Son dönemde Türkiye’de Kilise Misyon evleri son derece artmış durumda. Özellikle de misyonerlerin beslendikleri bir alan olan mülteci ve göçmenler hususu bu konuda önemli bir yer tutmaktadır. Bu bağlamda İstanbul başta olmak üzere Türkiye’de bazı noktalarda gizli kilise evleri inanılmaz bir artış göstermektedir. Tüm bu hususlar bağlamında Türkiye’deki mülteci hareketlerini bu konuda da ele almak yerinde olur. Sahada bizzat gözlemlediğim İstanbul’un bazı ilçelerinde (Zeytinburnu, Fatih, Bakırköy, K. Mustafa Paşa, Esenyurt ve Edirnekapı gibi) bu kilise misyonerlik evlerinde bu konuda inanılmaz bir misyonerlik faaliyeti yapılmaktadır. Ayrıca Pazar günleri bazı ufak tarihi manastır ve kiliselerde de mültecilerin bu konuda diğer göçmenlere önderlik eden gruplarının da kalabalık bir şekilde ayinlere katıldığını bizzat gözlemledim… İşte tam da bu noktada oluşan bu misyonerlik faaliyetlerinin dikkate alınması konusunda çok dikkatli olunmalıdır. Bu konuya özellikle dikkat çekiyorum! Cuma günleri camilerimize ibadete gelen göçmen sayısı, Pazar günleri kiliselere ve dahi kilise evlerine giden göçmen sayısının üçte biri kadardır. Bazılarınız bu konuyu abartılı bulabilir lakin buyursunlar ve sahada bizzat kendileri bu tabloyu çok rahat görecektir. Göçmenlerin içine düştüğü bazı (Yoksulluk, karmaşıklık ve boşluk) hususlardan dolayı maddi imkanları ön plana çıkararak misyonerlik faaliyetlerine devam etmektedirler. Sadece Hıristiyanlar değil, aynı zamanda Hıristiyan Yahudiler olarak bilinen ve son zamanlarda artış gösteren ‘’Yehova Şahitleri’’ de bu konuda çok aktif çalışmalar yapmaktadır. 

Unutmamak gerekir ki: Misyonerler, Hıristiyanlığın bir sonucu olarak kabul ettikleri, Batı Uygarlığının nüfuz alanını genişletmek, eskiden kendilerine ait olan yerlere yeniden sahip olmak, dünyayı Hıristiyan-Batı Kültürü ile etkilemek ve dünyadaki bütün rejimleri değiştirmek, amacını gütmektedirler. Misyonerler, Türklere karşı ise; İslâm’dan soğutmak, kendi kimlikleriyle çatıştırmak, Türk devletine ve Türk milletine ‘’DÜŞMAN’’ unsurlar yetiştirmek suretiyle, Türkiye’de “azınlık ırkçılığı”nı ve bölücülüğü yaygınlaştırmak için gayret göstermektedirler. Bu konuyu sıradan inanç hüviyeti bağlamında ele almak son derece yanlış olur. İstanbul’da inanılmaz derecede artış gösteren bu ‘’Misyon’’ evlerine karşı çok dikkatli olmalıyız. Misyonerlerin, dünya hâkimiyetini, Hıristiyanlık dininin egemenliği altında sağlama anlayışları değişmeyen felsefeleridir. Misyonerlik; Katolik, Ortodoks ve Protestan adlı Hıristiyanlığın ana mezhepleri çerçevesinde yürütülmektedir. 

Son dönemlerde misyonerlik faaliyetlerinin biçim değiştirdiği görülmektedir. Misyoner faaliyetlerinin 1965’ten sonraki dönemi “diyalog dönemi” olarak nitelendirilir. Papa 16. Benedictus Türkiye’den de bazı kişilerin katıldığı Müslüman, Musevi ve Hıristiyan ile Mecusiler dâhil dünya dini liderleriyle Napoli’de bir araya geldiği dinler arası diyalog toplantısından sonra yaptığı konuşmasında “Tüm İnsanlığın Hıristiyanlaştırılmasını” istemiştir. Bugün de bakıldığında en azından gerçek ve hakiki Müslümanlıktan insanları uzaklaştırarak, İslami Protestanlık anlayışını hakim kılmak için mücadele etmektedirler. İslam’ın kesin ve önemli kaidelerini değiştirip, Müslümanlığı ılımlı İslam adı altında değiştirme ve yavaş yavaş dönüştürme yoluna gitmektedirler. Zaten günümüzde bu projenin yeniden hız kazanmasının da emareleri bir hayli fazladır. Bu hususu da son çıkan ‘’Kadim Sırların Güç Merkezi Vatikan’’ kitabımda ayrıntılı olarak, belgeler ile anlatmıştım…

Doğu Hıristiyanlığının merkezi olarak tanıtılan İstanbul’da yürütülen misyonerlik çalışmalarına çok dikkat etmeliyiz. Özellikle bu dönemde Mülteciler onlar için bulunmaz nimettir. Bu konuda dönüşümlerin ve değişimlerin çok olduğunu görebiliriz. Ayrıca son dönemde sanal alanda da yoğun bir misyonerlik faaliyeti devam etmektedir. Bu konuya da özellikle dikkat etmek gerekmektedir. En son değerli bir büyüğüm ile bu konuyu geniş çerçeveli konuştuğumuzda, İstanbul’da bu kilise evlerinin neredeyse binden fazla olduğunu söyledi. Bu rakam bile olayın dehşet bir boyutta olduğunu göstermektedir. Hatta sizlere önemli bir bilgi vereyim: ‘’ Son dönemlerde İstanbul’da Hıristiyanların fazla yaşamadığı ilçeler de açılan Kilise ve kilise evlerine çok dikkat etmeliyiz.’’ Bu konuda mutlaka sizler de Sur içi tarafı değil, Sur dışında kalan ilçelerde ki bu artışı gözlemlemişsinizdir. Umarım bu yazdıklarımıza çok dikkat edilir. Benim bu anlattıklarımın çoğu bizzat sahadan gözlemlerime dayalı bilgi ve analizlerimdir. 

Ve son söz: “Misyonerler; Avrasya ve Ortadoğu endeksli misyonerlik çalışmaları için Türkiye’yi misyonlarının merkezi olarak görmektedirler. En büyük hayalleri ise Doğu Hıristiyanlığının merkezi olan İstanbul’da yeniden dini çoğunluk hâkimiyeti kurmaktır.’’