Yunanistan ve Fransa’nın elbirliğiyle Türkiye’yi Akdeniz’de kıskaca almaya çabaladığı günlerde işgalci Ermenistan Askerleri Azerbaycan’ın sivil bölgelerine taciz atışları yaparak yeni bir huzursuzluğun fitilini ateşlemişti. Azerbaycan Ordusu bu tacizler karşısında Karabağ’a düzenlediği operasyonları zaferle taçlandırıp Ermenileri işgal ettikleri topraklardan 44 günde def ederken batılı ülkeler gelişmeleri çaresizlik içinde izlemekle yetinmişti.

Ermenilerin ‘durduk yere’ Türkiye’nin o yoğun günlerinde Azerbaycan topraklarına neden taciz atışları yaptığı muamma olarak kalmadı. Ermenistan eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan, “Ermeniler, Türkiye'yi doğrudan savaşa sokmak için uğraştı ama başaramadı” diyerek kirli planı ifşa etti.

Ermeni yöneticilerin Türkiye’nin savaşa girmesi için çabaladığını ancak bunu başaramadıklarını anlatan Koçaryan “Savaşın dördüncü gününde Paşinyan’a savaşı bitirmesini teklif ettik ama o kabul etmedi” dedi. Anlaşılan Paşinyan batılıların planından emindi, fakat umduğu gibi olmadı.

Ermenistan-Azerbaycan savaşında Türkiye’nin olağanüstü stratejik kararlar alarak batılıların kendisi için kurduğu pusuları boşa çıkardığı şimdi daha iyi anlaşılıyor.

**

İRAN, ‘SIRA BANA MI GELDİ’ DİYE ENDİŞELENİYOR OLMALI

Türk dünyasını coğrafi yönden birbirine bağlayacak en önemli geçit olan Karabağ Ermeni işgalinden arındırılırken Bakü’de yapılan Zafer Kutlamalarında son derece stratejik mesajlar verildi. Azerbaycan’ın Karabağ’da verdiği şehitler sayısınca Türk komandosunun katıldığı törende Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Azerbaycan inşallah destan yazmaya devam edecektir. (…) Bugüne kadar siyasi ve askeri alanda sürdürülen mücadele bundan sonra çok daha farklı cephelerde devam edecektir. (…) Yapılanların hesabı sorulacaktır. (…) Batılı emperyalistlerin gaz vermesiyle bir yere varılmayacağı görülmelidir. Ermenistan halkı Karabağ’da yaşananlardan ders çıkarırsa bu bölgede yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır” şeklindeki ifadeleri geleceğe dair önemli ipuçları veriyordu.

Nitekim Azerbaycan’ın Karabağ zaferinden İran yönetiminin çok rahatsız olduğu, zafer kutlamalarının hemen sonrasında takındıkları tavırlarla ortaya çıktı. Sınırları dâhilindeki Azerbaycanlıların zaman içerisinde alacakları pozisyonun endişesiyle olsa gerek; İranlılar Erdoğan’ın okuduğu şiirden nem kapıp huzursuzluklarını gizleyemediler.

**

İMAMOĞLU KİMDEN EMİR ALACAK?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçen Eylül ayında bir konuşmasında “Borç alan emir alıyor, kesinlikle emir alıyor” demişti. Üzerinden çok geçmedi; geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu “Uluslararası sermaye piyasalarına 5 yıl vadeli, 580 milyon ABD Doları tutarında ilk teminatsız Eurobond ihraç etmeyi başardıklarını” açıkladı.

Peki, “İhraç ettik” ifadesi “bir şey sattık” anlamını da barındırdığına göre, İstanbul Belediyesi neyi sattı? Eurobond’un anlamı “Devlet ya da şirketlerin, uluslararası piyasalara yabancı para birimleri üzerinden satışa sundukları, uzun vadeli borçlanma aracı” olduğuna göre; satılan şey o şehrin geleceğidir!

Güncel gelirinizle finanse edemeyeceğiniz bir iş, bir yatırım yapar ve bunun için gerek yurt içinden, gerekse yurt dışından kredi kullanıp borçlanırsınız; bu anlaşılabilir. Ama kısaca, Uluslararası sermayeden ‘nakit borç almak’ pek kolay anlaşılabilir bir durum değildir!

Bu noktada Kılıçdaroğlu’na sormak gerek:

İstanbul Belediye Başkanınız Ekrem Bey bu borçlanmadan sonra kimden emir alacak?

**

BEŞ BİN YENİ TAKSİ PLAKASI NEDEN ÖNEMLİ?

İstanbul’da yaşamadığımız için şehrin beş bin yeni taksi plakasına ihtiyacı olup olmadığını bilemeyiz. Ama üç, beş, on, elli değil; neden beş bin taksi? Bu kadar mı birikmiş İstanbul’un taksi ihtiyacı?

Sayı az değil; beş bin taksiyle şehri bir uçtan diğerine sarmalayan bir ağ kurulur. HDP’lilere 2 bin 500 taksi plakası sözü verildiği iddiaları da göz önüne alındığında İstanbul’u bekleyen hamleleri öngörmek pek de zor olmasa gerek!

**

DEMİR İPEKYOLU CHP’Yİ NEDEN RAHATSIZ ETTİ?

Türkiye'den Çin'e gitmek üzere İstanbul'dan yola çıkan ilk ihracat treninin uğurlanmasının ardından CHP çevrelerinden yükselen aykırı sesleri duymayan kalmamıştır. İletişim çağında “O tren Çin’e gitmedi” yaygaraları kopararak akıllarınca karalama, kötüleme, küçük düşürme girişimlerinde bulunanların sözlerine inanan olmuş mudur bilinmez ama Demir İpekyolu’ndaki Türkiye İhracat treni ülke sınırlarımızı aştı ve yoluna devam ediyor.

**

MAAŞTAN YANA DERDİ OLANLAR VAR

Geçen hafta belediyede çalışan taşeron işçilerden bazıları maaş zamlarıyla ilgili beklentilerini bizimle paylaştı. Yüksek Hakem Kurulunun kendilerine kadro vermediğinden yakınan bir çalışan “Daha önce Müteahhit personeliyken Belediye şirket kurdu ve bizi oraya aldılar. Sendikalar Temmuz ayından bu yana sosyal haklarımızı kadrolu işçilerle eşitlenmesi yönünde çabalıyor ama henüz sonuç alamadık. Bugünlerde görüşmeler başladı. Cumhurbaşkanımızın ‘kadrolu çalışanlara verilen haklar onlara da verilecek’ sözüne istinaden umutla bekliyoruz” diye yazmış. Bir başkası ise “Kadrolu işçilerle aynı işi yapıyoruz ama çok daha az ücret alıyoruz. Bu adaletsizliğin giderilmesini bekliyoruz” diyerek serzenişini dile getirmiş.

Benzer birkaç serzeniş de ücretli öğretmenlerden geldi. Girdiği ders başına saat ücreti alan öğretmenlerin, bazı branşlarda kadrolu öğretmenlerden daha fazla derse girmelerine karşılık asgari ücretin yarısı seviyesinde gelir elde ettikleri anlatıldı. Bu konuda da iyileştirme bekleyenlerin sayısı az değil.

Emeklilerin maaşlarında yıllardan beri süregelen sıkıntılar olduğu herkes tarafından biliniyor. Bir yanda ülkenin tamamı için ‘asgari ücret tespiti’ yapılırken diğer yandan emekliye –hem de devlet eliyle- asgari ücretin altında maaş ödemek mantığa ters olsa gerek!