Yatağın içinde sıkıntıyla dönüyorum. Dört gecedir beni esir alan uykusuzluk pek niyetli değil ki beni terk etmeye her gece tavanla bakismalarima tanık oluyor.

Her zamanki gibi yatağımın baş ucunda bulunan kitaplarından birine uzanıyorum. Çocukluğumdan beri en iyi bildiğim şeydir benim kitaplara sığınmak..

Daha ilkokul yıllarından beri çalışan bir annenin tek çocuğu olarak her elimi uzattığımda elimi tutan arkadaşım, dostum, sırdaşım olmuştur kitaplar benim. Hele ki tatil dönemlerinde babam her hafta 2-3 yeni kitap alır gelir, ele avuca sığmayan, hep birşeyler ile uğraşmak, ilgilenmek isteyen kızını oyalaya bilmek için eve kitap taşır, akşam işten yorgun geldiklerinde annem yemeği hazırlarken okuduğum kitabı sorar, benimle kitap hakkında konuşur daha büyük bir hevesle yeni kitaplari kucaklamami sağlardı.

    

  İlk kitaplarım Ayşegül serisiydi. Ayşegül'u , köpeği Fındık'i ve arkadaşlarıni tanır birlikte büyüyor gibi hissederdim.

Daha sonra tüm çocuk klasikleri aldı yerini

"Pal Soy Çocuklari " çocukluk ile ergenlik arasındaki o dönemde bana istediklerim için mücadeleden vazgeçmemeyi öğretti.Onlar gibi verilecek bir savaşım olmasa da hayatın mücadeleci bir kalbe vurgun olduğunu görmemi sağladı.

Ne güzel şeydir tek çocuk olmak, beni çok seven ve değer veren bir ailenin içinde büyümek. Babamın aldığı kitaplarla ne değişik hayatlar öğreniyordum kitaplardan.

O yıllarda bir furya vardı.Kemalettin Tuğcu kitapları peynir ekmek gibi satılıyordu , komşumuzun kızı okuyor ve ağlıyordu , görmüştüm.Babamdan istedim faltaşı gibi açılan gözleriyle bana bakıyor ağlamak için kitap isteyisimi anlamaya çalışıyordu çaresizlikle.Babama bu saçma, anlamsız gelen istek karşısında benim ölümcül inadım tutunca bu sefer de eve Kemalettin Tuğcu kitapları gelmeye başladı.O yıllarda hayat böyle zor değildi sanırım ya da el bebek gül bebek büyüyen benim düştüğümde kanayan dizimden başka ağlayacak sebep bulamayisimdan olsa gerek ben Kemalettin Tuğcu kitaplarıyla epey gözyaşı döktüm.

Ardından ergenlikle beraber artık ders kitaplarının arasında okuduğum Beyaz Dizi aşk romanları vardi.Sevgili babam hâlâ dünya klasiklerini eve taşıyor, kitap sohbetleri yapıyordu benimle ama benim ders kitaplarım arasında Beyaz Diziler gizliydi.Ahh ne çok ders çalışıyordum bakıldığında.

Ve aşk ne güzeldi....

Şimdi yazarken düşünüyorum da neden ders kitaplarının arasında okuma ihtiyacı hissetmiştim ki..Ben zaten okul yıllarında da başarılı bir öğrenciydim.Ne gerek vardı.

Yoksa aşk o zaman da yasaklı yayın gibi saklanmalı mıydı?? Toplumca bu kadar mı korkuyorduk sevmekten , sevilmekten, bunu ulu orta göstermekten. Oysa en güzel duygu değil miydi, kitapların konuları, filmlerin senaryoları, şiirlerin dizeleri hep onun için yazılmıyor muydu??

Lise yıllarımla birlikte kitap okuma alışkanlığımda yavaşladı.Artik okumak değil o duyguyu yaşamak istiyordum.Yazmaya başladım.O yıllarda kompozisyon derslerinde en yüksek notu alan öğrenci olarak yarışmalara katılıyor her yarışmadan okuluma dereceler ile dönüyordum.Yazmak tutkuydu...

  

Evlilik ile birlikte okumaya hele ki yazmaya fırsat bulamadım demek ki çok uzun bir zaman sonra en çok okunanlar listesinde haftalardır yerini koruyan Paulo Coelho' nun Simyacı kitabı ilgimi çekene kadar.Evde yalnız olduğum gecelerden birinde kızımı uyutmus kitaba başlamıştım. Günün ilk ışıkları kendini gösterdiğinde kitabı bitirmiş, kan çanağı gözlerle sabaha "Günaydın" demiştim.

Simyacı benim kitapla tekrar bulusmamdir yeni bir Ben'e dönüşme sebebimdir.Babamin yerine haftada 3-4 kitabı eve taşıma sebebimdir.Kitapcilari dolaşma, kitap sohbetleri başlatma nedenimdir.Yine böyle bir kitap fuarında her geçen gün kalemine hayran olacağım Ayşe Kulin ile tanışma ve kitabını imzalatirken uzun uzun sohbet etme guzelligimdir. Geçen yıllara inat hala kitaplarını tutkuyla okuduğum yazardır.1200'un üzerine kitap okumuş bir kadın olarak Ayşe Kulin kurgusu ile kalemini kullanışında ki başarısı ile, Türkçe'ye hakimiyeti ile benim için hep ilk sıralardadir.

Tekrar yazmaya baslayisimda ki günlük tutma alışkanlığımin ilham kaynağıdır.

Sonra bir başka Ayşe ile kesişti yolum. Çok kitap okuyacak kadar zamanimin olmadığı günlerde bile ne olursa olsun onun yazdığı gazetede ki köşe yazısını okur bu güçlü kadına hayranlık duyardım..

Ayşe Arman...

O bana göre Türk basınının en güçlü kadınıdır.Korkusuzca yazar, aklına geldiğince, içinden geldiği gibi...

Aşkı kitap aralarında saklamaz..Sever.. Gözü pek bir kadındır, kalemi kuvvetli...

Şimdi uykusuz kaldığım bu gecelerde yine eski dostlar var elimi tutan.Simyaci 'nin başlattığı yolda Ayşe Kulin ile Ayşe Arman'in yoldaşlığında yazmaya devam...

Artık hayat kitap arası olmayacak kadar benim......