KUYUM CİLACILARI 
1-: MARKAR EKİCİ (?- ) 
Merhum cilacı Kartallı Manuk’un atölyesinde yetişmiştir. Yeni neslin mahir Kuyum Cilacılarındandır. Sanatındaki Ustalığının yanı sıra, efendiliği ve yardımseverliğiyle de dikkatlere çekmiş olan genç Ustalardandır. 
2-: KEĞAM ALBOYACIYAN (1960 - ) 
Sanatıyla evli denebilecek derecede mahir bir Usta’dır. Av merakıyla da hayli dikkatlere çekmiştir ve çok sevdiği köpeğini hiç yanından ayırmaz. Ayrıca nefis de yemek pişirir ki, Dükkânı’nın yer aldığı “Kuyumcular Hanı”ndaki meslekdaşı olan arkadaşları, onun pişirdiği yemeklerden yerken, adeta mest olurlar. 
KALEMKÂRLAR 
1-: BERÇ MELİKYAN (1960 - ) 
Günümüzdeki kalemkâr Ustaları içinde, başta gelen pek mahir bir sanatkârdır. Nakış gibi işlediği bazı yüzük ve künyelerini görebilmek şansını elde etmiştim. Gerçekten de seyirine doyamazsınız. 
MEŞHUR KUYUMCU HANLARI 
1-: ÇUHACILAR HANI VEYA ÇUHACI HAN 
2-: VARAKÇILAR HANI 
3-: ZİNCİRLİ HAN 
4-: SIRA ODALARI 
5-: KALICILAR HANI 
6-: PASTIRMACI HAN: YEŞİL SARAY: 1958’lerden sonra faaliyete geçmiştir. 
8-: ÇONGAR HAN 
9-: KUYUMCULAR HANI 
10-: ARNAVUT HANI: Tarihi kunduracılar hanıdır. 1967’leden itibaren Kuyumcular yerleşmiştir. 
BÜYÜK MÜCEVHER USTA VE MAĞAZALARI
1-: ERSİN KOYUNCU (? - ) 
Ersin Koyuncu; Yeni nesil Kuyum Ustası ve Mücevher tasarımcısı olarak bilinir; modern bir atölye ve turistik bir mücevher mağazasıyla, bilhassa turistlere hitap eden tasarımları hayli rağbet görmekte ve değerli bir mücevherci olarak aranan bir sanatçıdır. 
2-: KADİM BİROS (? - ) 
Birinci sınıf bir “Sadekâr Ustası” ve montecisi olarak bilinir. Kendi özel tasarımlarıyla çalışır ve bilhassa turistlere hitap eden modeller çizer ve uygular. Modern bir atölyesi ve satış bölümü vardır. 
3-: ZAREH VARTANYAN (? - ) 
Yeni nesil mücevher uzmanı ve satıcısıdır. Mağazasında daha ziyade kendi tasarımlarından meydana getirdiği muhtelif mücevherleri sergiler ve satar. 
HAYK DURMAZ (1955 - ) 
Özel Kuyum danışmanlığı konumundaki Hayk Durmaz, mesleki ahlakının sağlamlığı, yardımsever bir kalbi oluşu ile, Kuyum Çarşısı esnafı ve arkadaşları tarafından sevilmesini sağlamış ve örnek kişiliği, genç kuyumculara hayırlı yönde misal teşkil etmiştir. 
“6 Eylül 1955” gibi; bir azınlık damgasıyla dışlanmış bir kesime hiç de hayırlı anılar bırakmamış bulunan makûs bir tarihte dünyaya gelmiş olmasına rağmen, minik Hayk’ın doğumu onunu yakınlarına malûm acıyı bir nebze olsun unutturabilmiştir.
Çok yönlü bir kişiliği olan Hayk’ın hobileri arasında “Sinema ve Musiki” başta gelmekteydi. Hayk musiki hakkında: (Milletlerin müşterek lisanı “Musikidir” der ve ilave ederdi: O hâlde Musikiye sadece eğlendirici gözü ile bakmayalım onu ciddiyetle dinleyip, ruhumuzun derinliğine kaydırarak sihirli özelliğine varabilelim.) 
