NEVRUZ/YENİGÜN’ÜN 4656. YILI

M. KEMAL SALLI

Türk Dünyası’nın en eski bayramı kabul edilen Nevruz/Yenigün’ün 4656. Yılı, İstanbul Valiliği koordinasyonunda; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Zeytinburnu Belediyesi, TDBB ve İBB iştiraki Kültür AŞ işbirliği ile Topkapı Kültür Parkı'nda düzenlenen renkli, coşkulu etkinliklerle kutlandı.

Topkapı Kültür Parkı'ndaki kutlamalara İstanbul Vali Yardımcısı İsmail Gültekin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına Hüseyin Eren, İstanbul Merkez Komutanı Tuğgeneral Sadettin Alp Ergin, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, İBB Kültür AŞ Genel Müdürü Kemal Kaptaner, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı (TDAV) Başkanı Közhan Yazgan, TDAV Genel Sekreteri Saadet Yıldırım Pınar ve Türk Cumhuriyetleri Başkonsolosları ve temsilciler ile birlikte çok sayıda vatandaş katıldı.

Kutlama programında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mehter Takımı'nın gösterisi, sanatçı Tacigül Küntüz’ün Nevruz Özel Resim Sergisi, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Kırgız Halk Oyunları ekibinin "Ak kuu" ve Türkmenistan Halk Oyunları ekibinin  "Kuş Tepti" gösterisi, demir dövme, yumurta tokuşturma gibi geleneksel Nevruz/Yenigün ritüelleri, Türk halk müziği sanatçısı Esat Kabaklı Konseri ve Türk Dünyası Kültür Mahallesi Etnografik Müze Evleri ve Türk Cumhuriyetlerinin etkinlik stantlarının gezilmesi yer aldı.

NEVRUZ/YENİGÜN BAYRAMININ 4656. YILI

Bu yıl Nevruz’un/Yenigün’ün 4656. Yılını kutluyoruz diyebilmek için, köklü bir tarih, matematik, takvim ve astronomi bilgisine sahip olmak gerekir. 

Nevruz, yani Yenigün, kimlerin 4656 yıldan beri kutladıkları bir bayramdır? Adının Nevruz (nev:yeni, ruz:gün) olmasından dolayı bir Pers bayramı mı, Türk-Moğol tarihçisi Reşidüddin’in savunduğu gibi bir Moğol bayramı mıdır? Yoksa, Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügat-it Türk adlı eserinde anlattığı gibi, 12 Hayvanlı Türk Takvimi’ne göre 4656. yılı kutlanan bir Türk bayramı mıdır? 

2009 yılında, TÜRKSOY’un girişimiyle, UNESCO tarafından “Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi”ne eklenen Nevruz, her yıl 21 Mart günü, Birleşmiş Milletler çatısı altında hangi ülke temsilcilerinin katılımıyla “Uluslararası Nevruz Günü” olarak kutlanmaktadır? 

Toplumları millet yapan temel ortak değerlerden birisi de kültürdür; kültür başlığı altında topladığımız maddi ve manevi değerlerdir. “Toplumları bir ortak kültür heyecanı çerçevesinde birleştiren Nevruz/Yenigün gibi etkinlikler, insanlara millet olma bilinci kazandırır.”

Kültürel unsurların en uzun ömürlü olanları geleneklerdir. Bir toplumun millet olma bilincini erozyona uğratarak yozlaştırmayı amaçlayan emperyal politikalar, öncelikle onların kültürel zenginliklerini hedef alırlar. 

Sovyetler Birliği döneminde Türkistan coğrafyasında yaşayan insanlara özellikle unutturulmak istenen Ergenekon Destanı’yla (Ergen-kün, Ergenen-kün) birlikte anılan Nevruz bayramıydı. Bu geleneğin canlandırılması konusunda Şıhali Kurbanov’un Azerbaycan’da, Muhtar Şahanov’un Kazakistan’da verdikleri destansı mücadaleyi,  Atatürk’ten sonraki yıllarda unutulan Nevruz kutlama geleneğini yeniden başlatan TDAV Kurucu Başkanı Prof. Dr. Turan Yazgan’ı ve Nevruz’u İnsanlığın Somut Olmayan Kültür Mirası listesine yazdıran (10 Mayıs 2010) TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen Kaseinov’u saygıyla anmamız gerekir. 

