Karanlık yıl 1993. Cumhuriyet tarihinin en karanlık yılı. Üstelik o yıl, bu kirli unvanı fazlasıyla hak ediyor.
Mafya, derin devlet, PKK, operasyonlar, suikastlar, sır dolu ölümler, katliamlar ve dökülen onca kan.
Dev bir uyuşturucu operasyonu haberi ile başladı o karanlık yıl. Operasyonun hedefinde Lucky-Es adlı Panama bandıralı bir gemi vardı. Gemi 15 ton uyuşturucu taşıyordu. İstanbul polisi soğuk bir İstanbul sabahında 7 Ocak 1993 günü operasyon yaptı o gemiye. 1993'ün nasıl bir yıl olacağının sırrı o operasyondaydı. Lucky-Es operasyonu uyuşturucu kartellerini yani mafyayı derinden sarsmıştı ve yıl daha yeni başlamıştı.

Uğur Mumcu Suikastı;
Türkiye'de tek gündem o dev uyuşturucu operasyonuydu ocak ayının ilk 3 haftası boyunca. Ama gündem ay bitmeden bir anda değişti. Uğur Mumcu Cumhuriyet Gazetesi'nde yazıyordu. Kalemi keskindi. 24 Ocak 1993 sabahıydı. Mumcu her zamanki gibi evinden çıktı, aracına bindi. kontağı çevirdi ve o an orada hayatını kaybetti.

Adnan Kahveci'nin Ölümü;
Zor başlamıştı 1993. Öyle devam etti. 5 Şubat 1993 günü bu defa Anavatan Partisi'nin genç ve yetenekli isimlerinden biri, o dönem Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal'ın yeniden siyasete dönme planındaki kilit isim Adnan Kahveci sır dolu bir trafik kazası geçirdi.
Bolu yakınlarında olmuştu kaza. Kahveci-eşi henüz 17 yaşındaki kızları orada hayatlarını kaybetti. Ancak kaza ilginçti. Çünkü Kahveci ters yola girmişti. Oysa onu tanıyanlar Adnan Kahveci'nin asla hız yapmadığını ve çok dikkatli araç kullandığını biliyordu.

Eşref Bitlis'in Ölümü:
Yine o Şubat ayında Türkiye bir başka ölüm haberiyle daha sarsıldı. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, tıpkı Uğur Mumcu ve Adnan Kahveci gibi terörün milli çözümle sona erdirilmesi için çalışan biriydi.
Uçağı 17 Şubat 1993'te düştü. Eşref Bitlis şehit oldu.

Ülke gündemine düşen ölüm haberlerinin ardı arkası kesilmiyordu.
24 Mayıs 1993, Elazığ-Bingöl Karayolu'ndan geliyordu bu defa ölümün sesi.
Bir dağın yamacında, sorgusuz kurşuna dizildi 33 silahsız er!

Sivas Katliamı.
Yıl 1993, Temmuz'un ikinci günü.
Ülke'de aynı anda duyulan sevinç nidaları ve ölüm çığlıkları birbirine karışıyor.
Madımak diyordu; vicdanı olanlar ve bazıları vicdanını yakıyordu 33 can ile birlikte.
33 can, 33 yanık insan, et kokusu. Yirmi dördünün, yirmi beşin altındaydı yaşları!
Şairler de yanıyordu bu yangında, çoğu genç, delikanlı, yazarlar, ozanlar, sanatçılar da.
Sazları da birlikte yanıyordu canların, sözleri de, türküleri de, şiirleri de.

"Başbağlar katliamı"
"Ölmüşüz de ağlayanımız yok" ifadesi Başbağlar'da katledilen masumlara çok uygun düşüyor. Öldürüldüler, acımasızca katledildiler ama ağlayanları çıkmadı pek.
Sivas'ta gerçekleştirilen katliam'ın hemen ardından, aynı "cinayet şebekesinin" kurşunlarına hedef oldular.

Caniler yaptıkları şeyin "Sivasın intikamı" olduğunu bu masumların yüzlerine söylediler.
Başbağlar kurbanlarının hesabı sorulmadı. Katliam'ın hemen Sivas olaylarının ardından gelişi, henüz Sivas olaylarının tozu dumanı kalkmadan işlenmiş olması, Başbağlardaki cinayeti gözlerden gizledi. Birileri bir iş yapmıştı ve bu işin kontrolleri dışına taşmasından endişe ettikleri için, o işi dengelemek ve öfkeleri dizginlemek için başka bir iş yaptılar.
Bir katliamın üstünü örtmek için başka bir katliam gerçekleştirdiler.

Başbağlar ne olmuştu? kısaca hatırlayalım.
Sivas katliamından üç gün sonra (5 Temmuz 1993) Erzincan'ın Kemaliye ilçesinde bağlı Başbağlar köyüne, bir grup PKK'lı tarafından bir saldırı olur.
100 kadar PKK'lı akşam ezanı sırasında köyün camiine girerler ve cami cemaatini zorla dışarı çıkarırlar. Bir buçuk saat süre ile "örgüt propagandası" yaparlar. Sonra da, tüm erkekleri kurşuna dizerler. 29 köylü katledilir. Sonra, köyü ateşe verirler. 214 ev, köy okulu, cami ve Halk evi yakılır. Bu yangında da 1'i kadın dört köylü ölür.
Bu katliamı gerçekleştiren PKK'lı teröristler, bu kadarla da kalmamış ve bu katliamı, "Madımak oteli katliamına misilleme olarak" yaptıklarını söylemişler.
"Sivas katliamının intikamı alındı" diye de bir not bırakmışlar.
Toplamda 33 canımız daha katledilmişti.

Halk 1993 yılının uğursuz bir yıl olduğuna inanmış ve bir an evvel yılın bitmesini beklemişti.
Mevsimler sonbahara gelmişti ancak, yaprak dökümleri tüm şiddeti ile devam ediyordu.
22 Ekim günü Lice'de Diyarbakır jandarma komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın, uzun menzilli bir silahla vurularak öldürülmesinden 2 gün sonra, 24 Ekim 1993'te jandarma binbaşı Cem Ersever Ankara'ya gitmek üzere yola çıktı. Kendisini bir daha canlı gören olmadı. 4 Ekim 1993 günü Ankara kırsalında cesedi bulundu.
Ersever'in cesedinin bulunmasından üç gün önce 1 Kasım 1993 günü kız arkadaşı Neval Boz'un, 2 Kasım 1993'te de Ersever'le yakın ilişkisi olduğu bilinen PKK itirafçısı Murat Demir'in cesetleri Ankara çevresinde araziye atılmış şekilde bulunmuştu.

Ülkemizde böyle bir yılın, bir daha yaşanmaması, kardeşlik bağlarımızın kopmaması dileğiyle.
Sağlıcakla kalın!