Türkiye’de siyasetçi olmak gerçekten zor… Eğer ekonominin şıkır şıkır işlediği, hukukun üstünlüğünün tüm toplum tarafından kabul gördüğü, halkın ülkenin gerçekleri konusunda tam bilgi sahibi olduğu ve yurttaşların demokratik işleyişi gerçekten katıldığı bir ülke olabilseydik -ve tabii ki daha başka bir sürü şey daha olsaydı- muhtemelen Türkiye’de siyasetçi olmak daha kolay olurdu.

Her sosyal kültür kendi siyasetçisini üretiyor. Bu siyasetçi ise sistemi tekrar besleyerek kendi anlayışına uygun bir kültürün yaygınlaşmasını sağlıyor. Sağlam yapılandırılmış bir sosyal ve kurumsal yapı siyasetçinin de ahlaklı, dürüst veya denetlenebilir olmasını sağlıyor. Bu gerçekleşmediği durumlarda ise siyasetçi (dolayısıyla siyaset kurumu) sosyal ve ekonomik yozlaşmanın katalizörü ve hızlandırıcısı olarak görev yapıyor.

Politikalar merkezde üretiliyor ve oradan yönetiliyor. Bu nedenle vekillerin pek çoğunun, Meclis’te evet-hayır anlamında el kaldırıp indirmekten fazla anlamı kalmıyor. Hizmet konusunda genel başkan ve çevresindeki ‘demir çekirdek’ dışında kimse ön plana çıkmıyor ve bu nedenle hatırlanmıyor. Hele muhalefet partilerinden birisine mensup bir vekil iseniz, etkili olabileceğiniz bir hizmet alanı asla bulunmuyor. Tabii ki; bir vekilin başarısında, diğer deyişle başarısızlığında çoğu alanda eksik olan yetkinliklerinin etkisi de var.

İktidar partisinden bir vekil olduğunuzda; siyaset yapmanın gene kolay olduğunu söyleyemeyiz. O durumda da sizi çok zorlayacak sorular mevcut. Böyle bir durumda; mesela yüzde 9 olarak tespit ettiğiniz enflasyon oranının neden yüzde 16 küsur, yani tahmin edilenin iki mislinden fazla çıktığını vatandaşlara anlatmak zorundasınız. Eğer biraz ekonomi bilginiz varsa; artık enflasyona düşüş etkisi yapmayan yüksek faiz  ve düşük kur politikasında hükümet olarak neden ısrar edildiğini açıklayabilmelisiniz.

Yok Amerikan oyunu dış güçlerin tezgahı diyerek dolardaki altındaki inş çıkışları dalgalanmaları halka izah etmek çokta kolay değil…

Satıp savuruldu Cumhuriyetten buyana ne kadar yatırım varsa elde avuçta bir şey kalmayıncaya kadar özelleştirme yolu ile devletin elinden çıkartıldı her ne kadar muhalefet siyasileri buna PEŞKEŞ deselerde artık satacak bir varlıkta yok ve kalmadı…

Dolayısı ile bu işlemler sonuçta işsizlik ve enflasyon gibi ekonomik verileri olumsuz etkiledi Tabi ki üreten ekonomi artık RANT ekonomisine dönüşmüş oldu.

Aslına bakarsanız siyasette ahlaksızlık yapılan yanlışlıkların halka sunumunda doğru imiş gibi takdimi ile başlıyor ve işte o zamanda siyasetin ahlakı diye bir şey ortada kalmıyor ve yapılan siyasete ÇAMUR SİYSETİ deniliyor  

Geçim sıkıntısı, yoksulluk ve işsizlik gibi problemler de HALKIMIZIN dile getirdiği veya seslendiremediği sorulardır. Eğer bunlara gerçek cevapları veremiyorsanız, ya yalan söyleyeceksiniz ya da başınızı öne eğeceksiniz. Sonuçta bu ülkede siyasetçi olmak zor, hem de çok zor… Milletin gözüne baka baka; ya doğruları aktarmak ya da yalan düpedüz yalan söylemek gerekiyor. Yalancının mumu ise yatsıya kadar yanar

Demokrasilerde insanlar istediği görüşü benimseyebilir, istediği düşünceyi savunabilir. Bir insan sosyalist olabilir, liberal olabilir, muhafazakar olabilir, şeriatı hatta faşizmi bile savunabilir. Her kişinin kendine göre bir doğrusu olabilir; bunlar konuşulur, tartışılır. Fakat herkesin daha güzel, daha adil, daha mutlu bir dünyayı hayal ettiği varsayılır.

Aksi halde siyasi, iktisadi, felsefi, sistemsel ve tarihsel tartışmalara girip de boşa zaman kaybetmenin hiç gereği yok.

İzlenecek yol ve yöntemdir farklı olan, ama hedef aynıdır. Eğer dürüst olmak, ahlaklı olmak, çalışkan olmak, emeğe ve insana saygı duymak anlamsız hale gelmişse biz neyi tartışıyoruz ki? Neyi hedefliyoruz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz?

 Hayattan ve gelecekten ne bekliyoruz? Herkesin herkese ve kendisine ilk sorması gerekenler bunlar olmalı bence. Evet Yatsıya kadar yanan yalan mumlarının teker, teker söndüğünü görüyoruz ve ibretle hep birlikte izliyoruz…