TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR

Abone Ol

 

"Misak-ı Milli sınırları içinde Kürtler'in de kabul edebileceği bir çözüm sağlanmalı!" denilmesi!

 

"Kürt halkının kabul edebileceği bir Federasyon Anayasası" nın açığa vurulması! (2)

 

"Anayasal Vatandaşlık"ın ileri sürülmesi... "Türkiye" yerine "Anadolu Cumhuriyeti" veya "Anadolu - Rumeli Cumhuriyetleri" istekleri! Yahut "Kürt - Türk Demokratik Cumhuriyeti" teklifi! (3)

 

Yeni bir demokratik Cumhuriyet'in inşasının mümkün görülmesi! (4)

 

"Üniter Türkiye Cumhuriyeti" yerine "Türk - Kürt Demokratik Cumhuriyeti" kurulmasının öngörülmesi! (5)

 

Hele "CNN Türk"ü..." niçin Türk?" diye sorgulayarak en tabii nitelenişine karşı çıkılması gibi, zihinleri bulandırıcı ve karıştırıcı "Türk" karşıtı ifadelere (6), maalesef, son zamanlarda bir kısım basın organlarında çok sık rastlanır oldu!

 

Halbuki "Türk" kelimesi milletin ismi; devletin vasfıdır. Bu, tarih süreci sonunda gelinen bir noktadır. Gerçek bu iken, "Türk" vasfına karşı, bazılarının, yersiz alerji duymaları ve bundan rahatsız olmaları; üzerinde düşünülmesi ve durulması gereken, çok ciddi bir durumdur! Şüphesiz bunda, Türkiyedeki kavram kargaşasının da rolü var.

 

Oysa "Türkiye" derken, milli sınırlarımız içinde kalan her yeri kastederiz. "Türk Milleti"yle de Türkiye'de yaşayan -menşe'i ne olursa olsun- bütün Türk vatandaşlarını anmış oluruz.

 

Durum böyleyken, sayıları az da olsa, kimi Kürt kardeşlerimizin "Türk" kelimesi karşısında kendilerini dışlanmış hissetmeleri ve yukarıda geçtiği şekilde "Kürtler" lafzını ille de telaffuz etmek istemeleri yanlıştır. Doğru değildir.

 

Çünkü bu takdirde "Türk Milleti", "Türk Vatanı" yerine en az bir paragraf tutacak olan birçok kavim isimlerini sıralamak gerekecek! Bu ise Türk'ün tarihsel hakkını görmezlikten gelmektir! Üstelik uygulanabilirlik bakımından da imkansızdır.

 

Kaldı ki, "Türk Milleti" ifadesi, Türkiye'de yaşayan Kürt, Arnavut, Çerkez v.b. adlarla anılan bütün vatandaşlarımızı kapsar.

 

Zira "Türk" kelimesi bütün milletin adıdır. Millet ise sadece doğuşta değil; özellikle oluşta bir olanların aynı vatandaki bir ve beraberliklerinin adıdır. Diğerleri ise kavim ismidir. "Türk" kelimesinde toplayıcılık; yani genellik vasfı; ötekilerde ise özellik hususu hakimdir.

 

Türkler, diğer müslüman kavimlere tarih boyunca lokomotiflik yaparak; vagonlar hükmünde olan diğer kavimlerle birlikte tarih rayında geleceğe akan "Türk Milleti"ni meydana getirmişlerdir.

 

Mesele küçüklük büyüklük; üst alt oluş keyfiyetinden değil; tarih sürecinde hasbelkader oynanan, rolden, tarihin biçtiği kılıftan kaynaklanmaktadır.

 

Nitekim Mustafa Kemal diyor ki: "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir." Burada etnik, ırksal bir tanım getirmiyor. Türk'üyle, Kürd'üyle bir ulus... Türkiye'de pek bilinmez bu. M. Kemal 1926'da şunu söylüyor: "Milletle kavmi karıştırıyorlar. Millet siyasal bir kavramdır, kavim ırksal bir kavramdır." (7)

 

"Doğu veya Güneydoğu'yla, Trakya'yı veya Marmara Bölgesini karşılaştırdığımızda birçok farklılıklar mutlaka görülecektir. Bu farklılıkların alt kimliklerini büyük Atatürk; Türk kimliğiyle T.C. vatandaşlığında birleştirmiş ve adına da "Türk Ulusu" demiştir. Şimdiye kadar Kürdü'yle, Çerkez'iyle, Laz'ıyla, Gürcü'süyle tek bir yürek ve tek bir bilek olan yüce Türk Ulusu her zaman, milli birlik ve beraberliğini en güzel bir şekilde yaşayarak vermiştir.