Bazıları Nevruz kutlama geleneğini Persler’e, Moğollar’a ya da Çinliler’e bağlamaya çalışırlarken, Azerbaycanlı Prof. Dr. Saleh Sultanov, Samuel Kramer’in “Tarih Sümer’de Başlar” kitabına nazire olarak, “Nevruz Sümer’de başlar” diyor. Ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ da, “Tarih Sümer’de başlar ve Sümerler Türk’tür” diyordu. 

İlk bakışta Nevruz/Yengün bayramını, Ergenekon Destanı’nı, 12 Hayvanlı Türk Takvimi’ni Sümerler’le ilişkilendirme çabaları yadırganabilir, ama bilindiği gibi, Sümerler kendilerine Kenger diyorlardı ve Kengerler’in atayurdu bugünkü Türkmenistan-Kazakistan coğrafyasıydı. 

TÜRKİSTAN VE ÖN ASYA COĞRAFYALARININ ORTAK YÖNLERİ

Henüz ayrıntıları tam olarak bilinemese de, Türkistan coğrafyası ile Batılıların Mezopotamya dedikleri Ön Asya arasında köklü tarihi ve kültürel bağlar vardır. Azerbaycanlı Bilimadamı Prof. Dr. Firudin Celilov’un savunduğu Urmu Teorisi’nde Türklerin atayurdu Hazar Denizi ile Basra Körfezi arasındaki coğrafyadır. Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz, Azerbaycan’ın Gobustan bölgesindeki kaya resimleri konusunda yaptığı bilimsel çalışmalar sonucunda yayınladığı “Gobustan - Kıpçaklara Giden Yol” adlı eserinde, bölgenin onbir bin yıllık Türk yurdu olduğunu ortaya koymuştur.

Güneydoğu Anadolu’da yapılan kazılar sonunda ortaya çıkarılan ve onüç bin yıl öncesine tarihlenen Göbekli Tepe buluntuları üzerindeki motiflerin Ön-Türk kültürüyle olan benzerlikleri, insanlık tarihinin yeniden yazılmasını gerektirmektedir. Göbekli Tepe buluntuları ile Altaylar’dan Akdeniz’e uzanan engin coğrafyada karşımıza çıkan Kıpçak taşbabaları arasındaki benzerliğin bir rastlantı olduğu söylenebilir mi? 

Prof. Dr. Saleh Sultanov, “Sümerler’in Ortadoğu’ya nereden geldiklerini bilmesek de, arkeolojik bulgulara dayanarak, buradan Türkistan coğrafyasına gittiklerini net olarak biliyoruz” diyor. Fakat konu Prof. Dr. Celilov’un Urmu Teorisi çerçevesinde ele alındığında, Ön Asya’da köklü bir uygarlık geliştiren Türklerin, binlerce yıllık tarih sürecinde, ne zaman, hangi coğrafyalar arasında gidip geldikleri konusu tam olarak aydınlatılamamıştır. 

Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar, “Medler ve Türkler” adlı kitabında, “Türk soyluların millet simgesi olan Kurt, her dönemde kullanılmıştır. Bu simgenin en eski kullanımını, M.Ö. 1880’lü yıllara kadar götürmek mümkün olmaktadır. (…) Medlerin ikinci imparatorluk döneminin ilk kralı II. Dayauku’ya İran kaynaklarında Key Kubat denilir; bu ‘Kubat’ lakap veya isminin anlamı ‘Kurt’ demektir. Ayrıca Türk soylulara ait Kurt, Ay ve Yıldız simgeleri, bugün Çin sınırları içinde özerk Uygur Cumhuriyeti topraklarındaki beyaz piramitlerde de vardır” diyor. 

Türk soyluların bayraklarında millet ve bağımsızlığın simgesi olan ay ve yıldız bulundurma geleneğini ancak Gök Türklere kadar götürebildiğimizi belirten Prof. Bayrakdar, ay ve yıldızın Türk soylular arasında sembol olarak kullanılması geleneğini Kayaniler ve Medler zamanına kadar götürmenin mümkün olduğunu savunuyor. 

NEVRUZ’UN 4656. YILINI KUTLUYORUZ

 “Nevruz’un 4656. Yılını kutladığımızı nereden biliyoruz?” diyenlere Prof. Sultanov’un yanıtı net; “Nevruz’un M.Ö. 3. Bin yıldan bu yana, A-Kİ-Tİ adıyla kutlanmakta olduğu Sümer tabletlerinde kayıtlıdır” diyor.

