Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıda yaptığı konuşmasında, “Çalışmamızın özünde ekonomiyi yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyütme amacı bulunuyor. Üretimde verimlilik artışı sağlayarak potansiyel büyümemizi artıracağız. Reel ekonomiyi daha da güçlendirerek, ithal girdi kullanımını azaltmış, katma değerli üretimle ihracatta yeni rekorlar kıran yerli ve milli bir ekonomi hedefliyoruz. Programın hazırlıkları sürecinde arkadaşlarımız, özel sektör temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelerek tüm talepleri ve teklifleri dinledi. Sık sık ekibimle, heyetimle bir araya geldim ve değerlendirmeleri bu şekilde yaparak son şeklini verdik" dedi.

"YENİ YOL HARİTASINI MİLLETİMİZLE PAYLAŞIYORUZ"

Erdoğan, "Biz de bu süreci en başından itibaren takip ettik, yönlendirdik ve nihai şeklini verdik. Toplantının İstiklal Marşı'mızın kabulünün 100. yılına denk gelmiş olması da ayrı bir gurur vesilesidir. Türkiye'nin, bu 3 kelimenin altını özellikle çiziyorum, istihsal mücadelesini, istiklal ve istikbal mücadelesi kadar önemli görüyoruz. İşte bu anlayışla tam da İstiklal Marşı'mıza yakışır şekilde ve aynı ruhla yaşadığımız devrin ihtiyaçlarına göre şekillendirdiğimiz yeni yol haritasını milletimizle paylaşıyoruz. İnşallah bu yol haritasını milletimizle, kurumlarımızla, iş dünyamızla tüm paydaşlar hep birlikte hayata geçireceğiz. Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek için gece gündüz çalışarak hedeflerimize mutlaka ulaşacağız. Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle o günlerin çok yakın olduğuna yürekten inanıyoruz" şeklinde konuştu. 

"SÜREKLİ TETİKTE OLDUK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yakın tarihe bakıldığında ülkelerin ekonomileri en çok siyasi istikrarsızlıklardan ve güven ikliminin bozulmasından etkilendiği görülüyor. İki kavram çok çok önemli. Bu istikrardır ve güvendir. Biz de bu tespitten hareketle, 2002 yılında ülkenin yönetimini devraldığımızdan beri Türkiye'yi istikrar ve güven esasına göre geliştirmenin, büyütmenin, güçlendirmenin mücadelesini veriyoruz. Türkiye, uzunca bir dönem koalisyonların yol açtığı istikrarsızlıkların, terör ve kaos ortamının tetiklediği güvensizlik ikliminin ağır bedellerini ödemiştir. Bu tablo, ülkemizin uluslararası siyasi, ekonomik, sosyal krizlere de hazırlıksız yakalanmasına yol açmıştır. Tek başımıza iktidarda bulunduğumuz hükümetlerimiz döneminde de bu sıkıntıyı hep gördüğümüz için sürekli tetikte olduk. Dirayetli yönetimimizle 2009 küresel krizi gibi 2013 sonrasındaki pek çok siyasi, sosyal, ekonomik, bütün bu sarsıntıları başarıyla göğüslemeyi ve ülkemizi 2023 hedeflerinin rotasında tutmayı başardık. Esasen ülkemizin yönetim sistemini değiştirme talebimizin gerisindeki en önemli sebep, eski yönetim sisteminin kırılganlıklarının yol açtığı tehlikeleri yakından görmüş olmamızdır."

“DEMOKRATİK VE EKONOMİK KALKINMANIN TEMEL ŞARTLARINDAN BİRİ OLAN SİYASİ İSTİKRARI KURUMSALLAŞTIRDIK"

Erdoğan, “Artık bu ülkede hiç kimse, hiçbir kesim, hiçbir odak, millete rağmen devleti ve toplumu yönetme hevesine kapılamayacak. Milletin yarısından fazlasının desteğini alarak göreve gelen hiçbir yönetici de layüsel davranma, ülkenin çıkarlarına aykırı hareket etme, insanları herhangi bir sebeple ayrıştırma, dışlama şansı değil. Bir başka ifadeyle demokratik ve ekonomik kalkınmanın temel şartlarından biri olan siyasi istikrarı kurumsallaştırdık. Bu aynı zamanda güven ikliminin tesisini de kolaylaştıran bir adım olmuştur. Türkiye, bölgesel ve küresel nice krize rağmen gücünü koruyor. Hedeflerine yürümeyi eğer sürdürebiliyorsa işte bu sayededir" şeklinde konuştu. 

YENİ ANAYASA 

Erdoğan, "İnşallah yeni ve sivil anayasayla birlikte bu yönde ihtiyaç duyulan bazı adımları atacağız. Dünyanın tamamıyla birlikte ülkemizi de etkileyen koronavirüs salgını hem 18 yılda ülkemizde kurduğumuz güçlü altyapının hem de yeni yönetim sistemimizin adeta bir sınamasına dönüşmüştür. Hamdolsun sağlıktan üretime, güvenlikten sosyal dayanışmaya kadar her alanda bu sınamayı başarıyla verdik. Elbette sıkıntılar yaşadık, yaşıyoruz ama bunların hiçbiri de üstesinden gelinemeyecek hususlar değildir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki tabloya baktığımızda Türkiye'nin bu kriz sürecinde olumlu yönde nasıl ayrıştığını daha iyi görebiliyoruz. Mesela 2020 yılında dünya ekonomisi yüzde 3,5 küçüldü. Küresel ticaret yüzde 10'a yakın daraldı. Uluslararası doğrudan yatırımlar yüzde 42 azaldı. Küresel borç toplamı 282 trilyon dolara ulaşarak tarihin en yüksek seviyesini gördü. Gıda fiyatları dünya çapında son 6,5 yılın, metal fiyatları ise son 9,5 yılın rekorunu kırdı. Salgının yıkıcı etkileri henüz sona ermediği gibi her geçen gün yeni tehditler ortaya çıkıyor" dedi. 

