“Kendimizi başka yerlerde değil, Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı düşünüyoruz”... Bu sözler 21 Kasım 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan tarafından ifade edilmiştir. Ertuğrul Özkök “Eğer, Cumhurbaşkanı, ifadelerinde samimi ise, Türkiye uzun yıllardan beri kurduğu düşlere, hedeflere ulaşabilir” diyerek, memnuniyetini bildiriyor. 

Avrupa Birliği konusunda, daha önce de önemli sözler söylenmiştir. Başbakan İnönü, 1963 yılında Ankara Anlaşmasını imzalarken, yanında bulunan Planlamacılar, Ziya Müezzinoğlu ve Prof. Dr. Besim Üstünel’e “Bu anlaşmayı imzalıyorum, peki size soruyorum, Avrupa topluluğuna girdiğimiz gibi, eğer istersek çıkabilir miyiz?..” Yanındakiler “Tabii paşam, istediğimiz zaman çıkabiliriz” diyorlar. Özal, 1987’de resmi üyelik müracaatında “Avrupa Birliği uzun ince bir yoldur. Üye olsak da, olmasak da önemli olan Avrupa’nın ileri demokrasi ve refah standartlarını yakalamaktır” demişti. Bu amaçla, bize ikinci değişim (kendisinin tabiriyle Transformasyon) hamlesini hazırlama talimatını vermişti. Demirel, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Erdal İnönü, Deniz Baykal, her daim Avrupa Birliği fikrine inanmışlardı. Başbakan Ecevit, 1978 yılında Türkiye’nin ayağına kadar gelen tüm üyelik statüsünü “Bizler Pazar onlar ortak” diyerek reddettiğine, daha sonra oldukça pişman olmuş, Türkiye’nin aday ülke statüsü kazanıp, tam üyelik müzakerelerine geçme kararı, gene onun zamanında alınmıştır. 

Ben daima Avrupa Birliği üyeliğini, Türkiye için bir medeniyet, refah toplumuna, ileri demokrasi modeline ulaşma projesi olarak gördüm. Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyinin, olmazsa olmazları, İnsan Hak ve Hürriyetleri, Demokratik Parlamenter Sistem, Demokrasinin tüm kural ve kuramları ile işlediği, fikir, inanç, ifade hürriyetlerinin zorlama, baskı olmadan yerine getirildiği, herkesin düşüncelerini, fikirlerini hiçbir şeyden korkmadan ifade edebildiği, yazdığı yüksek değerlerdir. Avrupa Birliği/Konsey, adalet ve yargının tarafsız, bağımsız olmasını ön şart olarak kabul eder. Benim de görev yaptığım, Avrupa Konseyi’nde, son olarak çevre ve doğanın korunması, rant uğruna vatandaşın doğa haklarının elinden alınmaması, insani yaşam kriterlerinin azami değerlere yükseltilmesi esasları, yeni chapter olarak ilave edilmiştir. Takdim ettiğim, tüm bu şart ve esaslar bağlamında, acaba bizim devlet adamlarımız Türkiye’yi hangi noktada görüyorlar... 

Türkiye’nin, Avrupa Birliği’ne tam üye olabilme sürecinde, kamuoyunu aydınlatmak, ilgili makamlarla ortak çalışmalar yapmak, hükümetlere yardımcı olmak, AB makamları ile NGO statüsünde görüşmek amacıyla, Sn. Ziya Müezzinoğlu’nun öncülüğünde “Türkiye Avrupa Vakfı’nı (TAV)” kurduk. Bu vakıf güzel çalışmalar yapmıştır. Ben de vakfın mütevelli heyetinde, yönetiminde görev ifa ettim. Ancak, Ziya Bey’in ağırlaşan sağlık sorunları ve 14 Haziran 2020 tarihinde aramızdan ayrılması ile vakıf arzu edilen fonksiyonu icra edemedi. Vakfımızda, Uluç Özülker, İstemi Parman, Tunay İnce, Aydın Özü gibi daha birçok değerli arkadaşlarımız vardır. Türk toplumunda, eskiden AB’ye yüzde 73’lerde olan destek, şimdilerde yüzde 40’lara düşmüştür. Kadir Has Üniversitesi’nin Kurucu Mütevelli Heyet Üyesi olarak TAV ile üniversiteyi ortak bir zeminde buluşturmak, AB’nin eğitim kurumu olan “College de Bruggess”i, KHU bünyesinde eğitim kurumu olmasını sağlamak için çalışmalar yaptık. Collegenin Rektörü, değerli dostum, Prof. Dr. Paul Demarreti Türkiye’ye davet ettik. Kadir Hasta, Ziya Bey’in de katıldığı yoğun, faydalı toplantılar yaptık. Hatta bu toplantılara değerli dostum Prof. Dr. Erdal İnönü’yü de davet etmiştim. Büyük katkıları oldu. Ben, üniversitede görevdeyken, Sn. Kadir Has’ın talimatları ile Cibali’de, üniversitenin arkasındaki metruk binaları da alıyor, restore ederek, öğrenci yurdu, sosyal amaçlara tahsis ediyorduk. O tarihlerde modern görünüme kavuşturduğumuz, adına “Beyaz Ev” dediğimiz bir binanın bir katını TAV’a tahsis etmeye karar vermiştik. Koşuyolu’nda, eski bir maliye binasında faaliyet gösteren Türkiye Avrupa Vakfı’nın, yeni bir modern ve rahat merkeze kavuşmasından Ziya Bey çok memnun olmuş, bana defalarca teşekkür etmişti. Hatta kendisi rahatsızlanıp, evden çıkamaz duruma gelince, benim TAV Başkanı olmamı istemiş, bu amaçla evinde bir genel kurul toplantısı düzenlemişti. Fakat toplantı tarihinde, biz ABD’de çocukların yanında olduğumuzdan, bu husus gerçekleşemedi. Değerli diplomat arkadaşım İstemi Parman bu olayı yakından bilir. Kadir Has Üniversitesi’ndeki binanın bir katını da, önceden adı “Arı Grubu” olan benim de kurucusu olduğum, daha sonra “Political Quarterly” adını alan kuruluşa tahsis ediyorduk. Ancak Sn. Kadir Has’ın ölümü, benim üniversiteden ayrılmam neticesi, bu projeler akım kaldı. Ziya Bey’i, bu ciddi, Mülkiyeli, yüreği vatan aşkı ile dolu, devlet adamını 14 Haziran 2020 günü kaybettik. Türkiye Avrupa Vakfı, bizlere kalbi, yaşamı vatan aşkı ile dolu Rahmet Ziya Bey’in emanetidir. İnanıyorum ki, bu vakfı tekrar ayağa kaldırır, Avrupa Birliği yolunda çalışır duruma getirebilirsek Ziya Bey’in aziz ruhu huzur bulacaktır...