Yukarıdaki sözler, 17 Haziran 2015 tarihinde hayata veda eden, Başbakan ve Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel’e aittir. Demirel, 1965 yılında yapılan genel seçimlerde, Adalet Partisini tek başına iktidara getirdi. Türkiye 27 Mayıs 1960 darbesini yaşamış, demokratik sistem tahrip olmuş, ülke sosyal ve ekonomik açıdan krize girmişti. İşte bu koşullarda, iktidar olan Demirel ve Adalet Partisi, Demirel’in bizzat kendisinden duyduğum, “Ben deruhte ettiğim her önemli görevde, beraber, güvenerek  çalışacağım kişi Turgut’tur. (Özal)” dediği Özal’ı, Devlet Planlama Teşkilatı’nın başına getirerek, kolları sıvamış, Türkiye yeniden kalkınma ve gelişme sürecine girmiştir. 

1965’ten, 12 Mart 1971 tarihine kadar devam eden sürede, Türkiye istikrar içinde, kalkınma hızı yüzde 7’lerde, düşük enflasyonla büyümüş, eser ve hizmetler birbirini izlemiştir. Bu yıllar, benim Mülkiye’den sonra ‘London School of Economics”teki ihtisasımı bitirip, çok arzu ettiğim DPT’de çalıştığım dönemdi. Özal ve Demirel için planlama en önemli ve vazgeçilemez kuruluştu. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Hikmet Çetin, Merih Celasun, Ekrem Ceyhun, Dr. Yılmaz Ergenekon, İlhan Evliyaoğlu, Cafer Canlı, Oral Akman, Doğan Kayran, Vehbi Dinçer’lerden oluşan üst yöneticilerle, bizlerin uzmanlar olarak görev yaptığımız dev bir kadro iş başındaydı. Sadece, ziraatte değil, sanayide, bayındırlıkta, ulaştırmada, madencilikte gelişmeler, göz kamaştırıyordu. Demirel, Isparta’nın, İslamköyü’nden çıkmış, ziraat ve hayvancılığın içinde büyümüştü. Zaten lakabı da “Çoban Sülü” idi. Zorluklar içinde, azimle okumuş, İTÜ’ni, İnşaat Y.Mühendisi olarak bitirmiş, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın “Bizim Su Müdürü” olarak ifade ettiği, genç yaşta, DSİ Genel Müdürü olmuştu. Ziraat ve sulamaya verdiği önem nedeniyle, kendisine “Barajlar Kralı” adı verilmişti, GAP denilen, Güneydoğu Anadolu Projesi, tamamiyle Sn. Demirel’in eseridir. Yedi küpeli gelin dediği devasa barajlar, enerji santralleri, kompleks, entegre mega projesi, bölgeye ve Türkiye’ye çok büyük katkı sağlamıştır. Esasen, Demirel her vesile ile “GAP’ı kimselere gaptırmam” diyerek, eserine sahip çıkmıştır. 

Türkiye, Avrupa Birliği sürecinde, sahip olduğu zirai potansiyelle, “Avrupa’yı biz doyururuz” tezini işlemiştir. 2021 yılındayız ve Türkiye, dünyanın kendine yeterli yedi ülkesinden, nohut, arpa, fasulye, un, buğday, mercimek, ayçiçeği, pirinç vs. temel gıda maddelerini ithal eden bir ülke durumuna geldi, getirildi. Hatta saman tekrar edeyim “saman” ithal ediyoruz. Çin’in, dünyanın başına musallat ettiği Covid salgınından sonra, ziraat ve gıda üretimi hayati öneme haizdir. 

Şimdi bir örnekten hareket etmek istiyorum. Hollanda, dünyanın 100 milyar dolar ile ABD’den sonra ikinci gıda ihracatçısıdır. Hollanda 42.000 km kare (biz 800.000 km kare), toprağı, 16 milyon nüfusu (biz 84 milyon) 1 trilyon dolar GSMH (biz 730 Milyar dolar), 540 milyar dolar ihracat (biz 170 milyar dolar) yapıyor. İthalatı 415 milyar dolar, işsizlik sadece yüzde 3 (biz reel rakamla yüzde 16, yani 14 milyon), enflasyon yüzde 3 (biz yüzde 16), Hollanda dünyanın en büyük 18 ekonomisi (biz bir ara 15 iken şimdi 23’e düştük), fert başına milli geliri 48.000 dolar, Shell, ING, Robabank, Philips, Nobel gibi dünya devi markaları var. Kredi değerlendirme kuruluşlarının AAA kategorisinde, sosyal güvenlik, eğitim, konut, çevre, istihdam, sağlık, ferdi yaşam endikatörlerinde, elektrik, su tüketiminde, medeni, modern hayatta refah ülkesi, dünyanın en büyük havaalanı Schiphol Amsterdam’da (biz havaalanı yaptık diye kıskanmıyorlar). Düşünün toprakları yeterli olmadığından, zavallılar denizi doldurup, ileti teknoloji , aşırı verimlilik, modern usullerle tarım, gıda yaratıp, Fransa, Almanya, İtalya, Birleşik Krallık vs. ülkelere  ihracat yapıyorlar. Bu konuyu ünlü “Wageningen” üniversitesinin sorumluluğuna vermişler, büyük başarı ile ziraat, gıda üretimi yapıyorlar, satıyorlar. 

Özellikle pandemide en önemli konu, ziraat ve gıdadır. İnanıyorum ki, Türkiye’nin önünde fırsatlar vardır, kriz başarı getirebilir. İyi, gerçekçi planlara, bilhassa zirai planlamaya ve etkin uygulamalara ihtiyaç vardır. Ancak bu yönetim nedendir bilinmez, Devlet Planlama Teşkilatı’nı kapattı. Kendi ayağına kurşun sıktı.. Kalkınma Planlarını, Tarımsal Planlamayı kim yapacak!!! Eğer Türkiye 1 trilyon $ GSMH hedefine ulaşmak istiyorsa, zirai istihsalini 300 milyar $’a çıkarmalıdır. Bu rakama tarım ve gıda sanayi üretimi dahildir. Türkiye’nin ihracatında, zirai ve gıda ürünlerinin payı, mutlaka artmalı, Hollanda’nın üstünde olmalıdır. 

Cumhurbaşkanı Sn. Demirel, Türkiye’nin ekonomik yaklaşımları ile anılabilir. Birçok hizmet ve eserde imzası vardır. Örneğin; Boğaziçi Köprüsü’nü Demirel yaptırmış, ancak 12 Mart nedeniyle köprüyü alakasız kişiler açmış, törene davet edilmemiştir. Atatürk’e, Atatürk İlke ve İnkılaplarına yürekten bağlı Sn. Demirel’i aramızdan ayrılışının 6 yılında, rahmet ve özlemle anıyorum. Demirel’in, benimde hazır bulunduğum Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının Esenboğa’daki muhteşem konseri sonrasında “İşte, Laik, Atatürk Türkiye’si, İşte Atatürk’ün sanatçı çocukları” deyişini, hiç unutmuyorum... Defalarca ziyaret ettiğim Isparta, İslamköy’deki kabrinde, nurlar içinde uyusun, mekanı cennet olsun. Türk Milleti kendisine canla, başla hizmet edenleri asla unutmayacak biçimde kadirşinastır.