"YAPILAN ANALİZLER 2023 YILINA KADAR DAHİ 85 YOKSUL ÜLKENİN AŞIYA ULAŞAMAYACAĞINA İŞARET EDİYOR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aşı ve ilaç alanındaki gelişmeler elbette umutları artırdı. Bununla birlikte 100'ün üzerinde ülkenin hala aşıya erişememiş olmasını dünyadaki eşitsizliğin ve adaletsizliğin çarpıcı bir örneği olarak hafızalarımıza nakşediyoruz. Üstelik yapılan analizler 2023 yılına kadar dahi 85 yoksul ülkenin aşıya ulaşamayacağına işaret ediyor. Halbuki aşı ve ilaç adil bir şekilde tüm ülkelerin kullanımına açılmadıkça dünyanın zenginlerinin de huzur bulamayacağı, büyük ekonomilerin istikrar kazanamayacağı ortadadır. Peki dünyada bunlar yaşanırken Türkiye ne yaptı? Kendini nasıl farklılaştırdı? Eğer böyle bir şey sorarsanız cevabımız gayet basittir. Öncelikle hiçbir vatandaşımızın mağdur olmaması için devletimizin tüm imkanlarını seferber ettik. Elimizdeki imkanları kendi vatandaşlarımızla birlikte tüm dostlarımız ve kardeşlerimizle de paylaştık. Güçlü sağlık altyapımız ve herkesi kapsayan adil sosyal güvenlik sistemimiz sayesinde hiçbir insanımızı salgın karşısında çaresiz ve tek başına bırakmadık. Sosyal destek programlarımızın kapsayıcılığını genişleterek, şartlarını kolaylaştırarak, işlemlerini hızlandırarak, ihtiyaç sahibi herkesin yanında olduk. Böylece salgının ortaya çıkardığı ekonomik ve sosyal tehditlere karşı güçlü bir direnç sergiledik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sağladığı koordinasyon ve yönetim kapasitesiyle proaktif, esnek ve etkili politikaları hayata geçirerek Türkiye'yi pek çok ülkeden olumlu yönde ayrıştırmayı başardık. Hepsinden önemlisi Türkiye'nin her türlü farklı senaryoya hazırlıklı olduğunu ve hızlı hareket edebildiğini tüm dünyaya gösterdik. Salgına rağmen 2020 yılında yüzde 1,8 oranında büyüdük. G20 ülkeleri arasında ekonomisini reel olarak büyütmeyi başaran iki ülkeden biri olduk ve Çin'in ardından 2. sırada yer aldık. Özellikle yılın ikinci yarısında aldığımız tedbirler ve ekonomiyi canlandırmaya yönelik destek paketlerimiz sayesinde dünyada ekonomisini büyütebilen nadir ülkelerden biri olmayı başardık. Sanayimizdeki üretim çeşitliliği, değişikliklere adapte olabilme kabiliyetimiz ve yetkin insan kaynağımız en büyük avantajlarımızdır" dedi.

 "HİÇBİR PROBLEMİ HALININ ALTINA SÜPÜRMEDİK, GÖRMEZDEN GELMEDİK"

Erdoğan, “Reform programımızla güçlü yönlerimizi perçinlerken sorun gördüğümüz alanlar için de gerçekçi ve ayakları yere sağlam basan çözümler getiriyoruz" diyerek şunları kaydetti: 

“Biz bugüne kadar hiçbir problemi halının altına süpürmedik, görmezden gelmedik. Değişimin, dönüşümün, gelişmenin ve tekamülün hayatın bir gerçeği olduğuna, dolayısıyla süreklilik içerdiğine inanıyoruz. Yıllardır hep bu anlayışla çalıştık, şimdi de aynı hissiyatla milletimizin huzurundayız. Salgınla mücadeleyi kazanmakta kararlı olduğumuz 2021'i ortada vadede nitelikli büyüme dönemine girişin de hazırlık yılı olarak değerlendiriyoruz. Türkiye, salgın sonrası özellikle bu dönemin ekonomik yapılanmasına uygun şekilde sürdürülebilir, güçlü ve kaliteli bir büyümeyi mutlaka ama mutlaka yakalayacaktır. Büyümenin toplumun her kesiminin refahını artıracak istikamette gerçekleşmesi olmazsa olmazımızdır. Bu süreçte tüm politikalarımızı makroekonomik istikrarı güçlendirecek, verimliliği temel alan rekabetçi yatırımları ve üretimi destekleyecek şeffaf ve öngörülebilir bir yönetim anlayışıyla hayata geçiriyoruz." 


