Ukrayna’de neler oluyor? (1)

Abone Ol

Sovyeler Birliği'nin dağılması sonrasında organize ettiği renkli devrimler sonrasında kendine bağlı bir yönetim oluşturmayı, Timoşenk'yu  iktidara taşımayı başaran ABD, son seçimlerde Rusya yanlısı Yanukoviç'in iktidara gelmesini engelleyememiş, Putin'e yenilmişti. Şimdilerde bütün gücüyle desteklediği Udar Partisi Lideri Vitali Kliçko'yu iktidara taşımaya çalışıyor. Çin'in, Ukrayna'da (Kırım'da) 50 yıllığına 200 milyon hektar toprak kiralayarak bölgeye gelecek olması, Ukrayna konusunun yakın bir gelecekte uluslarası bir sorun haline geleceğinin, hatta bir küresel çatışmaya neden olabileceğinin  işareti sayılmaktadır.
Ukrayna Devlet Başkanı yanukoviç, ülkesinin AB'yle yakınlaşmasını sağlayacak anlaşmaya imza atmayarak Rusya ile yakınlaşma politikası izlemesi ülkede büyük protesto gösterilerine neden olmuştu. Eski ağır sıklet boks şampiyonu ve Udar Lideri Kliçko Pratisi Genelbaşkanı  Vitali Kliçko'nun önderliğinde aylardır sürdürülen gösterilere polisin müdahale etmesi üzerine çıkan çatışmalar sonrasında, Özgürlük Meydanı (Protestocular EUROMEİDAN diyorlar) savaş alanına dönüştü.
Muhalefetin isteği üzerine, 2004 Anayası'nın geri getirilmesi ve Başkan Yanukoviç'in yetkilerinin kısılmasını hedefleyen değişiklerin görüşüldüğü oturum sırasında Meclis'e yürümek isteyen göstericilere polisin sert müdahalesi Başkkent Kiev'in savaş alanına dönmesine ve çok sayıda insanın ölmesinen ve yaralanmasına neden oldu.
Peki Ukrayna'da neler oluyor, aylardır süren/sürdürülen protestoların amacı ne?
Dış görünüşüyle yaşananları, AB'yle bütünleşmek isteyen Ukraynalılar ile Rusya'nın yörüngesinden çıkmak istemeyen Devlet Başkanı Yanıkoviç arasındaki çatışma olarak özetlemek mümkün, ama perde arkasındaki dinamikleri ve hedeflerini bilmeden kuzey komşumuzdaki yangını, geleceğini ve Türkiye'ye uzanacak etkilerini okumak kolay olmayacaktır. Çünkü gelişmeler Euromeidan ile sınırlı değil; Ukrayna coğrafyasında Rusya ile AB/ABD arasında -son zamnalarda Çin'in de katıldığı- büyük bir paylaşım savaşı yaşanmaktadır.
Kasım 2013'te başlayan ve aylardır devam eden hükümet karşıtı gösteriler, aslında, Rusya ile AB/ABD arasında Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında ortaya çıkan bir paylaşım savaşının günümüze yansımalarıdır.

"TURUNCU DEVRİM"İN DEVAMI MI?


Hatırlanacağı gibi, 8 Aralık 1991'de Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna'nın aldıkları ortak kararla SSCB'ye resmen son vermelerinin ardından bir kararsızlık dönemi yaşayan Ukrayna coğrafyasında Batılılar Rusya kadar etkili olmaya başlamışlardı. 2004'te Victor Yuşçenko'yu iktidara taşıyan Turuncu Devrim'in Soros vakıfları desteğinde gerçekleştiği bir sır değildir.
Yine Batı yanlısı olan Anavatan Birliği Partisi Başkanı Yuliya Timoşenko, 2005'te ve 2007-2010 tarihleri arasında başbakanlık yapmış ve 2011'de yolsuzluk suçlamasıyla yargılanarak hapse mahkum olmuştu. Perde önünde Timoşenko-Yanukoviç mücadelesi olarak izlediğimiz çatışma aslında, Rusya ile Batılıların Ukrayna coğrafyasında etkin olabilme mücadelesiydi.
Ukrayna'da siyaset sahnesinde izlediğimiz çekişmenin bir de etnik ve mezhepsel boyutu var. Rus Ortodoks Kilisesi ile Ukrayna Kirill Ortodoks Kilisesi arasında kökü çok eskilere uzanan bir güç mücadelesi yaşanmaktadır. Rusya ile Batı arasındaki çekişmenin bu boyutu da, en az siyasi boyutu kadar önemlidir. Yanukoviç, Rusya'nın yönlendirmesi ile, Ukrayna Kirill Ortodoks Kilisesi'ni Moskova Ordodoks Kisesi'ne bağlayarak, Ukrayna Ortodokslarını manevi yönden Moskova'nın denetimine  vermeyi hedefliyor.

