örgütünün ABD'nin müttefiki olamayacağı ise izahtan uzaktır” şeklinde bir açıklama yaparak gereken cevabı gerektiği usulde verdi.

“Bir terör örgütünün Kürtleri temsil ettiğini ileri sürmek, her şeyden önce Kürt kardeşlerimize saygısızlıktır” diyen Kalın, Türkiye'nin PKK ve Suriye uzantılarına yönelik mücadelesinin bir amacının Kürtleri bu terör örgütünün zulmünden ve baskısından kurtarmak olduğuna işaret ederek kurnaz kovboya hak ettiği cevabı verdi.