Felsefe seven, hayata her daim üç boyuttan bakan Hayk, her daim güzel sanatlara karşı duyarlı olmuş ve özellikle Sinema’yı ön planda değerlendirmiş; Sinema dünyasının sihirli hayal aleminin içinde değil, derinliğine dalarak dalıp gitmekte, hayal ettiği denizde muhtelif limanları bir bir ziyaret ederek, muhtelif maceralar yaşamaya çalışırdı... 
Yeşil Çam’ın adeta tarihini yazarcasına hareket ederek, muazzam bir arşiv meydana getirmiş ve bu arşivinden istifade ederek, yerli filmlerde kullanılan fon müziklerini birbirine uyum sağlayanları birleştirerek; yerli film tarihimize katkıda bulunmakla kendi çapında amatör bir sinemacı olarak dikkatlere çekmiştir. 
Benim çileli yıllarımda, bizzat yanımda yer almış, yanlış yolda olmadığımı, muhtelif misallerle izah etmeye çalışmış ve muhafak olarak, bana güç vererek teselli edebilmiştir. 
Tek kelime ile beni yüzüstü bırakmamış olan birkaç gencimin başta geleni olabilmiştir. 
Sevgili Hayk ve yine sevgili Bedros Allahverdi gencim; öz evlâtlarım gibi sevdiğim iki kadim dostumdurlar. Hz.Allah kendilerini her daim mutlu kılsın. 
Hiçbir alakası yoktur ama, aklıma geldiğinden yazmayı arzuladım. Çetin Altan Üstadımız şöyle buyurmuştur: 
(-: Biz hepimiz iyiyiz de, olaylar kalleş!...) 
KUYUMCULAR ÇARŞISI’NIN: AŞÇI, MEZECİ VE YİYECEK SATAN DİĞER ESNAF İLE “1942-1965”LERİN KAPALI-ÇARŞISI
AŞÇILAR 
1-: AŞÇI HAYK GÜLYAN (? - ) 
Sadece Kuyum Çarşısı değil, aynı zamanda bütün civarın damak zevkine düşkün itibarlı müşterileri arasında İstanbul Valileri, üst düzey Devlet memurları, Aşçı Hayk’ın seçkin müşterileri arasında bulunmaktaydı. 
Aşçı Hayk’ın yemekleri pek nefisti, meşhur “Hünkâr-beğendisi” başta olmak üzere, hemen her yemeği nefisten de öte bir lezzet sunmaktaydı. 
Meselâ: hemen her sulu yemek ve ızgara’nın yanısıra, sunduğu taneleri sayılabilen nefisten de öte tereyağlı pilavını bir yediniz mi, artık tiryakisi olurdunuz. Hele meşhur Ermeni tatlısı “Havitz” ki, üstü nar gibi kızarmış hayliyle; ye beni diyormuş hissine kapılırdınız. 
Yemekleri ucuz değildi, fakat öylesine lezzetli olabilmesi için ekstra malzeme kullanması’nın şart olmasından dolayı, ucuza mal edilmiş olabilmesine zaten imkân yoktu. Ne var ki, buna rağmen, kaliteli kalfa ve Ustalar Aşçı Hayk’tan yiyebilmek için binbir çareye başvururlardı. Zira; Yıllanmış kadim Ustalar ile Mağaza çalıştıranlar dışında Çarşı esnafından kimse Hayk’ta yemek yiyemezdi. Şöyle ki, genç usta ve Kalfalar’ın son derece tutumlu hareket ederek, sermayelerini güçlendirmeleri elzemdi. Bu sebepten dolayı, onların pahalı yiyecek mekanlarından, lüks yaşantıdan uzak kalmaları kesin şarttı. 
