Papa’nın pulu dün ortaya çıkmış bir sürpriz değildir. 1991’deki I. Körfez Savaşı’ndan bu yana sürdürülen planlı bir operasyonun, bölgedeki 22 ülkenin sınırlarını ve demografik yapılarını belli bir amaca yönelik olarak değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir sonucudur. 

“Dinler arası diyalog” sloganıyla bölgeye gelen Papa Franciscus’un hedefi, buraları Hıristiyanlığın hac merkezlerine dönüştürme çabasıdır. Bu adım, Kuzey Irak Kürt Yönetimini bağımsız bir devlet olarak tanınmasında Hıristiyan Dünyasının desteğini alama kurnazlığıdır. ABD bölgenin demografik yapısını değiştirmeyi hedeflerken, Papa da ruhani yapısını değiştirmeyi hedefliyor olmalı. 

Papa’nın Irak’ı anısı hatırasına bastırılan o puldaki harita, ima edilmeye çalışıldığı gibi Kürdistan haritası değil, Misak-ı Milli sınırları içindeki TÜRKMENELİ haritasıdır. Orası Musul Atabeyliği haritasıdır. 

“Kuzey Irak Kürt Yönetimi” parselasyonu, Irak’ın işgaline gerekçe gösterilen “Saddam’ın kimyasal silahları” gibi tarihi ve demografik gerçeklerle ilgisi olmayan kandırmacalardır. 

Papa Franciscus’un Irak’ı ziyareti anısına Kuzey Irak Kürt Yönetimi tarafından bastırılan ve Papa’nın beğenisini de sunulan yoklama pulu, Türkiye’nin haklı tepkisi üzerine, “Haberimiz yoktu” dönüşüyle tedavülden kaldırıldı. 

1991’deki I.Körfez Savaşı sonrasında ABD ve Batılı ortaklarının Irak’ta başlattıkları operasyonun, Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak, Türkiye’yi Sümerlerden bu yana binlerce yıldır Türk kültür ikliminin egemen olduğu coğrafyadan soyutlayacak bir korsan devlet için demografik değişiklikleri hayata geçirmeye hazırlıklar olduğunu defalarca yazdık. Güney sınırlarımız boyunca, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanacak, “Büyük Kürdistan” görünümlü bir Büyük İsrail oluşturma projesi olduğunu anlatmaya çalıştık. 

Papa’nın pulu dün ortaya çıkmış bir sürpriz değildir. 1991’deki I. Körfez Savaşı’ndan bu yana sürdürülen planlı bir operasyonun, bölgedeki 22 ülkenin sınırlarını ve demografik yapılarını belli bir amaca yönelik olarak değiştirmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir sonucudur. 

“Dinler arası diyalog” sloganıyla bölgeye gelen Papa Franciscus’un, Hz. İbrahim’in doğduğu Ur antik kentinde Kur’an dinleyip Müslüman ve Yahudi cemaat temsilcileriyle dua etmesi, Süryanî ve Keldanî katedral-kiliselerinde ayinler düzenleyerek kanaat önderleriyle görüşmesi,  Hz. Yunus’un kenti Ninova’da (Musul),  Iraklı Hristiyanların başkenti sayılan Karakuş’taki (Hamdaniye) Dört Kilise Meydanı’nda, DEAŞ tarafından yıkılan kiliselerin enkazıları önünde savaşta hayatını kaybedenler için dua etmesi, Franso Harirî Stadyumunda ayinler düzenlemesi teo-politik yönü ağır basan simgesel mesajlardır. 

Bu mesajların hedefi buraları Hıristiyanlığın hac merkezlerine dönüştürme çabasıdır. Bu adım, Kuzey Irak Kürt Yönetimini bağımsız bir devlet olarak tanınmasında Hıristiyan Dünyasının desteğini alama kurnazlığıdır. ABD bölgenin demografik yapısını değiştirmeyi hedeflerken, Papa da ruhani yapısını değiştirmeyi hedefliyor olmalı. 

PULDAKİ HARİTA TÜRKMENELİ HARİTASIDIR

Papa’nın Irak’ı anısı hatırasına bastırılan o puldaki harita, ima edilmeye çalışıldığı gibi Kürdistan haritası değil, Misak-ı Milli sınırları içindeki TÜRKMENELİ haritasıdır. Orası Musul Atabeyliği haritasıdır. “Kuzey Irak Kürt Yönetimi” parselasyonu, Irak’ın işgaline gerekçe gösterilen “Saddam’ın kimyasal silahları” gibi tarihi ve demografik gerçeklerle ilgisi olmayan kandırmacalardır. 

