İbrahim Güray AYTEKİN – Özel Haber / Araştırma

Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulan ilk banka iki Galata bankerinin 1847 yılında kurdukları İstanbul Bankası'dır.

Böylece Osmanlı devletinde ilk banka, hükümetin himayesinde 1847 yılında Fransız Jacques Alleon ve Venedikli Theodore Baltazzi adlı iki Galata bankeri tarafından Bank-ı Dersaadet-İstanbul Bankası (Banque de aConstantinople) adıyla kuruldu.

Ekonomimiz  hâlen Ahilik benzeri kurallar ile yürütülüyordu. Dükkân açmak, meslek sınavını kazanmaları yanında, kethüda sisteminin iznine bağlıydı. Adam kayırmaya yol açan Lonca ve Kethüdalık sistemini kaldıran Esnaf Kararnamesi 26 Ocak 1910'da kabul edildi. Böylece "Esnaf Cemiyetleri" kurulmasının yolu açılmış oldu.

1908'de iktidara gelen İttihat Terakki yönetimi Türk şirket ve bankalarının kurulmasına ve çalışmasına devlet desteği sağlamıştır. Yahudi, Rum, Ermeni tefecilerin hükümranlığına son vermek ve büyük bir kalkınma hamlesi oluşturmak için kamu teşebbüslerine girişilmiştir. Mithat Paşa daha önceleri Ziraat Bankasının çekirdeği olan "Memleket Sandıkları"nı kurmuştu. Bu dönemde de millî bankacılık girişimlerine devam etti.

Kara Kemal'in yönlendirdiği esnaf derneklerinin girişimi ile; Milli Mahsulât Osmanlı Anonim Şirketi, Milli İthalat Kantariye Anonim Şirketi, Milli Ekmekçi Anonim Şirketi kuruldu. Bu dönemde İstanbul Bankası(İstanbul 1911), Emlak ve İkrazat Bankası (İstanbul 1914), Milli Aydın Bankası (Aydın 1914), İslam Ticaret Bankası (Adapazarı 1914), Karaman Milli Bankası (Karaman 1915), Kayseri Kök İktisat Bankası (Kayseri 1916), Akşehir Osmanlı İktisat Bankası (Akşehir 1916), Eskişehir Çiftçi Bankası (Eskişehir 1916), Ticaret ve İtibari Umumi Milli Bankası (İstanbul 1917), Konya Milli İktisat Bankası (Konya 1917), Manisa Bağcılar Bankası (Manisa 1917), Adapazarı Emniyet Bankası (Adapazarı,1919) gibi bankalar da kurulmuştur.

Türkiye'de öteden beri gayrimüslimler para piyasasında etkindi. Galatalı bankerler ve ecnebi tüccarlar Müslümanlara yasak olan faiz işleri ile para alım satımını yürütüyordu. Daha sonra 1845'te, İstanbul'da ilk banka benzeri kurum, İstanbul Bankası adıyla kurulmuştur. Ödenmiş sermayesi olmayan bu kurum 1850'lerde kapanmıştır. 1856'da kurulan Ottoman Bank, 1863'te Osmanlı Bankası adıyla çalışmaya başlamıştır.

Bankalar, çeşitli yollarla elde ettikleri mevduatı, bazı kişi ve kuruluşlara kredi şeklinde tahsis eden; sermaye, para ve kredi ile ilgili her türlü işlemi yapan mali aracılardır. Ticari kuruluşlar oldukları için temel hedefleri, karlarını azami hale getirmektir. Ancak bu arada yaptıkları faaliyetin mahiyeti icabı kamu yararı açısından önemli sonuçlar doğururlar. Bu sebeple kamu yararını da azamileştirmek için devlet tarafından özel kanunlarla kontrol altında tutulurlar.

Kamu yararına sonuç veren fonksiyonlarından en önemlisi topladığı fonları en verimli alanlarda kullandırmakla millî gelirin daha hızlı artmasına katkıda bulunmaktır. Bu fonksiyonları serbest faiz sisteminin mevcudiyeti halinde gerçekleşir. Faizin serbest olmadığı sistemlerde devlet teşvik ve selektif kredi yöntemleriyle bu sonucu elde etmeye çalışır.

Diğer önemli fonksiyonlarından biri de yaptığı çeşitli bankacılık hizmetleri vasıtasıyla ekonomik faaliyetlerin daha verimli bir şekilde gerçekleşmesine katkıda bulunur.