A-Kİ-Tİ Sümerce’de, “Yerin Dirilmesi”, “Toprağın Uyanması” demek. “Kİ” yer, toprak demek; günümüz Türkçesinde, “kır, kir, kil” şeklinde aynı anlamda kullanılıyor. Tİ, “uyanmak, yaşama dönmek” demek; günümüz Türkçesinde, “Tİ-rilmek, dirilmek” şeklinde aynı anlamda kullanıyoruz. Özetle A-Kİ-Tİ, “Yerin dirilmesi, Yenigün, Nevruz” demek oluyor. 

Yalnızca “ki” ve “ti” değil, Sümerce’de yüzlerce kelime bugünkü Türkçe’de aynı anlamda kullanılmaktadır. Yerin Dirilmesi bayramı olan A-Kİ-Tİ’nin, binlerce yıl önce Sümer’de kutlandığı kil tabletlerde kayıtlıdır. “Nevruz’un 4656. Yılını kutladığımızı nereden biliyoruz?” sorusunun yanıtı, binlerce yıl önce Sümer tabletleri üzerine yazılmış. 

Nevruz/Yenigün, gece ile gündüzün eşit olduğu Miladi 21 Mart, Rumi Mart 9’unda kutlanan bir uyanış, bir diriliş bayramıdır. Çin kayıtlarında Türklerin Nevruz bayramını kırlara çıkarak coşkuyla kutladıkları anlatılıyor. Kaşgarlı Mahmut, dünyanın ilk resimli ansiklopedisi olan Divan-ı Lügat-it Türk adlı eserinde, “Türkler Müslüman olmadan önce, yılı dört eşit bölüme ayırırlar, her üç aya bir ad verirlerdi. Nevruz’dan sonraki ilk aya oğlak ayı derler ve o gün bayram yaparlardı” demektedir. 

Kaşgarlı Mahmut’un da işaret ettiği gibi Nevruz, Türk kültür ikliminin egemen olduğu geniş coğrafyada binlerce yıldan beri kutlanan bir Türk bayramıdır. Nevruz, Binlerce yıldır Müslüman olan Türk topluluklarında olduğu gibi, Hıristiyan Çuvaş ve Gagavuz Türkleri ile Budist Tuva Türkleri tarafından da aynı günlerde, aynı ya da benzer ritüellerle kutlanmaktadır. Bu durum, Nevruz’un, çok eski çağlardan beri Türkler tarafından 12 Hayvanlı Türk Takvimi’nin başlangıcı olarak coşkuyla kutlanan bir milli bayram olduğunu ortaya koymaktadır. 

Nevruz, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Karakalpakistan, Afganistan, Doğu Türkistan, Irak, Kırım, İdil-Ural boyları, Tuva, Saha, Hakasya, Çuvaş, Sibirya, Balkan, Kıbrıs Türkleri tarafından 4656 yıldan beri yaşayan, yaşatılan bir gelenektir. Türkler arasındaki yaygın inanışa göre Nevruz, Türklerin Ergenekon’dan çıkışı, özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını kazandıkları gün olarak ayrı bir anlam kazanmaktadır. 

Ebü’lgazi Bahadır Han, “Şecer-i Türk” adlı eserinde, “Dört bin yedi yüz yıl Ergenekon denilen, dört bir yanı yüksek dağlarla çevrili bir vadide sıkışıp kalan Türklerin buradan, baharın başladığı 21 Mart günü çıktıklarını, atayurtları olan Turan’a kavuştuklarını, özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını kazandıklarını” anlatmaktadır. 

Nevruz Bayramı, bütün Türk halkları arasında 4656 yıldan beri birlik, kardeşlik, dostluk, özgürlük ve yeni yıl bayramı olarak kutlanıyor. Türkiye ve Azerbaycan’da Nevruz, Türkmenistan’da Navruz, Doğu Türkistan’da Noruz, Özbekistan’da Növroz, Kırgızistan’da Noruz, Kazakistan’da Novrız, Tataristan’da Navruz, Çuvaşistan’da Naras adıyla 21 Mart günleri coşkulu kutlamalar yapılıyor.