G20 Zirvesinde Biden ile Erdoğan’ın görüşecek olması müzmin Erdoğan karşıtlarında yine kronik bir Amerikan üstünlüğü beklentisi doğurdu. Görüşmenin 20 dakika olarak planlanmasını fırsat bilip “Selam kelam derken Erdoğan bu kadarcık zamanda ne konuşacak” diyenler, toplantının 1 saat 10 dakikada ancak tamamlanması üzerine adeta Biden’e sitem eden tutum gösterdi.

Hatırlayın; Önceki hafta da bir grup büyükelçi Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını talep eden ortak açıklama yapınca, duruma ağzı kulaklarına varırcasına sevinen bu zümre, Türkiye’nin kararlı ve dik duruşu üzerine büyükelçiler ve temsil ettikleri ülkelerin “Türkiye’nin iç işlerine karışmayız” diyerek geri adım atmalarını da “Madem sözünüzün arkasında duramayacaktınız, Sonucu Erdoğan’ı güçlendirecek bu hamleyi niye yaptınız?” diye açıktan sitem etmişlerdi.

Diğer ülkelerde insan kendi memleketine böyle hasetlikler besler mi bilemeyiz ama biz de besleyen var!

Fakat anlaşılan şimdilik ellerindeki en büyük koz ekonomik göstergeler olacak. Hükümet bu manipülasyonu da çökertmeye muvaffak olduğunda bilin ki heybedeki son turpu çıkaracaklardır!

**

MÜPTEZELLİKLER PEŞ PEŞE

Geçen hafta bir gece yarısı sosyal paylaşım ağlarında “Erdoğan ölmüş” şeklinde bir yalanın dolaşıma sokulmasını müteakiben yine aynı platformlarda sözde kutlama yapanların ortaya saçtıkları necaseti gördük. Sandıktan umduğunu bulamayanların, Pensilvanya merkezli beddua seanslarına ölüm beklentisini de ekledikleri epey bir zamandır bilinen bir gerçekti. Erdoğan’ın İtalya'daki G20 Zirvesi dönüşünde servis edilen bu yalan bilgiyle nelerin amaçlandığını iyi tahlil etmek gerekiyor.

Evvele şu bilgiyi önemsemek gerekiyor; Amerikan yönetim çevrelerine yakınlığıyla bilinen Foreign Policy adlı dergide Steven Cook imzasıyla “Erdoğan, Türkiye'ye liderlik yapamayacak kadar hasta olabilir” başlıklı bir yazı yayımlandı. Adeta işaret fişeği olan bu yazıdan sonra FETÖ'cüler “Erdoğan ölmüş” etiketli paylaşımları sosyal medyada dolaşıma soktuğu anlaşıldı.

Amerikan Başkanı Biden ile Cumhurbaşkanı Erdoğan G20’den sonra olumlu mesajlar vermeye özen gösterseler de, perde gerisinde aralarında süren mücadelenin gölgeleri zaman zaman perde önüne düşüyor. Başta PKK olmak üzere bölgedeki terör unsurlarını modern silahlarla teçhiz edip Türkiye’ye karşı kullandığı bilinen Amerika Doğu Akdeniz’de de Yunanistan ile işbirliğine giderek Türkiye’ye karşı bir duruş gösteriyor. İşte sahada silahlı unsurlarını güçlendirmeye çalışan Amerika diğer yandan da adeta psikolojik savaşın adımlarını atıyor.

Hatırlamakta yarar var; Biden daha seçilmeden önce “Erdoğan'ı devirme programını”  açıklamış, üstelik bu planı Türkiye’deki Erdoğan muhaliflerini destekleyerek yürüteceklerini açık açık söylemişti. 

Ülkemizde “Dış güçler söylemine” burun kıvıran bir zümre zuhur etti. Şimdi bu konuyu da dış güçlerle ilintilendirmenin basitliğinden dem vuranlar olacaktır. Bakın; Amerikalı radyoloji uzmanı Dr. Jonathan D. Clement, 2006 yılında International Journal of Intelligence and Counter Intelligence adlı akademik dergideki makalesinde, CIA'ya bağlı Tıbbi ve Piskolojik Analiz Merkezi'nin doktorlar, psikiyatristler, psikologlar, sosyologlar, antropologlar ve epidemiyologlardan oluşan bir multidisipliner ekip olduğunu, ana işlevinin de salgın hastalıklar ve yabancı liderlerin sağlığı gibi konularda üst düzey politika yapıcılar için değerlendirmeler yapmak olduğunu yazmış. MPAC'te karar verme, etki olabilmek, saldırganlık, iş birliği, örgütsel veya toplumsal dinamikler konusunda uzmanlığa sahip psikologlar ve psikiyatristlerin çalıştığını yine Clement’in yazısından öğreniyoruz. Bir liderin siyasi duruşunu baltalamak için muhalefet tarafından kasıtlı olarak yanlış tıbbi bilgiler sızdırılmasının da MPAC’in faaliyetleri arasında olduğunu yazar ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik hakaret dolu ifadelerle “Ölmüş” etiketli paylaşımlar yaptığı belirlenen hesaplar üzerindeki incelemelerde FETÖ'cülerin başı çektiği ve çok sayıda hesabın da sahte olduğunun anlaşılması nasıl bir manüpilatif eylem planlandığını ortaya seriyor.

**

İYİ PARTİ ŞEHİT AİLESİNDEN NEDEN ÖZÜR DİLEMEDİ?

İYİ Parti Grup Başkan Vekili Lütfi Türkkan geçen hafta Türk milletinin yüreğini sızlatan iğrenç fiiliyat sergiledi.  16 yaşındaki çoban kardeşi mayına basarak şehit olmuş bir şahıs, İYİ Parti’nin HDP ile yakınlığına isyanını dile getirince onu kündeye alırcasına bir elini boynuna atıp diğer eliyle de bileğini kavraması ve söyleyecek sözü kalmayınca da iğrenç bir küfür savurması Türk siyasi tarihinin en aşağılık davranışlarından biri olarak tarihe kaydoldu.

Bir şehit kardeşine hem de “bacısı üzerinden” küfretmeye dili varan bir insanın millete vekillik etmesi nasıl söz konusu olabilir?

Hadise toplumu infiale sürükleyecek boyuta varmasına rağmen İYİ Parti’nin duruma uzun süre sessiz kalması, ilerleyen zamanda Türkkan’ın şehit ağabeyinden değil de Genel Başkanından özür beyan eden bir açıklama yapması, bu sırada bir başka İYİ Partili yöneticinin “Şehit dediği de bir çoban” gibi aşağılayıcı bir sosyal medya paylaşımı yapması ve nihayetinde Koray Aydın’ın hadiseyi “Provokatif eylem” olarak niteleyip “Valiliklerin koruculara İYİ Parti’ye karşı protesto eylemi yapmaları talimatı verdiği” yalanını ortaya atması hiç de şık davranışlar değildi. Parti üst yönetiminden şu ana kadar şehit yakınına özür beyanında bulunulmamasını bir ihmal olarak açıklamak da mümkün değil. Anlıyoruz ki İYİ Parti başka bir siyasetin peşinde koşuyor!

**