SOÇİ KIŞ OLİMPİYATLARI UKRAYNA'DA YANGININ BÜYÜYECEĞİNE İŞARET EDİYORDU


Ukrayna'da, Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında, Rusya ile Batılılar arasında  derinden derine sürdürülen güç gösterisinin Soçi Kış Olimpiyatları sonrasında alevlenebileceği konuşuluyordu. "Soçi Askeri Kış Olimpiyatları" başlıklı yazımızda Ukrayna'daki paylaşım savaşının ateşli bir çatışmaya dönüşebileceğine dikkat çekmiştik:
Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye Cumhuriyeti'nin, bu denizlerin karşı yakalarında yaşanan gelişmelerle yakından ilgilenmesi ve dikkatle izlemesi gerekir. Çünkü, her zaman söylediğimiz gibi, bir ülkenin güvenlik sınırları siyasi sınırlarının çok ötesindedir. O nedenle, yeni dünya düzeninin hayata geçirilme operasyonları bağlamında, tarihimizin ve kültürümüzün kazandırdığı stratejik derinliğimiz nedeniyle, Kuzey Afrika'da, Ortadoğu'da, Doğu Akdeniz/Kıbrıs'ta ve Ukrayna/Kırım'da yaşanan gelişmelerin Türkiye'yi doğrudan etkilediğini ve etkileyeceğini hiçbir zaman unutmayalım. Kırım ve Kıbrıs, dün olduğu gibi bugün de, Türkiye'nin geleceği açısından çok önemli iki coğrafyadır.
Putin'in Soçi Kış Olimpiyatları üzerinden siyasi gösteri yapma olasılığı Batılıları tedirgin ediyordu. Bu nedenle, Soçi'de, Putin'in hedeflediği güç gösterisi oyununda figüran olmamak adına, ABD Başkanı Obama, İngiliz Başbakanı Cameron ve Alman Şansölyesi Merkel ve diğer Batılı liderler olimpiyatların açılış törenine katılmamışlardı.  

SAVAŞIN ANA KONUSU: ENERJİ KAYNAKLARI


Jeopolitik, jeostratejik konumunun önemi nedeniyle Ukrayna'da coğrafyasında,  Rusya ile Batılılar arasında, bir küresel egemenlik mücadelesi yaşanmaktadır. Rusya, kendi kaynaklarından ve Türkistan coğrafyasından sağladığı petrol ve doğalgazı Avrupa'ya Ukrayna üzerinden ulaştırmakta, AB ülkelerini enerji üzerinden kontrol etmek istemektedir. Bu enerji trafiği Rusya'ya,  Türkistan  ve Doğu Avrupa coğrafyasında büyük avantaj ve prestij sağlarken küresel liderliğini sürdürme konusunda da en önemli desteği olmaktadır.
Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında tek kutuplu hale gelen dünyamızda lider konumuna gelen ABD de, küresel liderliğini sürdürebilmek, doların saygınlığını koruyabilmek için, dünya ekonomilerinin geleceği açısından en önemli enstrüman olan Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz  ve Ortadoğu hidrokarbon yataklarını ve dağıtım yollarını kontrolü altında tutmaya çalışmaktadır. Ayrıca AB ülkelerinin Rusya'ya olan enerji bağımlılığından kurtulabilmesi, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz petrol ve doğalgazının Türkiye üzerinden Doğu Avrupa ve AB ülkelerine ulaştırılmasıyla mümkün olabilecektir.
Dünya enerji kaynaklarının ve dağıtım yollarının kontrolünü ele geçirme savaşı bütün şiddetiyle sürmektedir. Dünya ekonomilerinin küresel kriz öncesindeki büyüme tempolarını yakalayabilmeleri, üretim yapmalarına, bunun için de bol ve ucuz enerji bulabilmelerine bağlıdır. Perde önünde görünmek istemeseler de, ABD, Rusya ve Çin arasında, sonu bir küresel çatışmaya uzanabilecek kıyasıya bir paylaşım savaşı yaşanmaktadır. Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerini iç savaşlara sürükleyen "Arap Baharı" rüzgarları şimdilerde Karadeniz'in kuzeyine sıçramıştır. Ukrayna'da, Sovyetler'in dağılması sonrasında da, Soros Vakfı'nın desteklediği renkli devrim rüzgarlarıyla benzer çatışmalar yaşanmıştı. Bugünlerde, aynı savaş, kaldığı yerden sürdürülmektedir.
Yarın: Rusya'nın, eski arka bahçeleri olan Mısır, Suriye ve Kıbrıs konularında yaptığı ataklar AB'yi ve ABD'yi tedirgin etti.