Türkiye ile ABD ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor..

Peki hali hazırda hacim yaklaşık 20 milyar dolar civarında seyrederken bu mümkün mü, hangi alanlarda ne tür adımlar atılabilir?

ABD'nin uyguladığı kota ve gümrük tariflerinin ticarete etkisi ne olur?

Yüksek teknoloji ürünleri ve savunma sanayii konusunda nasıl bir yol izlenebilir, doğrudan büyük yatırımlar almak mümkün mü?

Çin ile yaşanan ticaret savaşı Türkiye&ABD ticaretini nasıl etkiler?

Tüm bu başlıkları ve çok daha fazlasını Gazeteci&Yazar Dr. Şeref OĞUZ ile konuştuk..

Şu anda hali hazırda hacim yaklaşık 20 milyar dolar civarında seyrederken, hedeflenen hacmin 100 milyar dolara çıkmasının mümkün olup olmadığına ya da nasıl olabileceğine dair neler söylersiniz?

Burada sorun, hacmin miktarından ziyade, paylaşımın nasıl olacağına dairdir. Amerika, kendi ifadesiyle “sizden 50 milyar dolar, bizden 50 milyar dolar” beyanında, kendi 50 millyar dolarlık bize ihracatını kesin sağlayacaktır. Uçak, patriot, silah, ara malı vs ile bu 50 milyarlık kotayı dolduracağına kesin gözüyle bakabiliriz. Zira ihtiyacı olsun olmasın, gittiği ülkelere mal satma becerisine sahip tüccar bir başkan tarafından yönetiliyor.

Sorun, bizim 50 milyar doları nasıl dolduracağımızdır. Hali hazırda ABD’den demir cürufu alıyor, ona enerji basarak demire indirgiyor hatta boru yaparak ona satıyoruz. 1 milyarlık bu kanalı geliştirsek dahi bunun bir limiti vardır. En fazla 5 milyar dolara çıkabiliriz. Teknik ve ticari olarak bunu aşma imkanı yoktur. 50 milyarlık malı üretecek ve serbest Pazar şartlarında ABD’ye satacak isek Amerikanın talebinin neler olacağını bilmemiz gerekiyor. Hangi ürünlere ihtiyaç duyduğu bilgisi yetmiyor, bu mal ve hizmeti üretme kabiliyetimizi de irdeleyeceğiz.

ABD'nin zaman zaman uyguladığı kota ve gümrük tarifelerinin iki ülke ticaretine etkisini değerlendirecek olursak öngörüleriniz neler?

Öngörüm; ABD’nin kota ve ambargo silahını sık kullanacağı yönündedir. Gümrük tarifelerini neredeyse haftalık ilan edebiliyor. En son 24 farklı malda uygulanan gümrük tarifelerinde sorunlar oluşmuştu. Çelik ve alüminyum ilave vergisini, tekstilde de getirebilir. Nitekim bu yılın başında ülkemizi ziyaret eden ABD Ticaret Bakanlığı Terörün finansmanından sorumlu başkan yardımcısı, TOBB’un aracılığıyla bu uyarıyı vermişti; “ey iran ile ticaret yapan Türk şirketleri, eğer buna son vermez iseniz, ABD ile iş yapamazsınız” Oysa şu anda İran’ın en büyük ticaret ortağı, bizzat amerikadır ve körfez ülkeleri üzerinden kendi koyduğu ambargoyu bizzat kendisi delmektedir.

Yüksek teknoloji ürünlerinin ticarete etkisi nasıl olur? Apple, Dell gibi teknoloji ürünlerinin üretimi Türkiye'ye kayar mı?

Kayması düşünelebilir fakat kaymaz. Misal Apple örneğindeki gibi üretimin Çin’e kaydırılmasının sosyal sorunlarıyla yüzleşen Amerika, buna sıcak bakmaz. Hatta yurtdışında ucuz hammadde ver vergi cennetlerine akan, ucuz işgücü deposu memlekete göç etmiş şirketlerini geri çağırıor. 

İleri teknoloji ürüneri alanında Türkiye, üreticiden ziyade tüketici kimliğiyle vardır ve bu alan bizim döviz kazandırıcı hanemize değil, cari açık kalemimize yazılabilecektir.

Doğrudan büyük yatırımlar almak sözkonusu olabilir mi, örneğin Amazon gibi Walmart Türkiye'ye girer mi? Otomotiv yan sanayinde işbirliği olabilir mi?Turizm konusunda neler yapılması lazım?Cruise turları ile Galataport, Kuşadası turları destinasyona girebilir mi? Ayrıca Türk dizileri de çok meşhur, Hollywood ile ortak projeler geliştirilebilir mi? NBA NCAA gibi spor pazarlamasında ve e-sporda ortak ne gibi projeler yapılabilir?

