Uçak korkusu, yaşamdaki birinin bir başka diyara göçmesiyle başlar. Sonra gitmeler tekrarlandıkça da bu korkunun kalıcı hale geldiğini görürsünüz. Aslında "uçak" burada bir semboldür. Kanımca, korkunun temel sebebi bizden uçup da gidenlerin arkalarında bıraktıkları izler bütünüdür. Yani; hayatımızdaki insanların elimizden sıyrılması ve daha sonra yükselerek bizim olmadığımız başka bir yere intikal etmesinden korkarız. Yaşantımızdan kesin olarak gitmeye karar verenler, olabildiğince uzaklaşmak istediklerinden olsa gerek imdatlarına uçak yetişir... Sert adımlarla odalarına gidip bavullarını toplarlar. Ve birkaç saat evvelinden havaalanına yol alırlar... Saatleri gelince de kalkıp, onları havalandırarak çok uzaklara götürecek taşıtlarına binerler... Bu " kaybetme" sonucunda uçağa düşman oluruz. Daha sonra yeni kaybetmeleri kaldıramayacağımızdan uçaktan uzak durmaya ve ondan korkmaya başlarız. Fakat bir gün, ne zaman geleceği belli olmayan birini beklemeye karar verdiğinizde bu korkuyla yüzleşmek zorunda kalırsınız . İlk işiniz de korktuğunuz şeyin havalandığı yere gitmek olacaktır... Sizden uzaklaşmaya cesaret edenlerin geçtiği uzun, beyaz koridorlardan ilerlerken onların hızlı adımlarını hissedeceksiniz. Bu yüzyüze gelme "kendi yararınıza" bir başlangıç olacaktır elbette... Belki de tam oturduğunuz yerden veda edip uçmuştur sizden gidenler... Beklerken, önünüzden geçen hiç tanımadığınız insanların ne kadar cesaretli olduğunu düşünebilirsiniz. Onlar, ya başka birine gitmeyi istemişlerdir yada gidip-gelmelerden korkmuyorlardır artık.. Her ne amaçla olursa olsun havada asılı kalmayı göze alan kişilerin, risk almayı bildikleri de apaçık ortadadır... Bu durumda yapılacak asıl şey, kaybetme korkusuyla başbaşa kalmaktır . Ya uçmayı bileceksiniz ya da kaybetmeyi... Kimbilir, belki de artık karar değiştirip elinizden uçurtmamak için çaba sarfedersiniz...