Bankalar güvene dayalı müesseselerdir, herkes birbirini tanımaz ve güvenemez, ancak herkes bankayı tanır ve banka da herkesi tanır. Bu şekilde birbirini tanımayan birçok kişi bankanın aracılığıyla güven içinde iş ilişkilerine girebilirler.

Bu özellikleri dolayısıyla bankalar diğer ticari kuruluşlardan farklıdırlar ve devlet tarafından da farklı muamele görürler. Fonksiyonlarının başarıyla devamı için bankalara olan güvenin sarsılmaması önemlidir.

Hizmet Verme, Kredi Verme, Parasal İşlemler (Bütün Ödeme İşlemleri), Para Politikası Teşvikinin Aktarımı (Faiz)
Yatırım İşlemleri (Menkul Kıymetler), Ekonomik Fonksiyonlardır.

Osmanlı Devleti'nde, parasıkıntısı baş gösterince II. Mahmut, 47 farklı gümüş parayı iç isyanlar ve savaşlar nedeniyle bastırmıştı. Osmanlı devleti bütçe açıkları yaşadığında açığı kapatmak için vergi toplama yoluna giderdi, dış borçlanmaya sıcak bakılmazdı.

Osmanlı Bankası ambleminin anlamı, temelde ‘barışın simgesi’ olan bir zeytin ağacı oldu. Tanzimat reformlarına hız kazandırmayı amaçlayan Islahat Fermanı'nın bankacılık konusundaki dileklerine kısmen cevap veren yeni banka, özel statüsüne rağmen devletin finansman ihtiyacına da artan oranda cevap veriyordu.

1861'de Sultan Abdülaziz'in tahta geçmesinin ardından Osmanlı İmparatorluğu'nun resmi bir devlet bankasının kuruluş çalışmaları hız kazandı. Birçok yerli ve yabancı kişi ve kuruluş bu imtiyaza adaydı; fakat Osmanlı hükümeti altı sene içinde devlete türlü hizmetlerde bulunan Ottoman Bank'i tercih ediyordu.

Böylece Haziran 1863'te kurulan ve Bank-ı Osmanî-i Şahane adını alan yeni banka devlet bankası olarak ticari faaliyetleri merkezine alarak faaliyetine başladı. VE BANK-I OSMANÎ-İ ŞAHANE OSMANLI BANKASI ADINI ALDI Siyasal rejim değişikliğiyle Banka’nın adı da değişti ve Bank-ı Osmanî-i Şahane Osmanlı Bankası adını aldı.

Keçecizade Fuad Paşa'nın tek kaygısı bu önemli görevi sadece İngiliz sermayesine teslim etmemenin yolunu bulmaktı. Bu amaçla yeni bankanın sermayesine Fransız sermayedarların da katılması şart koşuldu.

Osmanlı Bankası, 1856'da kurulan İngiliz sermayeli Bank-ı Osmani (Ottoman Bank) ile 1862 istikrazını üstlenen Fransız mali grubu Banque de Paris et des Pays-Bas ortaklığıyla, 1863'te İstanbul'da Bank-ı Osmanî-i Şahane adıyla kurulan bankadır. 2001 yılında Garanti Bankası'na katılmasıyla varlığı sona ermiştir.

Bank-ı Osmanî-i Şahane, uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu'nun resmî bankası ve hazinedarı olarak görev yaptı. İmparatorluk genelinde birçok altyapı yatırımını destekleyen Banka, yaygın şube ağı sayesinde piyasa ile ilişkilerini artırarak ticarî bankacılıkta kendisine önemli bir yer edindi.

Para sisteminin sağlıklı hale getirilmesi ve Bank-ı Osmanî Şahane'nin kurulması, Tanzimat Fermanı'nın maliye alanındaki icraatlarının başında yer alıyordu. Banka, Osmanlı İmparatorluğu'na borç kaynağı yaratacak, borçlanmalarda aracı rolü üstlenecek ve devlet bankalarının en önemli imtiyazlarından biri olan para basma hakkını kullanacaktı.

17 Şubat 1875'te imzalanan yeni bir sözleşme ile banka, imparatorluğun hazinedarı konumuna getirildi. Böylece, artan malî desteğine karşılık, bütçenin hazırlanmasında ve uygulamasında söz sahibi olarak, hazine işlemlerinde de tekel durumuna geldi.