Yeniden bir medeniyet inşasının Türkiye’den Türklerden beklenmesi kadar Batı için doğal ve mantıklı bir düşünce yoktur. Bu nedenle Türkiye ve Türk dünyası üzerinde yoğunlaşan baskılar ve çevreleme girişimleri önümüzdeki dönemde şiddetini daha da arttıracaktır. 

Erol Güngör gibi entelektüellerin çalışmalarına ek olarak bu düşünce çerçevesinde her kesimden aydın, siyasetçi, ekonomist, sanayici, sivil toplum kuruluşları, dış ve iç politika uzmanlarının el birliğiyle bir çatı altında toplanması gerekmektedir. Bu alanda milli bir konsensüsün sağlanacağına olan inancımız güçlüdür. Hiçbir parti, grup, cemaat, ideoloji… Ayrımı gözetmeden gerçekleştirilmesi gereken medeniyet mutabakatı kurulmalıdır. Yeniden Türk düşünce anlayışına her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır.

Türkiye üzerindeki ataleti atmak zorundadır. Ataleti üzerinden atmak tarihle, kültür ve milletle barışmak anlamına gelecektir. Milletiyle devletinin bölünmezliğini hedefleyen medeniyet anlayışımızın öncelikle genç beyinlere nakşedilmesi amaçlanmalıdır. Bu amaçla eğitim müfredatımız başta olmak üzere birçok alanda köklü değişikliklere ihtiyaç vardır.

Devletlerin yüce hedefler peşinde yürümeleri kitlelerin de aynı hedeflere inanmalarıyla gerçekleşecektir. Kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerin adlandırılması tarihi hafızamızda “Kızılelma”, “Nizam-ı Âlem”, kavramlarını hatırlatıyorsa da günümüz dünyasının gerçekliğinin farkında olarak daha çok kültürel, ekonomik, eğitim ve sosyal alanlarda yerelde evrensele doğru açılacak pencerelerle medeniyet alanında yapılacak çalışmaları arttırmakta yarar vardır. 

Erol Güngör gibi entelektüellerimizin ortaya koyduğu çalışmalar ve hedefledikleri Türk-İslam dünyası algısında Selçuklu-Osmanlı’nın mamur hale getirdiği köklü medeniyetin üzerindeki ataleti atarak yeniden yaşanır kılınmasının mümkün olup olmadığına dair ipuçları barındırmaktadır.

Osmanlı ve günümüzdeki Osmanlı hinterlandı dikkate alındığında uluslararası sistemin özelikle bu bölgeye olan ilgi, yatırım ve kaosları kışkırtma-kaoslardan yararlanma çabaları Türkiye’nin yolunu açabilecek fırsatları da doğuracaktır.

Erol Güngör’e çok şey borçlu olduğumuzu aradan geçen yıllarda daha çok anlıyor ve onun gibileri çok arıyoruz. 

Türk dünyasının tüm kütüphaneleri yakılsa, zihinlerimiz dumura uğrasa bile sadece Erol Güngör’ün eserlerinden yola çıkarak yeniden bir medeniyet canlanması ve dirilişinin temelleri, zemininin oluşturulabileceğini bilmemiz gerekir.

İyi ki Erol Güngör’ün ruh dünyası ve kültür kodlarını tanımış ve iyi ki onun gibi entelektüeller bu ülkede yaşamış diye övünmemiz gerekir.

Yeniden bir medeniyet tasavvurunda, şahlanış ve öze dönüş hareketinde Erol Güngör’ün eserleri bizlere önemli bir nefes aldıracak ve ışık olacaktır inancındayız.

Erol Güngör’ün düşünceleri ortadadır. Başka yönlere çekmeye ve Erol Güngör gibi Türkiye’nin geçmişle bugünü ve geleceğini inşa etme noktasında önemli projeler geliştiren değerleri başka yönlere çekmeye hiç gerek yoktur.

Erol Güngör Türkün İslam’dan aldığı manevi güçle muhteşem bir medeniyet kurduğu ve yeniden kurabileceği inancını her zaman inanmış bir aydın örneğidir.

Erol Güngör inanmış aydınların bugünlerde anlayamayacağı kadar ileri görüşlü ve vizyoner bir diyalektik geliştirerek yol haritası çizmiş ve bu yolda yalnız da olsa yürümesini bilmiştir.

Erol Güngör günümüzün Türk İslam aydınlarına, yöneticilerine uygulanması halinde güçlü bir ülkenin nasıl olunduğu, olunabileceğine dair kılavuz kitaplarıyla yaşamaya devam etmektedir.