 

"Bunun en güzel ve yakın örneğini de, 17 Ağustos Marmara depremi felaketinde gönülden yaptığı yardımlarla aynı zamanda dünyanın hayranlığını kazanarak göstermiştir." (8)

 

Vatan, millet ve devletimize "Türk" vasfı verilişin çok sebeplerinden biri de edebiyat ve belagat ile ilgilidir.

 

Nitekim, Ziya Paşa'nın Harabat Mukaddimesinde... Beyzaviler, Zemahşeriler, Şirazilerle, Cevheriler (hitabiyle)... Beyzavi, Zemahşeri, Şirazi, Cevheri birer kişi olduğu halde zamanlarındaki alimlere ve feylesoflara galib (üstün) addolunarak çoğul sigasiyle söylenmiş ve Beyzavi ... ile çağdaşları demek istenilmiştir.

 

"Gelirken Ahmetlere uğradım." ibaresinde tağlib (san'atı) vardır. Çünkü Ahmet, ailesi fertlerine galip (üstün) sayılarak Ahmet ve ailesi demek olmak üzere "Ahmetler" denilmiştir. (9)

 

Kur'an Rabbi'l - avalim (alemlerin Rabbi) demiyor da Rabbü'l - alemin diyor ve bununla özellikle akıl sahibi varlıkları üstün tutarak onların dikkatlerini çekiyor. Çünkü alemin, alemun gibi sağlam çoğullar, akıllı varlıklara ait olduğundan dolayı bunun anlamı "bütün alemlerin ve bütün parçalarının ve özellikle hepsinden üstün olan akıllı varlık alemlerinin tek Rabbi" demektir.

 

Akıllı ile akılsız, eril ile dişil gibi diğerine bir açıdan üstün olabilen birçok isimlerin ikil, çoğul gibi bir anlatımla kuvvetli olanını üstün kılmak demek olan bu üstün kılma üslubu (yani tağlib, san'atı) dilimizde de vardır.

 

Mesela karı ve kocaya zevceyn (halbuki zevceyn iki koca demektir), baba ve anaya ebeveyn (oysa ebeveyn iki baba manasınadır), Mekke ve Medine'ye Haremeyn, Hasan ve Hüseyin'e Hasaneyn dediğimiz gibi Türk vatandaşı olan herkese TÜRKLER demek de bir tağlib san'atıdır ve Arapça'da bunun birçok çeşidi vardır.(10)

 

       Öyleyse bazı kardeşlerimizin kendilerini ayrı ve farklı hissetmelerinden kaynaklanan endişeleri yersizdir. Hepimiz Türk milletinin birbirinden kopmaz, ayrılmaz, bölünmez birer parçasıyız.

 

Birimiz değil; ancak hepimiz Türk milletini teşkil ediyoruz.

 

Demek ki tarihin, -ister istemez- kendisine yüklediği bir mükellefiyetlilik gereği olarak "Türkler" lafzı, bağrında topladığı bütün kavimleri kucaklayıcı bir mahiyet arzetmektedir.

 

KAYNAKLAR

 

1. Radikal, 25 Ekim 1999, s. 8

 

2. Altemur Kılıç, Türkiye, 26 Ekim 1999, s. 12

 

Taylan Sorgun, Ortadoğu, 26 Ekim 1999, s.7

 

3. Altemur Kılıç, Türkiye, 20 Ekim 1999, s. 12

 

4. Radikal, 25 Ekim 1999, s.8

 

5. Altemur Kılıç, Türkiye, 26 Ekim 1999, s. 12

 

6. Altemur Kılıç, Türkiye, 20 Ekim 1999, s. 12

 

7. Rafet Ballı, Haftanın Konuğu, Aydınlık, 17 Ekim 1999, s. 17

 

8. Özcan Yalçın, Ortadoğu, 24 Ekim 1999, s. 11

 

9. Tahirü'l - Mevlevi, Edebiyat Lügati, Neşre Hazırlayan: Kemal Edip Kürkçüoğlu,

 

Enderun Kitabevi, İstanbul -1994, s. 140

 

10. Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Cilt: 1, Sadeleştiren: Hey'et,

 

Neşreden: Azim - Zaman, İstanbul - (Tarihsiz) s. 76