Osmanlı’dan beri gelen “Loncalar” bu esnaf adetine göre; Birinci sınıf başta olmak üzere “lüks Aşçı ve Mekanlardan” uzak durulması kişinin menfaati icabı idi. En azından birinci sınıf lokantalarda yemek yiyebilenin; en azından 20 yıllık bir Usta olmanız ve ayrıca maddi durumunuzun da müsait olması şarttı. 
1970’lerden Nur-u Osmaniye Camii’nin Cağaloğlu cihetinde yeni bir dükkân açarak; yıllarca emek verdiği eski dükkânını terk etmişti. Bıraktığı kadim dükkânı’nın yeri ise; “Kılıççılar Sokağı”nın hemen girişinde, Nur-u Osmaniyye’nin altında yer alan bir dükkândı ki, günümüzde bu dükkân; bir başka Aşçı Teoman Görür Usta tarafından “Subaşı Lokantası” adıyla çalıştırılıyor: (1965). Çok şükür ki, Teoman Gürür Usta da mesleğine aşık ve gayet nefis yemekler sunan bir esnaf olarak, Hayk Usta’nın kadim dükkânına layık olan bir Aşçı olabilmiştir. 
Merhum Hayk Usta’nın yakınları ve yakın arkadaşları: Usta güzelim Dükkân’ını niçin bıraktın?.. diye sorduklarında. Cevabı; hüzünlü bir tebessüm olmaktaydı. Bu durumu öğrenebilmenin tek yolu; öğle yemeği saatlerinde Hayk’ın Lokantası’nda, çok değil yarım saat bulunmanız yeterli idi... 
Evet, dünya kabuk değiştirmeye başlamıştı, genç yaşlarda para yüzü görebilmiş sözde Kuyum Ustaları, maddiyatın verdiği şımarıklıkla: (Hayk Dayday! Benim pilav ne oldu, pişiyor mu?) gibi bazı soğuk esprilerle, bu güzelim insanı ziyade üzmekteydiler ki, ABD yaşantısını tamamen kopya eden bu gençler, ne yaman bir hata işlediklerinin farkında dahi değillerdi!.. 
Halbuki, böylesi zırzop hareketlere daha evvel hiç muhatap olmamış bulunan Aşçılar, Aşçısı Hayk Gülyan Usta, hayli yaşlanmış olduğundan tezgâhın başında durmayıp, arada bir servisleri kontrol ederek kendince nostalji yaşamaktaydı. Ve nihayet çocukluğundan itibaren yanında büyütüp, yetiştirdiği Türk gencine, Dükkânı’nı teslim ederek evine çekilmişti. 
Mevzubahis genç ise, zaman içinde daha değişik muhitlerde de dükkân açarak, Ustasından öğrendiği nefis yemekleri pişirerek, şöhret yaptı. Bu genç Usta, şişman ve sevimli bir yüzü olan bir genç Aşçı idi. 
TV’lerde dahi, “Yemek programları” yaparak, yemek kitabı neşrederek, hayli ilgi çekti. Ancak, zenaatının bütün inceliklerini öğrendiği merhum Ustası Hayk Gülyan’ın bir sefer olsun anarak vefa borcunu ödemedi!.. 
Bu sebeple; ne kendisini ve ne de adını anmayacağım. 
2-: AŞÇI BERÇ (? - ) 
Kuyumcular bölümünde, Karakol sokağında idi. Bir esnaf aşçısı olarak, kendisinden beklenenden ziyade nefis yemekler pişirirdi. 
Onun pişirdiği “Kuru-Fasulye”nin, “tereyağlı pirinç pilavının” lezzetini, pişirdiği üç çeşit Kompostosu’nun nefis tadını, İrmik Helvası ile Havitzi’nin unutulmasına imkân yoktur. 
Ben dahi Kalfam Mardiros Ağabeyimin ısmarladığı; “Kuru Fasulye, Pilav ve Havitz”in iştah açan tatlarını hâlâ unutmuş değilim. 
<devam edecek>