“RİSKLERE KARŞI DAHA GÜÇLÜ BİR KAMU MALİYESİ YAPISI"

Erdoğan, “İlk reform alanı risklere karşı daha güçlü bir kamu maliyesi yapısı oluşturmak olacak. Son 18 yıldır hep olduğu gibi önümüzdeki dönemde de güven ve istikrara dayalı mali disiplin en temel önceliğimizdir. İkide bir 'fiyat istikrarı, fiyat istikrarı' diyorlar ya biz onu atıp bir kenara koyduk. Şimdi yeni dönem az önce anlattığım gibi aslında dört temelin üzerinde bina edilecek. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat. Bu amaçla harcama disiplini, kamu borç yönetimi, vergi düzenlemeleri, kamu alım ihaleleri, kamu özel iş birlikleri ve kamu iktisadi teşebbüsleri gibi hususları kapsayan yeni politikaları şimdi bu dönemde hayata geçiriyoruz. Harcama disiplini konusunda önceliği vatandaşa hizmet etmenin en önemli aracı olan bütçe politikalarına veriyoruz. Meclis'in bütçe hakkının kapsamını genişletirken şeffaflık ve hesap verebilirliği artırıyoruz. Bunun için iki önemli politika değişikliğine gidiyoruz. İlk olarak döner sermayeleri gözden geçiriyor, verimli olmayanları kapatıyor ve diğerlerini de kademeli şekilde merkezi yönetim bütçesine, dolayısıyla Meclis denetimi kapsamına alıyoruz. İkinci olarak bütçe dışında gerçekleştirilen özel hesap uygulamalarını acil ve zorunlu olanlarla sınırlandırarak bu kriterleri karşılamayanları yine kademeli olarak kaldırıyoruz. Böylece bütçede birlik ilkesini güçlendirmiş oluyoruz" ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrafa kesinlikle tahammülümüz yok. Kamu idarelerinde tasarruf anlayışını yaygınlaştıracak önemli düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Kamuda taşıt alımı ve kiralanması, temsil ve ağırlama gibi harcama alanlarına sınırlamalar getiriyoruz" dedi.

SOSYAL YARDIMLAR 

Erdoğan, “Harcama alanında en temel hassasiyetlerden biri de devletin sunduğu sosyal yardımların ihtiyaç sahibi ailelere ulaşmasında en ufak bir adaletsizliğin yaşanmaması. Bunun için merkezi ve yerel yönetimlerin sosyal yardım verilerini Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemi'ne entegre ederek veri paylaşımı sağlanacak şeffaflığı artırmak gayesiyle bütçe sonuçlarını, politika gelişmelerini ve hedeflerimizi üç ayda bir Kamu Maliyesi Raporu'yla milletimizle paylaşıyoruz. Halkımızın ödediği her bir kuruş verginin nerelere harcandığını çok daha net görebilmesi için maliye politika uygulamalarını yakından takip edebilmesini temin ediyoruz" diye konuştu.  

“YILLARDIR UYGULADIĞIMIZ MALİ DİSİPLİN GELENEĞİ SAYESİNDE GÜÇLÜ BİR BORÇ YÖNETİMİ ÇERÇEVESİNE SAHİBİZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünlerde pek çok ülke milli gelirinin katbekat üzerine çıkan borçlarının sıkıntısıyla uğraşıyor. Türkiye'nin kamu borcunun milli gelire oranı ise yüzde 41 seviyesinde. Buna karşılık Avrupa Birliği ülkelerinin borçluluk ortalaması yüzde 90'a yakın. Yıllardır uyguladığımız mali disiplin geleneği sayesinde güçlü bir borç yönetimi çerçevesine sahibiz. Borç yönetimini bütçe finansmanı için borçlanmanın yanında borç stokunun yapısını da idare etme yaklaşımıyla yürütüyoruz. Bu çerçevede borç stokunun dış şoklara karşı duyarlılığını azaltabilmek için döviz cinsi borçların toplam borç stoku içerisindeki payını düşürüyoruz. Ağırlıklı olarak kendi paramızla borçlanacak Türk lirası cinsi senetleri kullanacağız. Borçlanmanın ortalama vadesini piyasa şartlarıyla uyumlu olarak artırıyoruz. Hazine nakit yönetimini de daha güçlü hale getiriyoruz. Bunun için hazinenin kullanımı dışında kalan kurumların hesabını tek hazine kurumlar hesabı sisteminde toplayarak nakit yönetiminde verimliliği sağlıyoruz" dedi. 

ESNAFA MÜJDE 

Erdoğan, “Salgın döneminde esnafımızın ne gibi zorluklarla mücadele ettiğini biliyoruz. Reform paketimizde dar gelirli küçük esnafımıza yönelik bir vergi muafiyeti de yer alıyor. Basit usulde vergilendirilen kuaför, tesisatçı, tuhafiyeci, marangoz, tornacı, çay ocağı işletmecisi, terzi ve tamirci gibi yaklaşık 850 bin esnafımızı gelir vergisinden muaf tutuyor, beyan yükümlülüklerini de kaldırıyoruz. Kapsama giren esnafımızı çok ciddi olarak rahatlatacağına inandığım bu kararın şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. Vergi Usul Kanunu'nu kayıt dışılığı azaltacak ve vergiye uyumu teşvik edecek şekilde güncelliyoruz. Güncelleme sonrasında mükelleflerimizin noter tasdiki, muhafaza ve bildirim gibi yükümlülükleri önemli ölçüde hafifletilmiş olacaktır. Vergi cezalarında uzlaşma kapsamını genişletiyoruz. Elektronik defter ve elektronik belge kullanımı uygulamasını kademeli olarak yaygınlaştırarak vergi kayıp ve kaçağını azaltıyoruz. Vatandaşlarımız vergi dairesine bizzat gitmeden işlemlerini dijital ortamda yapabilsinler diye 7 gün 24 saat hizmet verecek Türkiye Dijital Vergi Dairesi uygulamasını başlatıyoruz" şeklinde konuştu

“VERGİ DENETİMİNDE STANDART, ÖN GÖRÜLEBİLİR VE HAKSIZ REKABETİ ÖNLEYEN MODELLERE GEÇİYORUZ"

