Tarihin, en eski devirlerinden günümüze kadar, seyretiği kronolojik sıra, görülebilir. İstenen soykırım mâlûmâtı/bilgisi önümüze, olanca fecaatiyle serilir.
Türkiye'yi, sözde soykırımla itham edenler ve hattâ işi tehdide kadar vardıranlar: Önce kendi kapılarının önünü temizlesinler.
Tarih boyunca yaptıkları, hem de alenen/açıkça, hiç çekinmeden yaptıkları soykırımların hesabını versinler önce...
Daha dün, dünyanın gözü önünde ve özellikle, Batı'nın, yâni kendilerinin yanıbaşında, Bosna'daki müslümanlar, soykırıma uğrarken, nasıl ve niçin sessiz kaldıklarının ve neden görmezden geldiklerinin hesabını versinler!
Hattâ BM'in ve Hollandalı askerlerinin -Hıristiyanlık taassup ve tarafdarlığı ile olsa gerek- nasıl soykırıma göz yumduklarının evvel emirde hesabını versinler!..
Ancak ondan sonra, sıra bize gelsin! Gerçi, gelse n'olacak? Çünkü bizler, olmayan soykırımın olmadığı anlaşılacağı için, bundan memnun bile oluruz:
Yeter ki, iyi niyetle konuya yaklaşsınlar...
Yeter ki, gerçek belgelere dayansınlar...
Yeter ki, arşivlere girsinler...
Yeter ki, sahte vesikaları ayıklasınlar...
Yeter ki, iftiralardan uzak dursunlar...
Bu çerçeve içinde biz, herşeye varız!
Çünkü; yüzümüz ak, elimiz boş değil.
Yeter ki, öküz altında buzağı aramasınlar.
Kabul olmayan duaya da âmin demesinler.
Aslında değerli okur! Ortada gizli saklı bir durum falan yok. Fakat ortalığı bulandıranların maksadı: Türk devleti'ni sarsmak, boş şeylerle meşgûl etmek... İlerleme yolunda ona köstek olmak... Tarihî misyonu uğrunda yaptığı, yapacağı ve yapmak istediği gayretleri boşa çıkarmak, hiçe indirmek...
Kısaca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni tarihî rotasından saptırmak, kendisine olan güveni sarsmak, iç gailelerle onu uğraştırmak... Gerisi lâfu güzaf... Boş şeyler...
Dediğimiz gibi, sıradan Ansiklopedi sayfalarında bile gerçekler âyân-beyan/apaçık ortada...
İşte onlardan istifadeyle; şimdi bir o zamanlar insanlara uygulananları; yâni Batılı devletlerin yaptıkları soykırımları düşünün...
Bir de Türkiye'de en güzel şartlarda, en güzel yerlerde yaşayan Ermenilerin; Rusların ve İngilizlerin kışkırtmasıyla -bugün tüm Avrupa destek oluyor- Osmanlı Devleti'ne ihanetleri ve bunun üzerine onları tercih ettirmek zorunda kalışımızı düşünün...
Ve bu yüzden başlarına; kendileri sebep olarak getirdikleri fecî sonuçtan; bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve bugünkü Türkleri sorumlu tutarak dünyayı nasıl ve ne yüzle velveleye verdiklerini bir düşünün...
Ve soykırımla hiç alâkamız olmadığını anlayın.
Ve dünya kamuoyu anlasın bunu artık.
*
Bugün de yine kendi kanımızdan, kendi canımızdan, kendi inancımızdan olan; hem din kardeşlerimiz hem de insan olarak kardeşlerimiz olanları kışkırtmakta, kan döktürtmekte, onları birinci sınıf vatandaşlıktan, azınlık statüsüne geçirecek uygulamaların yapılması için Türk Devleti'ne baskı üstüne baskı uygulamaktadırlar.
Bu da yetmezmiş gibi, öz be öz bu milletin parçası olan unsurları; sanki İslâm dışı imişler gibi bir zehaba/anlayışa kapılmalarına çanak tutarak; bir de dinsel azınlık çıkarmaya çalışıyorlar.
Bu, bir olan, birlik içinde olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını bölük pörçük yapabilmek için...
Böl, parçala yut taktiğini tutturmak için...
*
Ama ava gidenlerin avlanacağını unutuyorlar. Halbuki Yukardakinin de elbet bir bildiği ve bir hesabı var. Bunu hiç hatırlarına getirmiyorlar.
Emin olun bu emperyalistler; çok yakın bir zamanda, pişman olduklarına da pişman olacaklar.
Fakat nafile! Artık çok geç kalmış olacaklar.
Bu yüzden; olacak olan olacak ve onlar çekilmek zorunda kaldıkları köşelerinde; uğursuz yüzleriyle başbaşa kalacaklar...
Binbir kahroluşun girdablarında bocalayıp duracaklar...
*
Ve dünya bu devletin yâni Türkiye Cumhuriyeti'nin şahsında ve manevî önderliğinde, tarihteki gıpta edilen mevkî ve makamına yeniden yükselecek ve beklenen yerini alacaktır inşâallah...
*
Neyin dâvâsı güdülüyor, canlar, düşünün biraz!
Havanda su mu dövülüyor, canlar, görüşün biraz?
Asıl, tek gaye var kafalarında, ülüşün biraz...
Batı'nın karşısında, acı acı gülüşün biraz!...