Türkiye nereye gidiyor?
Mübarek gecelerde okunan mevlitlerde son dua bölümünde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına rahmet dileyen, bölümün çıkarıldığını okudum. Genel Kurmay Başkanı ilk defa devlet ricaline iftar vermektedir. TSK’nın iç hizmet mevzuatı değiştirilmiştir. Bunun sebebini herkes bilmektedir. Her gece iftardan sonra Başbakan’ın acı ve zehir zemberek konuşmalarını, tüm kanallar verdiği için, mecburen dinliyoruz! Muhalif medya ve basın diyor, “yahu muhalif medya kaldı mı?” Ana Muhalefet lideri de, AKP’nin başı ile aşık atacağım diye, her gece iftardan iftara koşuyor. Bunlardan biri çıkıyor ve şöyle buyuruyor: “Dekolte giyen kadınlar, kendilerine tecavüzü göze almalıdırlar”. Bunlar da, kadına medeni şekilde, arkadaşça, medenice yaklaşmak yoktur. Belediye Otobüsünde, şortla seyahat eden Milli Voleybolcu kızımız linç etmek istediler. Kim, ne derse desin, düzenleme, müzenleme yoktur. Türkiye’de içki yasağı getirilmiştir. TV’lerde bir zatı muhterem, hamile kadınlar sokağa çıkmasınlar, şöyle bir arabayla dolaşsınlar diye buyuruyor. Sonra sıhhi malzemelerden kanatlısı var, kanatsızı var diye, bahsetmek cüretinde bulunuyor. Birileri, vapurdan inen, başı açık kadınlardan parklarda, banklarda, yan yana oturan kızlı erkekli gruplardan rahatsız oluyorum, diyor. İstanbul’un elde kalmış yegane yeşil tepesi olan Çamlıca’da, ağaçlar, bitkiler, çiçekler yok edilerek, inatla cami yapılıyor. Oysa, bu yerin çok yakınında 18 adet, ihtiyacı karşılayan cami vardır. İngiliz Times Gazetesi Türkiye’deki demokrasi ve hürriyetlerle ilgili olarak bir yayın yapıyor ve bunu dünyanın en tanınmış yazar ve sanatçıları imzalıyor. Bizimki ise, en ağır şekilde bunlara saldırıyor. Gezi olaylarında polisten kaçan çaresiz gençlere insani yardım yapmak için kapılarını açan bir otel nedeniyle, o otelin bağlı olduğu holdingden, intikam almak için, en büyük şirketine baskın düzenleniyor ve didik didik ediliyor. Gemi inşa ihalesi iptal ediliyor. Maksat sadece bu otel dolayısıyla, hadlerini bildirmek! Tencere tava çalan komşular, vatandaşlar tarafından şikayet edilmeye davet ediliyor. Üç çocuk yapmak, sezeryanla doğum yapmamak, dindar ve kindar gençlik yetiştirmek için, kampanyalar başlatılıyor. Gezi direnişine katılan sanatçılar, gözdağı verilerek, tutuklanıyor, birisi resmen tehdit ediliyor. Vilayet koruma veriyor. Liseler kapatılıyor, 574.000 çocuk açıkta, imam Hatip’e yöneltiliyor. (Hürriyet 4-8-13) Türkiye’nin en iyi yetişmiş elemanlarının, hariciyecileri bünyesinde bulunduran Dışişleri Bakanlığının kanunu değiştiriliyor. Dışişlerini İktidara yakın kılmak, tamamen ele geçirmek için hariciye kariyerinden gelmeyen, insanların tayinine imkan sağlanıyor. Bunu protesto eden yüzlerce Büyükelçinin sesi kısılıyor! Kendisini güven grubundayken tanıdığım, o zamanlar Hükümeti yerden yere vuran bir zat, daha sonra yaptığı övgüler sonucu Başbakanlık Özel Müşavirliğine tayin ediliyor. Askeri şuura toplantısında yapılan tayinler, ordunun geleneklerine göre değil, iktidarın arzularına göre gerçekleştiriliyor! Bu nedenle, belli pozisyonlara atanacak General bulunmuyor. Nadide isimli sanatçı Akçakoca’da konser verirken, arkada erkeklerin bulunduğu saz heyetinin önüne perde çekilerek, kapatılıyor. Ülkenin bağımsız, özerk, her türlü etkiden muaf olması gereken kuruluşları bir anda İktidar yandaşı oluyorlar. Valilerin tayininde içki içip içmediği, dindar olup olmadığı, eşinin kafasının bağlı olup olmadığı temel kriter olarak alınıyor. İçki satışı yapan tekel bayii esnafın dükkanları taşlanıyor ve ekmek parası peşinde olan, bu esnaflar işlerini bırakmak zorunda kalıyorlar.
Bütün bu gerçekler karşısında, bunları dile getirmek ve muhalefet yapmak görevini üstlenmiş olan Ana muhalefet partileri hala Anayasa yapacağız, masayı biz terk etmeyiz diye ortaya çıkıyorlar. Bu yeni yapılacak olan Anayasanın eskisinden daha iyi olmayacağı ve kime hizmet edeceğini görebilmek için kör olmak lazımdır.
Dış politikada Suriye, Irak, Mısır, Tunus, Libya ezcümle Arap Baharı gelecek diye yola çıkanlar, Arap Katliamına dönmüş durumda. Türkiye bu konularda yanlış ata oynamış ve hala, meydana gelen olaylardan ders almamıştır. Biz süreç falan derken, Irak’ın kuzeyinden sonra, Suriye’nin kuzeyinde de Türkiye’ye meydan okunurcasına yeni bir Kürdistan kuruluyor. Aslında o bölgede Türkiye’nin en büyük güvencesi olan Iraklı Türk kardeşlerimiz ihmal ediliyorlar, dışlanıyorlar, öldürülüyorlar. Şimdilerde, Türk düşmanı Kürtlerle inşaat, ticaret alışveriş yapmak yeter ki para gelsin mantığı ile herşeyin önüne geçiyor. Kürtlerin Başbakanı Nahçıvan Barzani, PYD’nin lideri Müslim Ankara’ya geliyor ve bizi uyutuyor.
İşte bu ahval ve şerait içinde Türkiye yeni bir seçimler sürecine giriyor…