Erdoğan, “Yatırımcı güvenini ve vergideki öngörülebilirliği artırmak amacıyla peşin fiyatlandırma anlaşmalarını yaygınlaştırıyoruz. Kamuya süresinde ödenmeyen borçların tek bir idare tarafından tahsil edilmesini sağlayarak, vatandaşlarımızın sıklıkla karşılaştıkları problemlerden birine daha çözüm getiriyoruz. Vergi denetiminde standart, ön görülebilir ve haksız rekabeti önleyen modellere geçiyoruz. Bu sayede vergi incelemelerinde sektörler ve konular itibarıyla ortaya çıkabilen farklı uygulamaları ortadan kaldırıyoruz. Özellikle dijitalleşmenin getirdiği hızdan faydalanarak, mükelleflerimizin uzun süreye yayılan denetimlerden kaynaklanan sıkıntılarını da çözüyoruz. Elektronik tebligat, elektronik inceleme, elektronik tutanak ve elektronik raporu içeren Dijital Vergi Denetimi Sistemini geliştirerek, vergi inceleme sürelerini kısaltıyoruz. Kamu harcamalarıyla ilgili en önemli reformlardan birini de kamu alım ihalelerinde yaptık. Kamu alım ihalelerinde yeni ve dijital bir sisteme geçiyoruz. Önemli ölçüde azaltacağımız kamu alım ihalelerindeki istisnalardan muhafaza edilecekleri de disiplin altına alıyoruz. Ayrıca Sektörel Kamu Alımları Kanunu'nu çıkarmak için de hazırlıklara başlıyoruz. Kamu ihalelerine katılacak firmaların liyakat ve yetkinliklerini ihaleden önce objektif şekilde tespit ederek, kamuoyuyla paylaşıyoruz. Dijital olarak işleyecek bu sertifikasyon sistemi herkese açık olacaktır. Bu sistem üzerinden yapılacak ihalelerin daha hızlı, daha kolay ve daha az maliyetle gerçekleştirilmesini temin ediyoruz. Kamunun ekonomide ölçek oluşturma gücünden azami seviyede faydalanmak istiyoruz. Bu çerçevede kamu alımlarını yerli ürünlere yönlendirerek, yurt içi sanayinin gelişmesine, çeşitlenmesine ve büyümesine katkı sağlıyoruz. Stratejik sektörlerdeki ürünler için yerliliği artıracak ve teknoloji transferini sağlayacak alım garantilerinin önünü açıyoruz. Kamunun ithal ürün kullanımını azaltmak için Sanayileşme İcra Komitemizin çatısı altında Merkezi İzleme Sistemi kuruyoruz. Oluşturacağımız ihale şartname havuzlarıyla kamu alımlarına standart getiriyoruz" şeklinde konuştu. 

“KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ KANUNU"

Erdoğan, “Kamu-özel işbirliği projelerinin en somut örneği şehir hastaneleri. Bu uygulamanın başarısı tüm dünyanın takdirini kazandı. Bu uygulamayı bir üst seviyeye taşımak amacıyla Kamu Özel İşbirliği Kanunu'nun çıkarılmasını planladık. Böylece yatırımcıların tek bir kanun ile muhatap olmasını, projelerin hukuki altyapısının güçlendirilmesini, sektörler ve projeler arasında öncelikli hale getirilmesini, süreçlerin daha öngörülebilir hale gelmesini hedefliyoruz. Kamu iktisadi teşebbüslerimizi günün ihtiyaçları ışığında reforma tabi tutmak üzere bir çalışma başlatıyoruz. Amacımız mevcut kamu iktisadi teşekküllerimizden güçlü ve rekabetçi küresel şirketler çıkartmaktır. Hatırlanacağı üzere 2009 küresel krizini takip eden dönemde uyguladığımız politikalarla tüm dünyada takdir edilen bir başarı elde etmiştik. Bu dönemde de hayata geçireceğimiz kamu maliyesi reformları sayesinde, yine pek çok ülkeden pozitif yönde ayrışarak yeni bir başarı hikayesi yazmakta kararlıyız. Bu sene için yüzde 4,3'ten yüzde 3,5'e revize ettiğimiz bütçe açığı hedefine, mali disiplinden taviz vermeden ulaşacağız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Salgının devam etme riskini göz ardı etmiyoruz. Bütçede bu amaçla var olan mali alanı yeteri kadar genişleterek, salgın ve benzeri fevkalade durumların gerektirdiği ihtiyaçları karşılamak için kullanacağız" dedi.  

ENSLASYONLA MÜCADELER

Erdoğan, "Öncelikli gündem maddelerimizden birisi de enflasyonla mücadele olacaktır" diyerek bu konuda şunları kaydetti: 