Dönemin Dışişleri Bakanı Colin Powel’ın, 2003 yılında, Irak’ın işgali konusunda Birleşmiş Milletler'de (BM) yaptığı bir konuşmaya ilişkin, “Bana yalan söylettiler” itirafı hafızalardadır. 

Kadim dostumuz, müttefikimiz ABD binlerce kilometre ötelerden, yalan yanlış gerekçelere, “Demokrasi götürüyoruz” kandırmacalarına dayanarak bölgemize çökerken, Irak ve Suriye’yi kaosa, içsavaşa sürükleyip parçalarken, “Türkmeneli konjonktürel bir haktır” diyerek tarihi gerçekleri gündeme getirmemiş olmamanın sancılarını yaşamaktayız. Belli amaca yönelik kurgular bize ve dünyaya gerçekmiş gibi anlatılmaktadır. 

Papa’nın pulu, bazı oldu-bittileri dayatma hazırlıklarıdır. Irak’ın kuzey parselindeki,  tarihi gerçeklerle, bölgenin demografik yapısıyla bağdaşmayan kurgunun, Papa aracılığı ile kabul ettirme girişimidir. TÜRKMENELİ, bunca katliama, bunca demografik düzenlemeye rağmen Kuzey Irak Yönetimi kurgusundan çok daha gerçekçidir. 

Bu gerçekleri, 16 Eylül 2016 tarihli yazımızda anlatmıştık. Özetleyerek hatırlayalım..

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  

“TÜRKMENELİ KONJONKTÜREL BİR HAKTIR” (16.09.2016) 

…Mesut Barzani, 3 Şubat’ta (2016) yaptığı yazılı açıklamada, bağımsız Kürdistan’ın kurulması için referandum organize etme zamanının geldiğini belirterek şöyle diyordu: 

 “Zaman geldi ve gelecekleri üzerine bir referendum yoluyla insanların karar vermeleri için koşullar artık uygun. Bu referendum zorunlu olarak derhal devlet ilanına değil, bundan ziyade Kürdistan halkının geleceği hakkında fikir ve iradesini bilmeye hizmet edecektir.”

“…Kürdistan’daki siyasi başkanlık, bu iradeyi uygun bir zamanda yürürlüğe koyacaktır. Referandum modern ve barışçıl yöntemlerle sonuçlanacaktır. Bölgenin istikrarı ve barışı için hakların geri iadesi adına yapılacaktır. Şiddetten uzak ve anlaşmazlık içermeyen diyalog yolu ile gerçekleşecektir. Aynı zamanda hiçbir ülke ve taraf üzerinde de tehlike anlamı taşımayacaktır.”

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani bugüne kadar yaptığı açıklamalarda “bağımsızlık” vurgulaması yapmamaya özellikle dikkat ediyordu. Nitekim, 23 Haziran 2014’te CNN İnternational’da yayınlanan röportajında, "Artık Kürt halkının geleceğini tayin etme vakti geldi" diyordu, ama bağımsızlıktan kesinlikle söz etmiyordu. 

Koşullar artık arzulanan yönde oluşmuş olmalı ki, Barzani açıkça, “Bağımsızlık referandumunun zamanı geldi” diyor. 

BAĞIMSIZLIK İLANI İÇİN NEYİ BEKLİYORLARDI?

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık ilan etmesi bölgede büyük bir dalgalanma yaratacaktır. Her şeyden önce Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, 1991 Körfez Savaşı sonrasında, “Büyük Kürdistan”ın çekirdek devleti olacak şekilde hayata geçirilmeye başlanmıştı. Burada “Büyük Kürdistan” coğrafyasına uygun bir demografik iklim oluşturmak üzere, Kerkük, Erbil, Musul gibi Türklerin yoğun olarak yaşadıkları yerleşim birimlerinde bilinçli bir “temizlik operasyonu” uygulanmıştı. Yüzlerce yıllık Türk yerleşim birimlerinde tapu ve nüfus daireleri yağmalanmış, kayıtlar yakılmıştı. Bu yerleşim birimlerindeki Türkler çeşitli terör örgütleri tarafından katledilmiş ve göçe zorlanmışlardı. 

