Beğensek de beğenmesek de, Türkiye'de iyi şeyler de oluyor. Enflasyon rakamları, son otuz yılın en düşük seviyesinde.

İhracat rakamları 70 milyar doları aştı.

Özelleştirmeler, tüm engellemelere rağmen büyük rakamlara ulaştı. Turizm gelirlerinde de önemli gelişmeler var.

Bankacılık krizlerinin ardından, sektör sağlam bir zemine oturdu. Artık bu tür facialar yaşanmayacak, banka facialarına tanık olmayacağız.

Enflasyonun düşmesine paralel olarak, bankalardaki faiz oranları da düştü.

Bir kısım emekli ve dar gelirli bu yüzden ekstra sıkıntılar yaşayacak. Çünkü, küçük tasarruf sahiplerinin, az buçuk banka faiz gelirleri vardı. Faizler düşünce, bu gelirler sıfırlandı.

Emlâk sektörünün canlanması, faizlerin düşmesiyle ters orantılı şekilde yükselme ivmesi kazandı.

Uluslararası mali derecelendirme kurumları, Türkiye'ye karşı pek çok cimri davranmalarına rağmen, yine de ülkemizin mali notunu yükseltmek zorunda kaldılar.

Bu gelişme, henüz ülkemizi güvenli bir yatırım alanı olarak lanse etmese de, ekonomimize güvenin arttığının önemli bir göstergesi.

Enflasyonun ve banka faizlerinin düşmesi, ufak veya büyük tüm tasarrufları, güven verici yatırımlara yönlendirmeye başlamıştır.

Lüks konut furyası bence çok yanlış bir yatırımdır.

Konut, sonuç itibariyle ölü bir yatırımdır. Ülkemizin tüm kaynakları toprağa gömülmektedir.

Biz o denli zengin bir ülke değiliz. Biz betona ve demire tüm mali varlığımızı gömerken, eloğlu da gelip bizim en önemli tesislerimizi özelleştirme adı altında teslim almaktadır.

Bankalarımız mevcut mevduatı maalesef iyi yönlendiremedi, yatırıma ve üretime aktaramadı ve bir kısım bankalar bu mevduatları özel şirketlerine transfer etti.

Ülkemizi ekonomik krize sürükleyen sektörlerin başında maalesef bankacılık kuruluşları kötü bir üne sahip oldu.

Özelleştirmelerde blok satışlar ve özellikle belli grupların tercih edilmesi, AB ilişkileri yönünden ve siyasi çıkarlar nedeniyle tercih edildi.

Bir dönem blok halinde Fransızlara satılan çimento fabrikaları, AB yolunda önemli bir rüşvetti. O zamanlar Sabancı bile, biz blok halinde alamayız, fabrikaları tek tek satarlarsa, belki biz de alabiliriz diyordu.

Kendi işadamını ve halkını diskalifiye eden özelleştirme zincirleri, halka rağmen, halkın önünde gerçekleşti.

Şimdi en tehlikeli bir viraja girdik? Millet yapımız parçalanmak isteniyor. Alt kimlik, üst kimlik tartışmaları, bu ülkeyi parçalar.

Devletin varlığı, hiçbir zaman tehdit edilemez. Bunu engellemek için hiçbir kanundan yararlanılamaz.

Sözde medeni ülkeler, ulusal ve uluslararası yasaları kendi çıkarları için çiğnemektedirler.

Türk Milleti'nin yeniden tarih sahnesine çıkması için, parçalanmayı mı bekliyoruz?