“Hedefimiz tek haneli düşük enflasyon oranlarına ulaşmaktır. Yatırımlarda öngörülebilirliği azaltan, vatandaşımızın günlük hayatına olumsuz etkileri olan enflasyonla mücadeleyi ilk kez vermiyoruz. Biz bir dönem yüzde 100'leri geçen enflasyonu son olarak yüzde 30'lar civarından alıp tek hanelere düşürmüş bir yönetimiz. Enflasyondaki yükselmenin hem yapısal hem de dönemsel sebepleri vardır. Küresel gıda fiyatlarındaki yükselişe biraz önce değinmiştim. Ülkeler bu sene dünya genelinde beklenen kuraklık ve salgının sürüyor olması sebebiyle gıda stoklarını artırma eğilimindeler. Bu durum gıda fiyatlarında öngörülebilirliği azaltıyor, Gıda Komitesinin politika önerilerini şekillendirebilmesini ve piyasanın etkin çalışabilmesini temin için veri akışını sağlayacak bir erken uyarı sistemi kuruyoruz. Erken uyarı sistemi üzerinden özellikle üretim, toptan ve perakende aşamasında gıda zincirinin tamamı anlık olarak takip edilerek raporlanacaktır. Sistemin getirdiği anlık veri akışı sayesinde karar alma hızımız artacaktır. Gıda tarafında kayıp ve israfın azaltılması için de harekete geçtik. Büyük bir üzüntüyle belirtmek isterim ki ülkemizde yılda 19 milyon ton gıda israf ediliyor. Üretilen sebze ve meyvelerin en az yüzde 25'i, çeşitli sahalarda israf oluyor. Hizmet sektöründe işletme başına israf, yılda 4 tonun üzerindedir. Bu gidişata dur demek için harekete geçiyoruz. Tarlada ve hallerde kalan taze meyve ve sebzeleri piyasaya kazandıracak mekanizmalar geliştiriyoruz. Bu ürünleri dijital tarım pazarına dahil ederek hızla alıcılarla buluşmasını sağlıyoruz. Dijital tarım pazarı sayesinde her ölçekteki çiftçi, ürünü için pazar bulabilecek, tüketici ve esnaf da istediği kalitede ürün tedarik edebilecektir. Sebze ve meyvede zayiatı azaltan soğuk zincirleri daha fazla destekliyoruz. Gıda bankacılığı sistemini cazip hale getirerek yaygınlaştırıyoruz. Tarımsal üretimde öngörülebilirliği artırmak ve fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek için, sözleşmeli tarım mekanizmaları geliştiriyoruz. İşlenmemiş gıda fiyatlarında aracılık maliyetlerinin düşürülmesine katkı sağlayacak Hal Yasası ile ilgili çalışmaları da hızla tamamladık. Yıllık cirosu 500 milyar lira olan gıda sektöründe yaşanan israfı sadece yüzde 2 azaltsak, 10 milyar liralık bir tasarruf elde etmiş olacağız. Bu gelişme, suni fiyat dalgalanmalarının da önüne geçecektir."


FİNANSAL İSTİKRAR 

Erdoğan, “Enflasyonda risk oluşturan yapısal şokları değerlendirmek, gerekli politikaları belirlemek ve yönetmek için Fiyat İstikrarı Komitesi'ni tesis edeceğiz. Hazine ve Maliye, Sanayi ve Teknoloji, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Ticaret ve Tarım Bakanlıklarının yer alacağı bu komitenin, enflasyonla mücadelede etkinliği artıracağına inanıyoruz. Özellikle enflasyonla mücadelede beklentilerin yönetilmesi ve enflasyon ataletinin kırılması da özel bir öneme sahiptir. Bu amaçla, kamunun yönettiği ve yönlendirdiği fiyatlardaki artışlar, gerçekleşen enflasyon yerine hedef enflasyona göre yapılacaktır. Finansal istikrarın sağlanması ve finans sektörünün geliştirilmesi de öncelikli konular arasında. Türk Bankacılık Sistemi'nin sermaye yeterliliği, likidite, karlılık ve aktif kalite gibi finansal sağlamlık göstergelerinde, pek çok ülkeye kıyasla güçlü bir görünüme sahip. Sektörün sahip olduğu gücü koruyup, bağışıklığını daha da kuvvetlendirmek istiyoruz. Salgının gecikmeli yansıyabilecek olumsuz etkilerini şimdiden bertaraf etmek ve bankacılık sektörünün aktif kalitesini daha da iyileştirmek üzere bazı tedbirler alıyoruz. Bu tedbirlerin başında, sorunlu kredisi bulunsa da yaşama şansı olan şirketlerin doğru yönlendirilmesi geliyor. Sıkıntı yaşayan şirketlerin hayatta kalabilmelerini temin için bankacılık sektöründe operasyonel yeniden yapılandırma ve firma rehabilitasyon fonksiyonlarının oluşturulmasını teşvik ediyoruz. Ayrıca, sorunlu kredilere yönelik Girişim Sermayesi Fonlarının kurulması amacıyla mevzuat altyapısı oluşturuyoruz. Varlık yönetim şirketlerinin rekabetçi ve kurumsal bir yapıda faaliyet gösterebilmeleri için, bu şirketlere uygulanan damga, harç ve kaynak kullanımını destekleme fonu kesintisi istisnasını süresiz hale getiriyoruz. Böylece, bankacılık sektörünün aktif kalitesini iyileştirirken, borçlular için de daha hızlı, esnek ve düşük maliyetli çözümler üretilmesini sağlıyoruz" diye konuştu. 

KATILIM FİNANS TAHKİMİ 

Erdoğan, “Uluslararası standartlarda bir katılım finans tahkim mekanizması kuracağız. Finans sektörünün kurumsal altyapısını geliştirmek için de bir dizi adım atıyoruz. Bu maksatla ülkemizin tüm kredi ve risk verilerinin toplandığı Risk Merkezi'ni yeniden yapılandırıyoruz. Kartlı ödeme sistemleri alanında ülkemizin markası olan TROY'u, ayrı bir şirket çatısı altına alıyoruz. Amacımız, bu alanda muadilleriyle rekabet edebilecek güçlü bir yerli markanın oluşmasını sağlayarak, dışarıya ödediğimiz komisyonları azaltmaktır. Dijital paranın ekonomik, teknolojik ve hukuki altyapısını oluşturacak adımları atıyoruz. Tüketiciyi koruyacak bir gözetim mekanizması tesis ederek, bankalarla müşterileri arasındaki ilişkileri daha şeffaf bir yapıya kavuşturuyoruz" dedi. 

