“2023 HEDEFLERİ VE HAYALLER” konulu yazımda Türkiye’nin, Cumhuriyetimizin 100 Yıldönümü olan, 2023 yılında, AKP Hükümetinin öngördüğü 2 trilyon dolar GNP, 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmasının adeta imkansız olduğunu ifade etmiştim. Gerçi teorik olarak, yani yılda yüzde 20 oranında bir büyüme gerçekleşebilirse, yukarıdaki hedeflere ulaşılabilir. Ancak bu bir mucizedir. Bu noktadan hareketle şimdilerde hükümet yetkililerinin, her vesile ile dile getirdikleri “Dünyanın en gelişmiş ilk 10 ekonomisi arasına gireceğiz” lafı üzerinde duracağım. Aşağıda Tablo-1’de, 2018 yılı itibariyle, dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisi sunulmaktadır. 

Yandaki tabloda da bu ülkelerin 2023 yılında nerelere geleceği verilmektedir. Bunun yanı sıra Tablo-2’de 2018 yılında 770 milyar dolar olan Türkiye GNP büyüklüğünün, 2023 yılında, yani 5 yılda hangi büyüklüğe ulaşacağı hesaplanmıştır. Ben bu hesaplamamda hükümetin önümüzdeki 5 yılda hedeflediği, büyüme hızlarını (growth rate) baz alarak, hatta biraz yukarıya doğru yuvarlatarak, vermeye çalıştım. 

Türkiye, öngörülen programa göre 2023 yılında ancak 1.4 trilyon dolar civarında GNP büyüklüğüne ulaşabilecek, iyimser bir bakışla gene 17-18’nci büyük ekonomik sırasında yer alabilecek, yani ilk 10 büyük ekonomi arasında olamayacaktır. Tabloların incelenmesinden de görülebileceği üzere tüm eleştirilere rağmen, ABD, dünyanın en gelişmiş, süper gücü durumunu sürdürecektir. 2017 yılında ABD’nin arkasında olan Çin, devasa yükselişini sürdürerek, ikinci büyük ekonomi konumuna gelmiştir. 2023 yılında ise Çin’in, daha büyük bir kalkınma hızı ile aşağıdaki ülkelerle arasını açacağı tahmin edilmektedir. Dünya sıralamasındaki ülke ekonomileri de büyümektedir. Onların eli armut toplamamaktadır. Bu nedenle onları yakalamak için daha fazla tasarrufa, daha fazla sermaye terakümüne, daha fazla yatırım ve teknolojiye, daha fazla istihdama, ezcümle daha büyük büyüme hızına erişmek gerekir.  

Sermayenin yeterli olmadığı ahvalde, doğrudan yabancı sermaye ve dış kredilerin rasyonel biçimde yerinde kullanılması şarttır. Türkiye, dış ilişkilerini, ekonomisini geliştirmek için kullanmalıdır. Her alanda; ekonomik, sosyal, çevresel, kültürel kalkınmayı sağlamak, en önemlisi GSMH artısı kadar, insani yaşam kriterlerini yükseltmek, bu alanda da ilk 10 arasına girebilmek hedefini tutturmak esastır. 

Cumhurbaşkanımız Özal’ın, şu sözlerini hep hatırlıyorum; “ABD süper güç ve ekonomik devdir. Bunun yanı sıra fertlerine en ileri refah standartlarını temin etmiştir. Bölgelerarası gelişmişlik farkları, dengesizlik asgariye indirgenmiştir. Bu nedenlerle, ABD ile iyi ve çıkarlarımıza dayalı olumlu ilişkilere önem vermek gerekir. Bu Türkiye’nin menfaatinedir. Ben, Amerikalılara, ben sizden para istemiyorum, ben sizden ticaret, Amerikan pazarlarında Türk mallarının satılmasını istiyorum...” dedim. Bilindiği üzere, Türk Savunma Sanayi, Özal tarafından kurulmuştur. Buna rağmen Ordumuzun, hava, deniz, kara kuvvetlerimiz, uçak, araç, silah, mühimmat, malzeme, teçhizat vs. gereksinimlerinin büyük bölümünün ABD tarafından temin edildiği unutulmamalıdır.

Gerçeklerin ışığında, 2023 yılında eğer bir mucize olmadığı takdirde Türkiye’nin dünyanın ilk on büyük ekonomisi arasına giremeyeceği görülmektedir. Eğer Özal’ın iktidara geldiği yıllarda öngördüğü vizyon gerçekleşebilseydi, (yani 4 Trilyon Dolar GNP, 1 Trilyon Dolar ihracat hedefi) Türkiye ilk sekize girebilecekti. AKP’nin iktidar olduğu 17 yıl iyi değerlendirilememiştir. Bu durumda 2019-2023, beş yıllık süreci en rasyonel biçimde değerlendirerek, en önemlisi çekişmeleri bir tarafa bırakarak, bu Aziz Vatanda hep beraber yaşadığımız gerçeğinden hareket ederek, kalkınma plan ve programlarını hazırlayacak DPT’yi yeniden devreye sokarak, iktidarı ve muhalefeti ile 2023 hedeflerine kitlenmek gerekir. Devletimizin ve laik Cumhuriyetimizin, Büyük Önder Atatürk’ün izinde, ona laik olacak biçimde mümkün olabildiği kadar müspet koşullarda ülkemizin kalkınmasını sağlamak için canla başla çalışmalıyız.