Geçmiş asırlarda neler yaşandı ve insanlara etkisi,gösterilen toplum tepkisi ne ise tarihsel bilgi manasın da faydalıdır. Günümüz gerçek ve hayata geçirilecek plan, program ancak güncel ile sentezlenirse başarılı bir sonuca ulaşır. Coğrafya ve iklim farklılıkları başarı sürecin de nasıl önemli bir etken oluşturuyor ise,tarihte yaşananlar da deneyimsel bilgi verse de etki ve etkileşimleri farklı boyutlar da sonuçlara gebedir. Geniş bir açı, süreçleri içinde barındıran eylemler dizisi baz alınır ise,g ünümüz şartlarına endekslenir ise faydalı planlara gark olunur.
Savaşlar her zaman yıkım ve kayıptır,insanın genel kanaati bu doğrultudadır. Günümüz gerçekleri ile yüzleştiğimizde yaşanan kayıp ve yıkımların aksine bir tezi sunamayız. Kayıp ve yıkıma karşın bilimsel çalışmalara sıkı sıkı sarılma halleri, insanların huzur ve refahı için üretimin temel unsur olduğu gerçeği bir varsayım değil, sonuçları ortada bir realitedir. Büyük nüfusa sahip olmak, çok geniş bir coğrafyaya hakim olmak ya da etken dünya lobilerine yönlendirici etkili olmak değil. Günümüz ve gelecek asırların tek gerçeği vardır ki, bilim, teknoloji ve üretim. Ülkeler bu üçgen dışın da kalır iseler sonuçlardan nemalanamaz ve sürekli tehdit altın da kalırlar.Kendi milletinden olan yetişkin beyinleri dahi ülkelerinde tutamaz, tabi kaynaklarını işleyemez, yeni buluş ve gelişmeler de pay sahibi olamazlar. Basit anlatımıyla birkaç köye sahip olsanız da üretim tekniklerine hakim değilseniz, üretimi yapan, bilgi beceri ve ekipman sahibi olanlar size sadece yaşamınızı idame ettirebileceğiniz kadar pay verir. Karasaban devri, insan gücü zamanı,işlem görmemiş maden ya da tarım ürünü neredeyse bedavaya yakın değerdedir. Ürüne katma değer katan işlenmesi ve kullanılabilir kıvam halidir. Yıllar boyu bor madenimizin varlığı ile övünüp dursak da realite şudur; tonunu bir pula satıp işlenmiş halini beş pula ithal ederiz. Takdir edersiniz ki ekonomi makalesi değil kaleme aldığım,ayrıntılı ve net rakamlara ulaşmam ve aktarmam gerçek olabilirse de amacım üretim ve bilim, teknoloji dayanışmasını vurgulamak.
Almanya son asır için de iki büyük savaş yaşadı, birinci ve ikinci dünya savaşlarının baş aktörlerindendi. Mercedes, BMV, Audi, Wolksvagen, Simens markaları ilk aklıma gelen ve dünyaca kabul görmüş olanlarıdır. Bu beş markanın ülkelerine sağladığı katma değer, getiri, prestijin ise rakamsal bir karşılığı yoktur. Almanya’nın büyük yıkım sonrası üretimde ki büyük sıçrama hamlesi azim ve üretim ile gerçeğe dönüşmüştür. Almanya öylesine büyük bir başarı yakalamıştır ki, Türkiye ve bazı ülkelerden üretime işçi kiralamışlar,ülkelerine almışlardır. Avrupa Birliği için de prestijli hali ile bayrak elinde esip gürlemesinin sebebi ise AB toplam üretiminin yarıdan fazlasına hakim olma halidir.
Avrupa örneğinden sonra uzak doğuya uzanalım, tarihte yaşadıkları Almanya ile benzerlikler içeren Japonya, ikinci dünya savaşın da ağır bir yenilgiye uğramıştır. Japonya ikinci dünya savaşın da iki kenti atom bombasına tabii olmuş, ifadesi zor sayıda can kaybı yaşadığı gibi toprakları o bölgede deniz seviyesinin altına inmiştir. Şehir girişlerin de hep yazar bilirsiniz (şehir adı, nüfus ve rakım (deniz seviyesinden yüksekliği) Japonya da atom bombası atılan iki şehir rakım da eksi seviyeye düşmüştür.
Japonya ve bu günkü durumu nedir? yazmasam da kafalarınız da bir kanaat var biliyorum ama katkıda bulunayım. Elektronik ve sanayi de ismi hit olmuşlardan birkaçı; Honda, Mazda, Sony, Toyota, Seiko, Casio, Canon, Panasonic. Japonya ve ortaya koyduğu başarı Almanya dan farksız üretim ve azimdir. Sürekli gelişme ve üretmekten vazgeçmeden sanayi ve elektronik de söz sahibi ve bayrak elinde ülkelerin başındadır.
Almanya ve Japonya ile yaptığımız örneklemeler realitenin belirgin halleri ve vurgu noktaları olsa da Güney Kore kadar olmasa gerek. Güney Kore için çok özel ve derinlemesine bir araştırma yapmamış olsam da 1950 yılında ki savaşını ve ülkemizden askeri destek aldığını bilirsiniz. Savaş devamın da acı,yokluk ve sıkıntılı günleri derinlemesine yaşayan bir ülkedir. Almanya ve Japonya örnekleri için yaşadıkları savaş öncesi de ülkemizden çok ileri safhada bilim ve teknolojiye hakimlerdi diyebiliriz. Güney Kore elli,altmış yıl önce lafı edilmeyen bir ülke iken bugün dünyanın tanıdığı markalarıyla kendisinden söz ettirmeyi başarmıştır. Samsung, Hundai, Kia, Syongyong markaları ülkemizin ve dünyanın tanıdığı ve bolca kullandığı Güney Kore ülkesinin birkaç öne çıkmış markasıdır. Güney Kore’nin birkaç öne çıkmış markasının yıllık bütçelerini araştırdım,gördüm, biliyorum da yazmayayım. Bu Güney Kore firmalarının bütçe rakamlarını yazmama kararım kaçak güreşme eğilimim değil sizleri şoka uğratmama dileğimdendir.
Irk, din, mezhep, tarikat, akımlar derken amaç ve sonuç ikilemi arasın da dağılıp kalıyoruz. Yanılıyorsam bağışlayın “Çalışmak ibadettir” hadis değil mi. İnsanı refaha ve mutluluğa ulaştıracak yegane yol bilim, teknolojidir,çalışmak ve üretmektir.
Almanya ve Güney Kore’yi bilmiyorum ama Japonya yıllardır ilgi alanımdadır, her fırsatta okur araştırırım. Japon halkı manevi değerlerini çok önemli bulurlar, geleneksel yapılarını da muhafaza ederler. Ülkemizde ki tanımıyla muhafazakar bir yapı Japon halkının vazgeçilmezleri arasındadır. Japonların kutsal değerleri ilk sırada olmakla birlikte yedi şiddetinde ki sarsıntıyı gündelik, sıradan bir olay gibi yaşayıp geçiyorlar. Türkiye ve Türk milleti olarak kısır ve çiğ mevzulardan hızla kurtulup, azim ile üretime adapte olma zorunluluğumuz var. Bilim ve teknoloji çalışmaları ile üretimi dirsek teması halde bayrak yarışı gibi koşturamazsak sadece üretimle kendi tarlamızda çalışan ve üreten amele oluruz. Şapkalarımızı başta yöneticilerimiz olmak üzere önümüze alıp düşünmemiz gerek.