SERMAYE PİYASALARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Finans sisteminin bir diğer sacayağı olan sermaye piyasaları alanında da önemli düzenlemeler yapacağız. Şirketlerin finansman ihtiyaçlarını öz kaynakla yapmalarını teşvik ederek, halka arz süreçlerini kolaylaştırıyoruz. Sermaye piyasalarında ürün çeşitliliğini artırmak için Proje Finansmanı Fonu ve Projeye Dayalı Menkul Kıymetlere ilişkin düzenlemeleri tamamlıyoruz. Böylece altyapı, ulaşım, enerji, haberleşme ve sağlık alanlarındaki projelerin sermaye piyasaları yoluyla da finanse edilmesini sağlıyoruz. Hatta bu yatırımlara vatandaşlarımızın da iştirak edebilmesini mümkün hale getiriyoruz. Çevreye duyarlı yatırımların finansman imkanlarını çeşitlendiriyoruz. Uluslararası finans piyasalarında yoğun talep gören yeşil tahvil piyasasına dönük altyapıyı oluşturarak, bu ihraçları da teşvik ediyoruz. Yenilenebilir enerji, temiz içme suyu, karbon emisyonunu azaltan elektrikli ya da hibrit ulaşım araçları gibi yatırımlar, bu tür ihraçlarla finanse edilebilecektir. Reel sektör şirketlerimizin tahvil ihraçlarını özendirmek için Tahvil Garanti Fonu kuruyoruz. Bu fon, herhangi bir temerrüt durumunda yatırımcılara paralarının bir kısmını alma garantisi verecektir. Sağlanan garanti sayesinde, hem tahvil ihraç eden şirketler daha düşük maliyetle tahvil çıkarılabilecek, hem de yatırımcı talebi artacaktır" ifadelerini kullandı.  

BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ 

Erdoğan Bireysel Emeklilik Sistemi konusunda ise, “Sektörün 18 senede gösterdiği performans, sistemin halkımız nezdindeki konumunu güçlendirmiştir. İçinden geçtiğimiz dönem bize, bu alanda yeni reformların vaktinin geldiğini gösteriyor. Bireysel Emeklilik Sistemini çok daha geniş kesimlere yaygınlaştırıyoruz. Nüfusumuzun yüzde 25'ini oluşturan 18 yaş altındaki çocuklarımızın sisteme girebilmesinin önündeki engelleri kaldırıyoruz. Böylece, tasarruf alışkanlığının ve finansal okur-yazarlık bilincinin küçük yaşlardan itibaren kazandırılmasını teşvik ediyoruz. Çocuklarımızın geleceğini güvence altına almak için, bu süreci yüzde 25 devlet katkısıyla destekleyerek, kamunun üzerine düşen sorumluluğu da yerine getiriyoruz. Sandık, vakıf ve dernek gibi kuruluşlardaki emeklilik birikimlerinin, 2023 yılı sonuna kadar Bireysel Emeklilik Sistemine aktarımına imkan veriyoruz. Ayrıca sistemi; eğitim, sağlık ve hayat sigortaları gibi çeşitli tasarruf ürünleriyle entegre ederek, uygun maliyetler ve devlet destekleriyle vatandaşlarımızın hizmetine sunuyoruzö diye konuştu.

Erdoğan, teknoloji konusunda da değinerek, "Öyle cevval gençlerimiz var ki oyundan biyoteknolojiye, fintekten siber güvenliğe kadar pek çok alanda, gelecek vadeden teknolojiler geliştiriyor, yenilikçi işlere imza atıyorlar. Gururumuzu kabartan bu gibi projeler aksamasın ve girişimcilik ekosistemi belirli bir olgunluğa erişsin diye kitle fonlaması platformlarını hayata geçiriyoruz" dedi. 

İHRACAT KALEMLERİ

Erdoğan, “Yıllar itibarıyla ihracatın niteliğindeki değişime baktığımızda 1960'larda ve 1970'lerde pek bir dinamizm göremiyoruz. Devamında 1980 sonrası dönemde ihracatta çeşitlilik artmaya başlıyor. Bu dönemde ihracat sepetimize tekstil, ana metaller ve bazı kimyasal ürünler dahil oluyor. Siyasi istikrarsızlığın hakim olduğu 1990'larda ihracatımız da aynı kaderi paylaşıyor. Bizim iktidarımızla birlikte 2002'den sonra ise ihracatımızda görülmemiş bir hareketlilik başlıyor. Makine ihracatı, beyaz eşya ihracatı, ekipman ihracatı hızla artıyor. 60 küsür sene sonra nihayet bu dönemde sanayide büyük bir gelişime, üretimde ve ihracatta kayda değer bir çeşitlenmeye şahitlik ediyoruz. Hemen arkamda Türkiye'nin ürün uzayını izleyebiliyoruz. Bu başarıyı takdir etmekle birlikte yeterli görmüyoruz. Sanayide ithal ara malına bağımlılığımızın yüksekliği ve teknoloji yoğunluğunun arzu ettiğimiz seviyelerde olmaması sebebiyle ihracatımızın kilogram başına değeri düşüktür. Yapısal cari açıkla mücadele işte bu yüzden önemli, işte bu yüzden gereklidir" şeklinde konuştu. 


