Türkiye’nin gündemi neredeyse saat başı değişiyor. Medyaya bakıyorum; enflasyon, zamlar, şişmiş faturalar, hayat pahalılığı, Nash, Âdem ile Havva derken; bu kez gündeme magazin ve özellikle Sezen Aksu’nun beş yıl önceki yorumu oturdu. Bütün bunlar bir yana gündemi öğrencilerin eğitimi, yurt sorunları ile onların geleceklerinin ne olacağı oluşturmalıydı.

Geçtiğimiz günlerde bir tıp öğrencisinin aile zoruyla istemediği halde kaldığı cemaat evinden kendini boşluğa atarak intiharı da en çok konuşulan konuydu.  “Hafıza-ı beşer nisyanla maluldür” sözünü doğrularcasına bir süre sonra unutulacaktır. Giden gittiği ile kalacak, yaşam devam edecek, gündem değişecektir. 

Türkiye’nin geleceğini belirleyecek genç neslin yetişmesi, eğitilmesi ve aydın fikirlerle donatılması son derece önemlidir. Aynı zamanda Türkiye’nin genç bir nüfusa sahip olduğu da hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Benim öğrencilik yıllarımda yalnızca İstanbul, Ankara ve İzmir’de üniversiteler vardı. O üniversitelerde eserleriyle, sözleriyle ünlü zamanın en bilgili, aydın hocaları ders verir, öğrenci yetiştirirlerdi. Dönemin şanslı öğrencileri ailelerinin yaşadıkları şehirlerdeki üniversitelere devam ederlerdi. Onların dışında Anadolu’dan gelen öğrencilerin bugün olduğu gibi  yurt sorunları yoktu. Üniversitelerin yanındaki yurtlarda kalırlardı. Örneğin İstanbul Teknik Üniversitesinin Maden ve Elektrik Mühendisliği Fakültesinin yanında, Taksim Gümüşsuyu’nda yurtları vardı. Boş zamanlarında yurdun önündeki sahada futbl oynarlardı. O yıllarda onların maçlarını defalarca seyretmiştim. Ayrıca lise çağında çocukları olan Anadolu’daki ailelerinin eğitim görecekleri yatılı liseler vardı. Bu liseler verdikleri eğitimle ünlü olduklarından İstanbul’da yaşayan bazı ailelerde çocuklarını yatılı olarak  o liselere verirlerdi. Galatasaray, Darüşşafaka, İstanbul, Çamlıca, Kandilli, Kabataş hatırladığım kadarıyla o liselerin başında gelirdi.

Anadolu illerinden bazılarının yöneticileri kendi imkânları doğrultusunda üniversitelerin olduğu yerlerde kendi öğrencileri için yurtlar açarlardı. Devletin yurtları da bu konuda öğrencilere yardımcı olurdu.

O yıllardan sonra Türkiye’nin nüfusu ve eğitim alan öğrenci sayıları arttı ve mevcut yurtlar ihtiyacı karşılayamayacak duruma geldi. İllerin açtığı, İller Bankasının da katkısı olduğu yurtlar kapandı, daha doğrusu siyasi ortam durumu değiştirdi. Bir ara sağcıların veya solcuların kaldığı yurtlara dönüştü. Bazı öğrenciler bir araya gelerek ev kiraladılar. Bu durum bazı ev sahiplerinin işine geldi; kira bedellerinin artması bu kez diğer kiracıların aleyhinde bir durumu ortaya çıkardı. Devlet yurtları da ihtiyacı karşılayamayınca bu kez vakıf veya dernek adında cemaat yurtları ortaya çıktı. Kendi görüşlerini dayatabilmek için erkek ve kız yurtları açıldı. Üniversitelerin açılacağı  günlerde  otobüs terminallerinden başlayarak kayıt büroların olduğu yerlerde bazı cemaatler sözcük yerindeyse öğrenci avına başladılar!.. Bazıları çaresizlikten bu yurtlarda ağabeylerin (!), ablaların(!) kontrolünde bir takım kişilerden ders almaları da zorunlu hale geldi.  

Günümüzde sayılarını bilemediğim il ve ilçelerde; bazıları devletin, bazıları özel olmak üzere pek çok üniversite ve yüksek okullar açıldı. Oysa yüksek öğrenim verecek binayı yapmak kolayda asıl sorun yeterli öğretim üyesinin olup olmadığı, öğrencilerin nerede barınacaklarıdır. Öğrencilere verilen burs veya kredilerde ayrı bir sorundur. Yüksek öğrenimi bitirenler faiziyle birlikte yükümlü olduklarını iş bulamazlarsa nasıl ödeyecekleridir?

Yüksek öğrenimi tamamlayan bir başka sorunda onları umutsuzluğa düşüren iş bulma sorunudur. Aldıkları eğitim doğrultusunda iş bulamayanca çareyi uzman çavuş, polis gibi görevlerde arıyorlar. Çoğunluk öğrenciyken hiç düşünmedikleri pazarcılık, inşaat işçiliği, apartman görevlisi,  şoförlük, kasiyerlik, gibi işlerde geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. Bindiğim bir taksi oförünün Hacettepe’den mezun bir maden mühendisi, Tarih bölümü bir kızın markette kasiyerlik ve sanat tarihini bitiren bir diğerinin TIR şoförlüğü, bir öğretmenin işportacılık yaptığını görmüş ve üzülmüştüm. Kim bilir umutlarla, hayallerle yüksek eğitimini tamamlamış daha niceleri vardır.

Üniversitelerde yeterli eğitim alanlar, yabancı dili olanlar yurt dışında iş arıyorlar. Tıp veya mühendislik eğitimi alanlar bu yönde biraz daha şanslı…   

Kısacası anaokullarından başlayarak üniversiteye kadar eğitim sorunu çığ gibi büyüyor. Sorunları ortaya koymak çok kolay da asıl önemlisi çözümü çözebilmekte..