BURSA - Bursa’nın dünyaca ünlü ipeğinin ameliyathanelerde kullanılması için çalışmalar sürüyor. Devlet hibesi ile Bursa’da kurulacak olan son teknolojiye sahip fabrikada el değmeden üretilecek olan ipek, ameliyat ipliğine dönüştürülecek.

İpekböceği üretiminin canlanması için Bursa’da kurulan Umurbey İpek Üretim ve Tasarım Merkezi’nin, TÜBİTAK ve Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) iş birliği ile sürdürdüğü proje kapsamında, ipekten üretilen ameliyat ipliğinin hayvan denekleri üzerindeki çalışmaları tamamlandı. Devlet hibesi ile Bursa’da kurulacak olan son teknolojiye sahip fabrikada el değmeden üretilecek olan ipek, ameliyat ipliğine dönüştürülerek insan deneklerinde kullanılacak. Yurt dışından kilosu 2 bin 600 dolara ithal edilen ameliyat ipliğinin, yerli üretim olarak 840 dolara mal edilmesi planlanıyor. Geleneksel yöntemlerle üretilen koza ve ipekböceğinden elde edilen ipek, 4,5 yıl önce başlatılan proje ile sağlık alanında kullanılmaya başlanacak.


‘İNSAN DNA’SI İLE İPEĞİN DNA’SI HEMEN HEMEN AYNIDIR’

Devlet hibesi ile kurulacak olan fabrikada ipekten ameliyat ipliği üretimi yapılacağını söyleyen Umurbey İpek Üretim ve Tasarım Merkezi Üretim Sorumlusu Mehmet Ünal, “Her kozanın üzerinde ortalama bin 500 metre kadar bir ip bırakır. Bu dünyanın en uzun tek parça elyafıdır. Aynı kalınlıktaki çelikten 7 kat daha sağlamdır. İpek komple proteinlerden oluşur. Proteinlerden oluştuğu için ipeğin bir DNA’sı vardır. İnsanoğlunun DNA’sıyla ipeğin DNA’sı hemen hemen aynıdır. DNA’mız benzediği için absorbe olmayan ameliyat ipliklerini yapabiliyoruz. Beyin zarı vücutta en zor iyileşen zardır. Beyin cerrahı orada bir tek ipeğe güvenir ve onunla diker. Çünkü biliyor ki oraya attığı düğüme vücut reaksiyon göstermeyecek. Artı uzun süre orada kalıp, zarın iyileştiği süreye kadar almadan durabilir” dedi.

‘OSMANLI 400 YIL ÖNCE NASIL ÜRETİYORSA, BİZ DE ÖYLE ÜRETİYORUZ’

Merkezde geleneksel yöntemlerle üretim yapıldığına dikkat çeken Ünal, şöyle devam etti.

“Biz, projeye başladığımızda Bursa’da bir hafıza vardı. Bu hafıza artık 75 yaşın üstüne çıkmıştı. Bizim için kıymetli olan bu hafızaydı. Çünkü Osmanlı, stratejik ürünlerinin hiçbir zaman kayıt altına almamıştır. Sadece usta çırak ilişkisiyle, o ahilik çerçevesi içinde aktarılarak gelmiştir. Eğer biz Bursa için ipekle ilgili bu hafızayı kaybetseydik, Bursa her şeyini kaybedecekti. Biz 7 yıl önce projeye başladığımızda birinci işimiz bu hafızayı kurtarmak oldu. Bunun için mekanlara ihtiyacımız vardı. Birinci devreye aldığımız mekan, Muradiye İpek Fabrikası oldu. Onu şu an boşalttık, buraya taşıyacağız. İkinci fabrika burası oldu, Umurbey Tasarım Üretim Merkezi. Muradiye İpek Fabrikası 1790 yılında Osmanlı’nın ilk kurduğu fabrikadır. Bu fabrika 1810 yılında kurulmuştur. Asıl iki fabrikanın arkasında bizim işimiz dağ yöresinde. 16 köy tespit ettim, terk edilmiş okullar vardı. Bu okulları Milli Eğitim’den istedik, tadilatını yaptık. 2 tanesini kumaş atölyesine, 14 tanesini de ipek han atölyesine çevirdik. Bu projeye başladığımızda iki yolumuz vardı. Ya bunu son teknoloji ile yapacaktınız ya da geleneksel yöntemle devam edecektiniz. Son teknoloji yapmaya kalkarsanız derdinizi Ankara’ya anlatmanız lazım. Çünkü kurduğunuz teknolojiyi Çin’den korumanız lazım. Ankara’nın bunu devlet politikası haline getirip, siyaset üstü kanunlar çıkartıp, gümrüklerden başlayıp, tabana kadar bu kanunları işletmesi lazım. Ki kurduğunuz sistemi koruyun. Ortada hiçbir şey yok, derdinizi anlatamazsınız. Olmayan şeye kalkıp da gümrük kanunu çıkartamazsınız. Bu bağlamda biz de ikinci yolu seçtik. Dedik ki geleneksel yöntemimiz var, biz buna sahip çıkalım, koruyalım, yaşatalım. İnsan yetiştirelim, kurulacak teknolojide çalıştıracağımız kalifiye elemanları ortaya çıkartalım. Ondan sonra da o teknolojiyi kuralım. Şu anda görmüş olduğunuz sistemde Osmanlı 400 yıl önce nasıl yapıyorsa, ondan katiyen ödün vermeden, elektrik enerjisini sadece aydınlatmada kullanıp, üretimlerimizin hepsini öyle yapıyoruz. Tarladan başlayıp nihai ürüne kadar.”



