Sn. Prof. Dr. Süreyya Ülker’in hazırlamış olduğu Ülker Tıp Terimleri Sözlüğü’nün açıklamalı 3. Basısı Lâtince’den Türkçe’ye, Türkçe’den Lâtince’ye yapılmış muhteşem bir eserdir.

     Eserde 93.000 Tıp teriminin Türkçe karşılıkları yer almaktadır. Ayrıca kitap; terimlerin Tıbbî tanımlarını ve Tıp dışı anlamlarını içeriyor. Üstelik bu dev yapıtta Tıbbî botanik, fizik, kimya ve zooloji terimleri de vardır.

     Sn. Prof. Dr. Süreyya Ülker’in açıklamalı 3. Baskısı yapılan ve Türk Dili’nin yüzünü ağartan dev eseri hakkında merhum Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak şunları dile getiriyor:

     Şerefli tarihimiz boyunca ana dilimize yeterince himmet gösterememiş olduğumuz gerçeği, özellikle müspet ilimlerde geri kalışımızın sebeplerinden biridir. (Kasıtsız olsa da) bir ana dili horlama faciası doğmuştur. Bu facianın sonuçlarını, hazin olduğu kadar gerçekçi bir dille Âşık Paşa (1272 - 1333) ne güzel ifade eder: “Türk diline kimseler bakmaz idi.”

     ...İlmî terimleri biz kendi kaynaklarından değil, Arapça tercümelerinden benimsemişiz ve böylece Türkçe bir terminoloji ...(ortaya koymak) için çok kıymetli zamanlar kaybetmişiz.

     İttihatçıların ... (benimsediği) ancak kısa ömürlü olmuş olan Türkçecilik akımı özellikle Ziya Gökalp’in himmetiyle bir süre ön plâna geçmişse de sonra yine ihmale uğramıştır.

     1933’de yapılmış olan...Üniversite Reformu’ndan sonra bütün ilim dallarında Türkçe terimler...(ileri sürmek) için ciddî ve sürekli çalışmalar yapılmıştır...(Fakat) bu çalışmaların çok güç olduğunu kabul etmemiz lâzımdır. Çünkü her alanda binlerce Türkçe terim...(türetmek) gerekiyordu. Bunun için de Türkçemizin daha derinden araştırılması...(icap ediyordu). Mahallî lehçelerin taranması, bir zaman konuşulup da sonradan ihmale uğramış olan kelimelerin bulunması ve nihayet ilmî metotlarla yeni kelimeler üretilmesi, hayatî bir zorunluktu.

     Tabiidir ki her terim için onun Lâtince’deki karşılığının Öz Türkçe’de bulunması mümkün değildir. Fakat başka çareler vardır. Meselâ Fransızca selül kelimesinden alma olarak eskilerin hücre  dedikleri terime bir karşılık bulma çabasına -bu mefhum bir anaç mefhum olduğu için- rahmetli Kemal Cenap Hoca’yla birlikte giriştiğimiz çalışmaların zahmetini hâlâ hatırlarım. O zaman hücre karşılığı olarak gözeyi bulmuştuk. Gerçi bu kelime odacık mânâsına gelen hücrenin tam karşılığı değildir. Fakat bir evin çeşitli odalarını ayırmak için Türk dilinde göz terimi vardır. Biz bunu ele alarak hücre karşılığında gözeyi...(ortaya koyduk). Ve sevinerek gördük ki bu yeni Türkçe kelime o devrin genç Tıbbiyelilerinde bir sevinç hattâ bir gurur...(doğurdu). Çünkü bununla  Türkçe’nin imkânlarına bir yeni delil verilmiş oluyordu.

     Aslında Tıp gibi sadece bir ilim değil, bütün şubeleriyle bir ilimler kolleksiyonu olan bir ilmin asırlar boyu inanılmaz bir emekle...(ortaya koymuş) olduğu on binlerce terime bir anda en münasip Türkçe karşılıklar bulmak bir şahıs, bir ömür için imkânsız denecek zorluklar gösterir ve aslında şahıslardan ziyade akademilerin işidir. 

     (Batı’da çok eller bir işe sarılıyor ve hârikalar ortaya koyuyor. Doğu’da ise dâhi kişiler, dehâ sahipleri, çok ellerin yapamadığı işlerin üstesinden geliyor. Makusen mütenasip / ters orantılı bir durum. Gerçekten şarkta öyle âbide / anıt şahıslar çıkmıştır ki, gerek maddî gerekse manevî sahada akıl almaz başarılara imza atmışlar. Ömürlerine sayısız kişilerin ömürlerine sığmayacak ilmî, fennî ve edebî eserler meydana getirmişlerdir. İşte Sn. Süreyya Ülker hocamız böylelerinden biridir. İnşallah sonuncusu olmaz.)

     Fakat tarihî tecrübelerimizle; şahıslara değil, akademik toplantılara emanet edilmiş olan işlerin umulan sonucu vermediğini bilmekteyiz. Bu bakımdan genç meslektaşımızın gayreti ve azmi ayrıca övülmeye değer. Temennî edilir ki bu azim ve çaba gelecek nesiller için bir gayret örneği olsun.

     Türkçe ana dilimiz olduğuna göre, aslında hepimiz bu dilin gelişmesine vicdan ve ahlâk bakımından bütün çabamızı harcamak yükümlülüğündeyiz. Bu yola özel bir örnek vermiş olan genç  hekim Süreyya Ülker’i bu bakımdan da kutlamak isterim. 

     (15. 03. 2005)