Aslında bugün Suriye-PYD-IŞİD konusunu yazacaktım fakat Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun maç sonrası bir televizyona canlı yayında yaptığı açıklamada, “Öleceksek de adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız. Bizi kadın gibi yaşatmaya da kimsenin gücü yetmez.” Sözleri üzerine vazgeçerek, Türkiye’de iyice yara halini alan kadına şiddeti gündeme getirmeyi tercih ettim.

1876 doğumlu Ziya Gökalp, yüz yıl kadar önce “Kadın yükselmezse alçalır vatan” diyordu ama 2015’e geldiğimizde bazı kişilerin kadını aşağılamakta ve horlamakta beis görmemesi Türkiye adına utanç vericidir.

Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, birçok Avrupa ülkesinden önce kadınlara 1930 ‘da Belediye seçimlerinde oy kullanma hakkını, 1933’te köy muhtarı seçilme hakkını, 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkını tanımış olmasına rağmen, kadınlarımızın günümüzde yaşadığı sorunlar iç açıcı değildir.

Kadını hor görüp aşağılayan görüşlerin kökleri tarihin derinliklerindedir. Birçok din yorumcuları, kadını, pek haksız şekilde, “acıların kaynağı”, “günahın sembolü”, “şeytanın aracı” gibi göstermeye çalışmışlardır.(1)

İslâmiyetten önceki eski Türk toplumlarında kadın, erkekten farklı, ama ona eşit bir varlık olarak saygı görürdü. Aile tek evliliğe dayanırdı. Doğan çocuğun kız olması matem sebebi sayılmazdı. İstenmeyen kız çocuklarının öldürülmesi âdeti hiçbir Türk toplumunda görülmemişti. Çocuklar üzerinde baba kadar ananın da hakları olduğu kabul edilirdi. Mülkiyet bakımından da kadın eşit haklara sahipti. “Hakan”ın emirlerinde, eşinin “Hatunun” adına da yer verilirdi. Türk toplumu, kadınlar için, kapalı bir toplum değildi. (2)

Arabistan ve Mısır’ın fethinden sonra ise, Arap toplumunun kural ve geleneklerinin Osmanlı toplumu üzerindeki etkisi arttı. Buna, bazı din kurallarının hiçbir ilerlemeye imkân vermeyecek şekilde dar, yanlış ve donmuş yorumlara bağlanışı da eklenince, uygar dünyada görülen gelişmelerin tam aksine, kadının statüsü geriledikçe geriledi.

Nüfusun yarısını oluşturan ve çocuğun yetişmesinde çok etkili olan kadınlar için bugün bir yandan “cennet annelerin ayağı altındadır” derken, öte yandan “kadınlar şeytandır” denilebiliyorsa Türkiye’de ciddi bir zihniyet sorunu vardır. O nedenle kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin önü alınamamaktadır.

Her gün gazetelerde televizyonlarda gördüğümüz “kadınlara şiddet ve vahşet” haberlerini üzüntüyle izliyoruz. Sadece bu yılın ilk dokuz ayında 226 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Devlet büyüklerimizin de anneleri, kızkardeşleri,eşleri, kızları, bayan akrabaları var ama nedense bu sorun bir türlü çözülemiyor.

Malesef siyasetçi ve bürokratlarımız dahil toplumun büyük bir kesiminde varolan, kadına hastalıklı bakışın beslediği  “kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin” engellenmesi için aileden başlayarak, ilkokulla devam eden ve üniversitedye uzanan etkili bir eğitim seferberliği ilan etmek gerekiyor. Adalet mekanizması da iki yüzlü davranmayıp adeta suç makinası olan caniyi, “haksız tahrik” bahanesi veya mahkemede kravat taktı diye “iyi hal” indirimine tabi tutmamalı, yasadaki en ağır cezayı vermeli ki caydırıcılığı olabilsin.

K  A  Y  N  A  K...........................:

1. Enver Ziya Karal, “Atatürk ve Kadın Sorunu” {Atatürk ve Devrim, Konferans ve Makaleler, Ankara 1980), s.

2. Enver Ziya Karal, age., s. 119-120; Emel Doğramacı Türkiye’de Kadın Hak­ları, Ankara 198a, s. 3 ve devamı; Sıdıka Tezel, “Atatürk ve Kadın Hakları” (Kadın Dernekleri Federasyonu ve Gönüllü Kuruluşlar, Ankara 1983) s. 1-3.