SANAYİ VE TEKNOLOJİ

Erdoğan, “Sanayimizde kapasite artışı sağlayacak ve rekabet gücümüzü bir üst basamağa taşıyacak adımlar atıyoruz. Özellikle kredi garanti fonu teminatıyla 5. ve 6. bölgelerde yapılacak imalata dayalı ithal ikamesini sağlayan ve ihracatı önceleyen yatırımlara uzun vadeli cazip kredi destekleri veriyoruz. İmalat sanayimizi, küresel değer zincirlerine daha güçlü bir şekilde entegre etmek üzere hedef ülkeler özelinde destek programlarını uygulamaya koyuyoruz. Yenilikçi ve güçlü bir sağlık endüstrisinin geliştirilmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığına bağlı Sağlık Endüstrileri Başkanlığı kuruyoruz. Bu yeni bir adım. İlaçtan aşıya medikal cihazlardan biyoteknolojik ürünlere kadar pek çok stratejik malzemenin yurt içi imkanlarla rekabetçi bir şekilde geliştirilmesi ve üretilmesi çalışmaları bu Başkanlığın sorumluluğunda yürütülecektir. Yeni gelişen teknolojilerde de söz sahibi olmak istiyoruz. Bilindiği gibi dijital dönüşüm ve yapay zeka temelli tüm teknolojilerin tabanında yazılım bulunuyor. Ekonomide rekabet gücü kazanma, doğru veriye ulaşma, veriyi analiz etme ve en uygun çözümleri geliştirme konusunda da yine yazılım teknolojilerine ihtiyaç duyuyoruz. Ülkemizin bu alandaki kabiliyetleri geliştirmek, genç istihdamını teşvik etmek ve küresel rekabet gücü kazanmak için Cumhurbaşkanlığı himayesinde bir de Yazılım ve Donanım Endüstrileri Başkanlığı kuruyoruz. Bu iki yeni yapı tıpkı Savunma Sanayinde olduğu gibi sağlıkta ve yazılımda yerlilik oranlarının artmasına hizmet ederek, yurt içi ekosistemi besleyecek ve ülkemize yeni üstünlük alanları kazandıracaktır" diye konuştu.

ENERJİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cari açığı sürükleyen, özellikle tetikleyen faktörlerden bir diğeri olan enerji alanında ham madde zengini bir ülke olmadığımız ortada. Bunun için enerjide dışa bağımlılığı azaltan politikaları etkin şekilde uygulamayı sürdüreceğiz. Enerji verimliliği desteklerinin kapsamını genişlettik. Elektrik enerjisi depolama tesislerinin kurulmasına yönelik yasal alt yapıyı tamamlıyoruz. Doğal gaz piyasasını yeniden yapılandırarak bu alanı rekabetçi bir temelde geliştiriyoruz. Madencilik, petrol ve doğal gaz arama ve üretiminde yatırım ortamını iyileştiriyor, yatırım güvencesini artırıyoruz. İhraç ürünlerimizin daha hızlı ve daha düşük maliyetle pazarlara erişimi için yurt dışında lojistik merkezleri kuruyoruz. Yeni nesil ihtisas serbest bölgelerini faaliyete geçirerek, yüksek teknolojili mal ve hizmet üretiminde kümelenmeyi teşvik ediyoruz. EXİMBANK'ı ihtiyaçları ve uluslararası uygulamaları dikkate alarak yeniden yapılandırıyoruz. Aynı şekilde kredi garanti fonunu da katma değeri yüksek üretimi ve nitelikli istihdamı uygun maliyetli selektif kredilerle destekleyecek şekilde geliştiriyoruz" ifadelerini kullandı.  

İŞKUR DESTEKLERİNDE REVİZYON

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mesleki eğitim merkezlerini gençler için cazip kılmak amacıyla çocuklarımızın kalfalık döneminde aldıkları ücretleri yükseltiyoruz. Bu merkezlerde eğitim gören öğrencilerin ücretlerini kamu olarak üstleniyor ve sanayici üzerindeki yükü kaldırıyoruz. İş gücümüzü geleceğin alanlarına bugünden yönlendirmek için il il sektörel beceri haritaları oluşturuyoruz. Geleceğin mesleklerinde yeni iş imkanları oluşturmak için İŞKUR desteklerinde revizyona gidiyoruz. Gençlerin dijital yetkinliklerini geliştirebileceği uzun dönem staj programlarını destekliyoruz. Mevcut istihdam teşviklerinin etkinliklerini gözden geçirerek mükerrerliğe sebep olan uygulamaları belirliyor, sistemde sadeleştirmeye gidiyoruz. Salgının istihdam piyasalarında oluşturduğu tahribatı gidermek için İlave İstihdama Finansman Desteği adıyla yeni bir destek modeli getiriyoruz. Yeni destek likidite sıkıntısı çeken mikro ve küçük ölçekli firmalarımız bunlardan faydalanabilecektir. Buna göre, firmalar istihdama kattıkları her bir ilave kişi için kredi garanti fonu kefaleti ile 24 ay vadeli ilk 6 ayı ödemesiz 100 bin liralık kredi kullanabilecektir. En fazla 5 kişiye kadar olan bu uygulamada taahhüdünü yerine getiren firma ilave istihdam için yıl boyunca ödediği sosyal sigorta ve işsizlik sigortası primlerini kredi finansman maliyetinden düşebilecektir. Bir başka ifadeyle istihdam oluşturan firmalar bankalardan çok daha düşük finansman maliyetiyle kredi kullanma imkanına kavuşacaklardır. Nakdi ücret desteğinden yararlanıp çalışanını tekrar istihdama dahil eden iş verenler gereken şartları taşımaları durumunda ilave istihdama finansman desteğini de kullanabileceklerdir" dedi. 

