Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz gün Türk Yahudi Toplumu ve İslam Ülkeleri Hahamlar İttifakı Üyelerini Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul etti.Türkiye-İsrail ilişkileri açısından önemli açıklamalarda bulundu. Mısır ve BAE‘dan sonra yeni normalleşmenin İsrail üzerinden de gideceğinin sinyalini yakın zamanda  almıştık.Bu açıdan önümüzdeki süreçte Ortadoğu’nun yapı taşları ülkeler ile Türkiye’nin girişimlerinin çokça konuşulacağı bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz.

Peki İsrail ve Türkiye ilişkileri uzun süredir normalleşmede neden geç kaldı ve yaşanılan hangi krizler iki ülkenin ilişkilerin gelişmesine engel oldu? Yakın tarihten günümüze kadar gelişen İsrail-Türkiye ilişkilerini kısaca hatırlayalım.

2000li yıllarında Türkiye , İsrail ile ilişkilerini çatışmama pozisyonunda ilerletiyordu. İki ülke için bu yıllarda ilişkileri yıpratan etkilerin yaşanmadığı bir dönem olarak görebiliriz. Ta ki 2009 yılına kadar…

2009 yılı başlarında ‘One Minute’ olarak bilinen olay, Türkiye - İsrail ilişkilerinin yoğun bir şekilde kriz yaşadığı süreç olarak görüldü.Devamında ise ilişkilerin seyri daha farklı bir boyuta taşınacaktı.

2010’da yaşanan Mavi Marmara olayı uluslararası kamuoyunda da büyük bir yankı uyandırdı. Taraflar arasında yaşanan gerginlik, 10 Türk vatandaşın ölümü ile ciddi bir boyuta geldi ve Türkiye- İsrail krizi resmi olarak başlamış oldu.  

ABD’nin ve bazı ülkelerin araya girmesiyle Mavi Marmara olayından 2 sene sonra iki ülke normalleşme için ilk adımı attı.Uzun süren müzakere sürecinden sonra 2016 da İsrail ve Türkiye'nin ilişkileri normalleştirmek üzere anlaşma yaptı.Böylelikle ,6 yıllık süren krize son nokta konulmuş oldu.

Tam bir normalleşmeden bahsetmek mümkün değildi çünkü ülkelerin siyasi ,askeri ve diplomatik ilişkileri düşük seviyede ilerliyordu. Ancak aynı şeyi ticari ilişkiler için söylemek yanlış olur. İki devletin ticari alandaki ilişkilerinde büyük bir ivme kazandığını söylemek mümkün.

Türkiye’nin İsrail’le olan ilişkiler, yakın tarihte krizler ile geçmiş olsa da aslında iki devletin Ortadoğu’da, Arap Baharından sonra oluşan yeni sistemdeki yeni ittifak kuruluşunda kilit rol oynuyor.

Yine bu sene aslında İsrail ve Türkiye ilişkileri açısından olumlu bir döngüde değildik. Mayıs ayında İsrail-Filistin çatışması, Türkiye ile  İsrail normalleşme sürecini olumsuz etkilemeye adaydı. Dünya kamuoyunun gündemine oturan çatışmanın bilançosu ağırdı.Uluslararası kuruluşlar tarafından  İsrail, orantısız güç kullanımı ve sivillerin yaşadığı yerleşim alanlara saldırmakla, Filistinli gruplar ise sivilleri kalkan olarak kullanmak ve İsrail yerleşim alanlarına roket atmakla suçlanıyordu.

İsrail-Filistin çatışması sadece tarafların yıpranmasına sebep olmadı aynı zamanda çatışmaya karşı tutumlarıyla gündeme gelen bazı ülkelerin kazanmasına veya kaybetmesine de sebep oldu.

Çatışmadan pozitif etki alan ülke İsrail-Filistin arasında varılan ateşkesin tüm başarısını üstlenen Mısır oldu. Öyle ki bu hareket sadece bölge dinamiklerinin değil  ABD Başkanı Joe Biden’ın da dikkatini çekti. Sisi birden bire Ortadoğu’nun önemli ismi olmaya başlamıştı ki Gazze’nin  yeniden inşası sürecinde de Mısır’a baş rol verildi.

Bu süreci tabiî ki Türkiye’de iyi değerlendirdi.Krizi çözmeye yönelik girişimlerde bulundu. Ancak Mısır’ın öne çıkması ile bu girişimlere bir sonuç getirmedi.

Mısır yerine Türkiye arabuluculuk rolünü üstlenebilir miydi? İlişkilerinin normalleşme evresine geçişinin yolları aranırken ve yaşanılan çatışma havasında söylenilen sert söylemler (İsrail'i "devlet terörü" uygulamakla suçlamak gibi) hesaba katıldığında bu rol Türkiye için uygun değildi.

Türkiye İsrail’e olan tepkisini ayrıca o dönemde; hamasetin değil diplomasinin ülkeler arası ilişkilerde en faydalı yol olduğunun bilincinin vurgulandığı , diplomasinin uluslararası ilişkilerde iletişim için kullanılan temel yöntem olduğu fikriyle yola çıkılan Antalya diplomasi formuna İsrail Enerji Bakanı'nı çağırmaktan vazgeçti ve davetini geri çekti.

Davetin iptaline gerekçe olarak son dönemde İsrail'in Filistinlilere yönelik artan ihlal ve saldırıları göstermişti. İsrail ile normalleşme sürecine iyi bir etki yapmayacağı düşünüldü. Hatta o zaman bu davet çekme eylemi çokça tartışılmıştı.

Neyse ki aynı sene içerisinde görüyoruz ki İsrail ile Türkiye ilişkilerinde yeniden canlanan bir diyolog hakim ve bu yeni süreç iki ülkeye siyasi, askeri ve diplomasi alanında fayda sağlamaya açık.

Yılın sonuna doğru aldığımız diyalog mesajları bu normalleşmenin yeni yılda çokça konuşulacağını gösteriyor.Unutmayalım ki Türkiye’nin Yahudilerle olan dostluğu tarihten beri süregelmektedir. Hatta, Ermeni soykırım iddialarına karşı çıkan Batılı tarihçilerin çoğunun Yahudi olduğunu da hatırlamakta fayda var.Türkiye’nin Amerika’daki Yahudi lobileriyle de aynı zamanda ilişkilerini geliştirmeli ve işbirliğine açık olmalıdır.