Yoğun olarak uygulanan temizlik operasyonlarının hedefi, Ortadoğu’daki Türk varlığının yok edilmesiydi. Çünkü, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) bağlamında bölgedeki yapay devletlerin siyasi sınırları değiştirilip parçalandıklarında, özellikler Irak ve Suriye’de yeni yeni Türk devletlerinin oluşma olasılığı oldukça yüksekti. Irak petrollerini Bağdat yönetiminden koparmak için oluşturulması planlanan “Özerk Kürt Bölgesi”nde yüzlerce yıllık Türk yerleşim birimleri vardı ve buralarda yoğun Türk nüfusu yaşamaktaydı. 

İlerde Büyük İsrail’e dönüştürülmesi planlanan “Büyük Kürdistan”ın hayata geçirilebilmesi için buraların demografik yapısı değiştirilmeliydi. Yıllardır Irak’ta ve son zamanlarda Suriye’de Türk varlığını hedef alan soykırıma yönelik katliamların nedeni, Türklerin bütün baskılara, asimilasyon uygulamalarına rağmen, tarihi Türk yerleşim birimlerinde kimliklerini ve varlıklarını korumakta olmalarıydı. 

“Neden Korkuyorlar?” (08.02.2016) başlıklı yazımızda da vurguladık; Ortadoğu’da kıyasıya bir paylaşım kavgasına tutuşmuşmuş olan ABD ile Rusya’nın, bölgedeki Türk varlığının yok edilmesi söz konusu olduğunda birlikte hareket etmelerinin/edebilmelerinin nedeni de, buralarda yeni yeni Türk devletlerinin ortaya çıkmasını engelleme çabasıydı. 

16. YÜZYIL DÜNYA HARİTASININ OLUŞMASINDAN KORKUYORLAR

Ortadoğu coğrafyasında yaşayan Türkler, bütün asimilasyon uygulamalarına rağmen, tarihinin ve kültürel bağlarının kazandırdığı stratejik derinlik sayesinde ilişkilerini sürdürebilmişler, varlıklarını koruyabilmişlerdi. Ortadoğu’da kurulacak bir Musul Atabegliği, bir Türkmeneli Devleti, tarihte olduğu gibi, bir Selçuklu ya da Osmanlı imparatorluğu’nun çekirdeğini oluşturabilirdi. 16. Yüzyıl dünya haritasına bir göz atıldığında, dünyanın büyük bir bölümünü üç Türk imparatorluğunun yönettiği görülür: Osmanlı İmparatorluğu, Babür İmparatorluğu ve Kazak Hanlığı.. Emperyalist ülkelerin yüzyıllardır geliştirdikleri stratejilerin hedefi, benzer bir haritanın yeniden oluşmasını engellemektir.  

ABD de Rusya da bu olasılığı her zaman ciddiye almışlardır. Ortadoğu’da yeni yeni Türk devletlerinin doğması ancak demografik düzenlemelerle engellenebilirdi. Ortadoğu’da, özellikle I. Dünya Savaşı sonrasında kağıt üzerinde oluşturulmuş Irak ve Suriye gibi devletlerde, yıllardır sürdürülen Türklere yönelik katliamların hedefi, Türklerin yoğun olarak yaşadıkları yerleşim birimlerini haritadan silmekti. Hafız ve Beşar Esat’ın, Saddam’ın, peşmergenin, IŞİD/DEAŞ’ın, YPG’nin, Rusya’nın saldırılarına direnen Ortadoğu Türkleri çok zor günler yaşamaktalar. Suriye krizinin başladığı 2011’den bu yana Halep ve çevresinde ve özellikle Bayır-Bucak bölgesinde destansı bir direniş sergileyen Türkmen kardeşlerimiz, Rus uçaklarının yoğun bombardımanı sonucunda tarihlerinin en büyük acılarını yaşıyorlar. 

Güneydoğusu’nda kurgulanmış bir terör belasıyla savaşan Türkiye, değişen bölgesel koşullar nedeniyle, eskiden olduğu gibi kardeşlerinin yardımına koşamıyor. Yüzlerce yıllık Türk kenti Halep harabeye döndü, Bayır-Bucak dediğimiz yüzlerce yıllık vatan toprağımız elimizden kayıp gitmekte.. 

ERŞAD SALİHİ: “TÜRKMENELİ DEVLETİNİ İLAN EDERİZ”

Bu kadar derin bir karamsarlık yaşadığımız şu günlerde, Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşad Salihi’nin “Türkmendağı’nda yaşananlar Türkmenleri yıkmayacak. Gerekirse, Türkmeneli Devleti ilan ederiz” sözleri, yüreğimize su serpen bir gelişme oldu. 