“EKONOMİDEKİ TÜM GELİŞMELERİ YAKINDAN İZLEMEK VE YÖNETMEK AMACIYLA İKİ YENİ YAPI KURUYORUZ"

Erdoğan, yapısal reformların ilkinin kamuda kurumsal yapının güçlendirilmesi olduğunu belirterek şunları kaydetti: 

“Ekonomideki tüm gelişmeleri yakından izlemek ve yönetmek amacıyla iki yeni yapı kuruyoruz. Bunlardan birincisi, Cumhurbaşkanı Yardımcımızın başkanlığında çalışacak Ekonomi Koordinasyon Kuruludur. İkincisi ise Hazine ve Maliye Bakanımızın başkanlığında faaliyetlerini yürütecek Finansal İstikrar Komitesidir. Yeni oluşturacağımız bu yapılarla ekonomi ve finans politikalarımızda şeffaflığı, öngörülebilirliği ve koordinasyonu artırarak, iletişim mekanizmalarını güçlendiriyoruz. Kamu yönetimine olan güveni en üst seviyeye çekmek ve alınan kararların kalitesini artırmak için en üst düzey kamu görevlerine atanmada aranan mesleki tecrübe şartlarını güçlendiriyoruz. Kamu görevlileri kadrolarına bağlı pozisyonları dışında en fazla bir kurumun yönetim veya denetim kurullarında görev alabileceklerdir. Türkiye İstatistik Kurumunu ilişkili kuruluş haline dönüştürüleceğiz. Diğer yandan üretken yatırımların artmasını sağlamak için özel sektörde öngörülebilirliği güçlendirecek adımlar atıyoruz. Yatırımcıların kamu uygulamalarından kaynaklanabilecek risklerini en aza indirerek, asli işlerine yani yatırıma, üretime, istihdama ve ihracata odaklanmalarını sağlıyoruz. Özel kesim yatırımlarını kolaylaştırmak ve hızlandırmak için Yatırım Uyuşmazlığı Kurumunu faaliyete geçiriyoruz. Oluşturacağımız bu yeni sistem sayesinde yatırımcının idareyle karşılaştığı ihtilaflı konular hızlı bir şekilde çözüme kavuşturulacaktır." 

YATIRIM DESTEK TEŞVİKLERİ 

Erdoğan, “Yatırım Teşvik Sistemi sade, anlaşılır ve çok daha cazip bir yapıya dönüştürüldü. Yeni teşvik sisteminde özsermaye ağırlıklı gerçekleştirilen yüksek katma değerli ve bölgesel kümelenme öncelikleriyle uyumlu yatırımlara daha fazla destek sağlıyoruz. Yatırım teşviklerinde uygulanan Sosyal Güvenlik Kurumu prim desteği sürelerini gençlerin ve kadınların istihdamı durumunda artırıyoruz. Nakdi teşvikler için de seçici ve daha etkin desteklere yöneliyoruz. Girişimcilere özellikle yatırım döneminde daha yoğun destek sağlayarak projelerin daha çabuk hayata geçmesinin önünü açıyoruz. Büyük yatırımlarda kısmi tamamlamayla birlikte hak kazanılan yatırıma katkı tutarına yeniden değerleme yapma imkanı veriyoruz. Böylece yatırımcımızın yararlanacağı teşvikin değerini koruyoruz. Ayrıca yatırımların devletçe finanse edilen kısmının daha hızlı karşılandığı bir sistem oluşturuyoruz. Bu kapsamda yatırıma bağlı olarak elde edilen devlet katkısının diğer vergilerden de belirli oranlarda mahsup edilmesini sağlıyoruz. Devlet desteklerinde kamu kaynaklarının etkinliğini ve verimliliğini artırmak için tüm destek uygulamalarının ilke ve esaslarını belirleyen etki değerlendirmesi yapılmasını mümkün kılan bir çatı mevzuat oluşturuyoruz. İç ticarette rekabetçiliği artıracak ve ticareti kolaylaştıracak uygulamaları hızla hayata geçirileceğiz. Perakende ticarette haksız ticaret uygulamalarının ortadan kaldırılması amacıyla AB mevzuatına uygun yeni düzenlemeler yapıyoruz. Ticaret sicili hizmetlerinde dijitalleşmeyi geliştirerek şirket kuruluşlarının süratle tamamlanabilmesini, şirketlerin hızlı karar alabilmesini sağlıyoruz" şeklinde konuştu. 

DİJİTAL PİYASALAR 

Erdoğan, "Dijital piyasalarda rekabetçi ve adil bir ortam oluşturarak büyük platformların güçlerini kötüye kullanmalarının önüne geçiyoruz. Bu platformlarda tutulan verilerin amacı dışında ya da rekabeti kısıtlayacak şekilde kullanılmasını önleyecek tedbirleri alıyoruz. Dijital pazar yeri platformlarında ürünlerini satışa sunan firmaların haklarını koruyacak özellikle düzenlemelere gidiyoruz. Böylece en küçük girişimcinin dahi dijital piyasalarda faaliyetlerini güvenle yürütebilmesini temin ediyoruz. Yurt dışına veri aktarılmasına yönelik Avrupa Birliği düzenlemeleriyle uyumlu olarak kişisel verilerin korunması kanununda değişiklikler yapıyoruz. Piyasa gözetimi ve denetimi alanında da çok yenilikçi bir adım atıyoruz. Gözetim ve denetim sorumluluğunun farklı idarelere dağılmış olması hem mükerrer işlemlere yol açıyor hem de hızlı hareket edilmesine engel oluyor. Bunun için tüketicinin korunması, kayıtlılığın artması ve piyasada haksız rekabetin etkin bir biçimde önlenmesi amacıyla bağımsız bir Piyasa Gözetim ve Denetim Kurumu kuruyoruz. Piyasada adil ve rekabetçi bir ortam oluşmasını temin edecek bu kurum, bağımsız düzenleme ve denetim yapma yetkisine de sahip olacaktır. Ayrıca bu kurum çatısı altında, özel sektörün ve tüketicilerin de temsil edildiği bir piyasa gözetimi ve denetimi koordinasyon kurulu da oluşturuyoruz" diye konuştu.