Amerika, böylesi dev şirketlerinin küresel işbirlikteliğine açık olsa da operasyonel karlılık konusunda aslan payını asla başka ülkelere kaptırmayacaktır. Turizm alanında derinleştirilmiş işbirlikleri söz konusudur. Misal cruiser turizminde Türkiye, açık ara dünya lideri olan bir girişimcisi sayesinde küresel avantaj sağlamıştır. Fakat henüz Yenikapı veya Karaköy cruiser limanılarını dahi yapmamıştır. 

Dizilerimiz, yeni zenginlik alanları oluşturmaya namzettir. Burada son 2 yıldır gözle görülür gerilemeye rağman hala yığınca fırsat yatmaktadır. Dünyadaki her 3 dizinden biri bize ait ise bu alanda Hollywood ve Bollywood gibi küresel dev platformlarla işbirliği, faydalı olacaktır. Fakat zihin yapısı, “dizi yap, pazlar” anlayışının ötesine taşmalı, orta platform adımları atılmalıdır.

Savunma sanayisinde ortak projeler olabilir mi, F35 dışında ve bu Türkiye'deki tedarikçilere nasıl yansır?

Bu alanda varlığımız yadsınamaz. Geliştirdiğimiz kabiliyetler üzerinden daha etkin iş modelleri üretebilir, yeni kontratlar bağlayabiliriz. F35 bizi tüketici yapar. Kendi Tabiliyetler üzerinden daha etkin iş modelleri üretebilir, yeni kontratlar bağlayabiliriz. F35 bizi tüketici yapar. Kendi T35 hatta T36 hatta T36 vs gibi yeni nesil insansız uçaklar alanında başladığımız projeler üzerinden ortaklıklar kurabiliriz. F35 platformuna destek veren 7 Türk şirketi, 400’den fazla parçayı üretse de 12 bin civarındaki parçadan oluşan uçağın diğer ileri teknoloji kesimlerini de geliştirecek üniversite arge yapılarına ihtiyacımız ortadadır.

NASDAQ BİST ortaklığı gibi sermaye piyasasında bir çalışma ve İstanbul Finans Merkezi projesi nasıl örtüşebilir?

Bu alanda girişimlerimiz var fakat yetersizdir. Finansın olmadığı yerde merkezini kurmak, iyi niyet göstergesi olsa da sonuca götürmemektedir. Küresel sermaye hareketlerinin merkezi olaiblmenin ön koşulu, sağlıklı işleyen sermaye piyasası, fazlaca finansal enstrüman, derinlikli bankacılık sektörü ve girişimci zenginliğidir. Şimdiki haliyle İstanbul Finans Merkezi, cam binalar ve emlak ofisinden ibaret görünmektedir. Yakın gelecekte NASDAQ-BİST ortaklığı sağlansa dahi buradan bizim lehimize fayda üretmek, işletmelerimizin finansa erişimini arttırmak imkanı doğmayakcaktır.

Ortada ne finans ne de güven vardır. Hal böyle oluca niyetler iyi fakat uygulamalar kötü vaziyeti belirmektedir.

Son olarak küresel ölçekte bakacak olursak Çin ile yaşanan ticaret savaşı Türkiye/ABD ticaretini nasıl etkiler sizce?

Türkiye bu gerilimden fayda sağlayacak jeopolitik noktadadır. Çatışmanın Çin ve ABD için tıkayacağı alanlarda var olabiliriz. Çin’i daha yakın tanıma imkanı bulabilirsek, ticaret savaşından bize düşecek fırsatları görebiliriz.

Sorun şudur ki bırakın Çin’i, ABD’yi bir bu anlamda tanıyacak, analitik bakış açısıyla çözümleyecek entelektüel birikimden uzağız. Geçen yıl Çin’deki seyahatimde, biri Şanghay diğeri Pekin’de 2 farklı Türkiye Çalışmaları Enstitüsü’nü ziyaret ettim. Bizi yüzlerce bilim insanı ile çalışıyorlar. Biz ise orda bir Çin var uzakta türküsünü aşmış değiliz. Büyük devlet olmak, büyük düşünmekten geçer. Çin ile ABD çatışmasından fırsat pencerelerini de ancak büyük düşünen uluslar görebilir.

RÖPORTAJ: ESRA BARIK