Iraklı Türkmen lider Salihi’nin, Irak Türkmen coğrafyasında oynanan oyunların Suriye'de tekrar edildiğini vurgulayarak, "Türkmendağı'nda olup bitenler Türkmenleri yıkmayacak ve yıldırmayacak" haykırışı, Ortadoğu’daki Türk varlığının bütün olumsuz koşullara rağmen, umutlarını kaybetmemiş olmaları açısından önemli bir çıkıştır. Irak Türkmen Cephesi Lideri Salihi’nin Türk Dünyası’na yaptığı, “Sesimize kulak verin, Suriye ve Irak Türkmenlerini koruyun” çağrısı, Türk Kurtuluş Savaşı’na Kazakistan’dan yazdığı “Uzaktaki Kardeşime” şiiriyle destek veren Mağcan Ata’nın ruhuna bir sesleniş olarak değerlendirilmelidir.  Bu seslenişi, Bayır-Bucak’ta orantısız bir şekilde Türkmen katliamı yapan Rusya mutlaka dikkate alacaktır. 

Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşad Salihi, Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürdistan devletinin kurulması halinde, Bağdat ile kalmayı tercih edeceklerini, yüzüstü bırakılmaları durumunda ise, statükoyu kabul etmeyerek, kendi devletlerini, yani “Türkmeneli Cumhuriyeti”nin kuracaklarını ilan etti. 

(…)Planımız: Kürdistan Irak’tan ayrılmayı seçerse biz Bağdat’la kalmayı seçeceğiz. Kerkük özel statüye sahip bölge, Tuzhurmatu ise il olacaktır

Planımız: Kürdistan ayrılır da Bağdat bizi yüzüstü bırakırsa, biz de boş durmayacağız. Statükoyu kabul etmeyip Türkmeneli’yi (devleti) ilan edeceğiz

Türkmenlerin rahat bir yaşama kavuşmaları için Türk dünyasının yardımına ihtiyacımız var. İnsan güçleri ile yanımızda olmalarını istiyoruz. Türk milleti ezelden vardır ve inşallah bakidir, 17 devlet kuran bizler 18.’yi de kurarız evel Allah. Tarihten güç alır geleceğe yürürüz.”

DR. MUSTAFA ASLAN’IN TÜRKMENELİ HARİTASI

Irak Türkmen Otonom Örgütü Genel Başkanı ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Türkmen İşleri’nden Sorumlu Müsteşarı Dr. Muzaffer Arslan da, 2008 yılında yaptığı bir konuşmada Türkmeneli gerçeğine dikkat çekmişti. Türkmenlerin Irak’ın toprak bütünlüğünü savunmakla bir şey elde edemeyeceklerini, Irak’ın bundan böyle bütünlüğünü koruyamayacağını görerek, oluşmakta olan federal Irak’ta kendi devletlerini kurmaları gerektiğini savunuyordu.   

Türkiye’den kendilerine bir “yol haritası” çizmesini isteyen Arslan, Türkmen Federe Devleti’nin, Irak’taki Türklerin yeni “kızıl elma”sı olması gerektiğini dile getirerek şöyle demişti:  

“…Bir milletin ayakta durabilmesi için mutlaka toprağı, ülkesi ve örgütlenmesi olmak zorunda. Biz bugün Irak’ın toprak bütünlüğünü savunarak bir şey elde edemeyiz. Tam aksine, yarın Kerkük de Erbil gibi bizim elimizden çıkar gider. Türkmeneli Federe Devleti istiyoruz. O zaman biz erimeyiz. Ama bu olmadığı takdirde Irak’ta Türkmenler erir.” 

TÜRKMENELİ DEVLETİ BİR HAKTIR

Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşad Salihi, “Türkmeneli Devleti’ni kurarız” haykırışı tarihi bir gerçeğin dillendirilmesidir; Türkmeneli devleti bir haktır. Ortadoğu Türkleri çok zor günler yaşıyor, ama umutsuzluğa kapılmamak gerekir. Binlerce yıllık tarihimizde zaman zaman Ergenokon’da nefeslendiğimiz de oldu, Fetret Devri yaşadığımız da oldu. Bu badireyi de aşacağız inşallah. Allah yardımcımız olsun..

*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  

Papa’nın pulu bize uyarıcı olmalıdır. Artık çok geç deme şansımız yok; çünkü çağdaş haramilerin hayata geçirmek istedikleri planın devamı, yalnız Anadolu’daki varlığımızı değil, tüm Türk Dünyası’nı hedef almaktadır.