'ÇOK UZUN SOLUKLU PROJE'

İpekçiliğin sürmesi için ameliyat ipliği fabrikası projesinin hayata geçtiğini söyleyen Ünal, “Bunu teknolojiye, stratejik ürüne taşımamız lazım ki bir dahaki krizde dut bahçelerini kurtaralım, ipek fabrikalarını kurtaralım. Onun için hemen ameliyat ipliği projesine de soyunduk bir yandan. Bunu TÜBİTAK ve Uludağ Üniversitesi ile yaptık. Çok uzun soluklu bir proje, yüzde 50’si tamamlandı. Ar-Ge’si çok uzun sürüyor. Şu an TÜBİTAK’la 4,5 yılını tamamladık. Hayvan denekleri üzerine kullanıldı. Bunun raporu bize geldi. Fabrikasını kurabilirsiniz diye” ifadelerini kullandı. 

‘BUGÜN BİR AMBARGO KOYSALAR, AT KUYRUĞUNA GERİ DÖNECEĞİZ’

Ameliyat ipliğinin stratejik bir öneme sahip olduğuna ve Türkiye’nin bu konuda dışa bağımlı olduğuna dikkat çeken Ünal, şöyle konuştu:

“Bu proje Türkiye’ye bir ameliyat ipliği fabrikası kazandıracak. Bugün bir ambargo koysalar, at kuyruğuna geri döneceğiz. Bir ülke için tank fabrikası, uçak fabrikası, araba fabrikası ne kadar önemliyse, bir ameliyat ipliği fabrikası o kadar önemli. Şu anda yüzde 100 ithal ürün kullanıyoruz. Kore, Çin, İtalya, Fransa, Almanya ve Amerika’dan geliyor. Yurt dışından gelen ameliyat ipliğinin kilosunu 2 bin 600 dolara satın alıyoruz. Bizim maliyetimiz yerli üretim olduğu zaman 840 dolar. Proje devam ediyor. Bu hafta makinelerin ihalesi yapılacak. Makineler gelmeye başlayacaklar, kurulumuna başlayacağız. Önümüzdeki en geç 6 ay, en kısa da 4 ay içinde prototip ameliyat iplikleri firmaya teslim edilmiş olacak. Türkiye’de, insan denekleri üzerindeki kullanılmaya başlanacak. Bizim yaptığımız ameliyat ipliği taklit değil. Yüzde 100 Türk dizaynı olan, koza tanelerinden başlayıp S ve Z bükümleri kendimizin geliştirip, yurt dışından gelen ameliyat ipliklerini araştırıp, bunları karşılaştırıp, mukavemet testlerini uygulayıp, büküm testi var, kopma testi var. Bunları testlerini yapıp, kendi Türk dizaynımız olan ameliyat ipliğini yaptık. Denek testlerini Türkiye’de 3 firma yapıyor. 2 tanesi yabancı, bir tanesi yerli. Biz yerli olanı seçeceğiz tabi ki.”

FABRİKA DEVLET HİBESİ İLE KURULACAK

Fabrikanın devlet hibesi ile kurulacağını söyleyen Ünal, “Stratejik bir ürün olduğu için bölge gözetmeksizin, yüzde 80’i devlet hibesi alacak. Tabii ipeğin merkezi Bursa’da olacak. Kurulacak olan fabrika, sadece ipekten, yani absorbe olmayan ameliyat ipliği üretmeyecek. Bugün insan vücudunda kullanılan tel hariç, bütün ameliyat ipliklerini üretecek. Özel bir fabrika olacak. Yarı kısmında robot teknolojisi olacak oraya insan girmeyecek. Fabrikanın dışarıdan gelen hava bağlantısı kesiliyor. Hava filtrelerden gelecek. O fabrikanın yarısı bugün ameliyathanenin içinde sterilize ortam neyse, fabrikanın içi de o şekilde çalışacak. Orada hazırlanan paketlenen ameliyat ipliğinin açıldığı yer ameliyathanenin içi olacak. Kozadan başlayıp nihai ürüne kadar tamamen fabrika içerisinde üretilecek. Buraya kurulacak ufak kapasite de bu işin laboratuvarı olacak” dedi. 

‘SOY İSMİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ’

Umurbey İpek Üretim ve Tasarım Merkezi ile dünya saraylarını süsleyen ipeğin yeniden canlandırıldığı, kurulacak fabrika ile de ipekçiliğin kalıcı hale getirileceğini vurgulayan Ünal, “Her şehrin ismi var. Eğer ismi varsa soy ismi de vardır. İstanbul’un soy ismi benim için Boğaz’dır. İzmir’in soy ismi Ege’dir. Bugün Ege Yunanistan’a çekilse İzmir neye yarar. İstanbul’da Boğaz kurusa neye yarar. Bizim Bursa’mızın soy ismi de ipek. Onun için soy ismimize el birliğiyle sahip çıkıyoruz” diye konuştu.