TÜRK VE KÜRT ÇOCUKLARI KARDEŞTİR!..

Abone Ol
Büyük şehir çocuklarının pırıltılı gözleri kadar onların şaşkın ışıltılı gözlerini de çok seviyorum. Zaman zaman gittiğimden tanıyorlardı beni... Yine Doğu Anadolu misafirperverliğini gösterdiler... Birkaç ailenin hazırladığı o damakta tatlı burukluk bırakan çaylarını doyasıya içip, sofralarında oturup beraber yemek yedik.
Okulları tatil olmuş çocuklar elimdeki kitapları alırken sanki dünyanın tapusunu alıyor gibi mutluydular. Onların mutluluğu, dar çevrede ve yoksullukla sınırlıydı. Yaz okulları, aktiviteleri  veya ailelerin sahil koylarında tatil hazırlıkları yoktu. Büyük kentteki çocuklar gibi tatilini denizde, eğlenerek, dinlenerek geçirecek hayalleri yoktu.
Buradaki çocuklar mağara gibi kerpiçten yıkık dökük evlerde kalıyorlardı. Şehirli çocukların masallarındaki Yogi Ayı’nın yaşadığı mağaralar bile böyle değildi.
Doğu’daki bu çocuklar evet Kürt çocuklarıydı. Kürt-Türk diye ayrılmaya çalışılan, terörün senelerce bitip tükenmediği vahşi hayatın çocuklarıydılar.
Rojda isimli masmavi gözleri olan siyah saçlı 11 yaşındaki kız çocuğu yanıma yaklaşıp hemen soru sormaya başladı. Nerede yaşadığımı ve yaşadığım yerdeki çocuklarla kendi arasındaki farkı sordu?..
Zor bir soruydu!.. Çocukların aynı olduğunu hepsinin çok zeki ve masum olduklarını söylesem de onun öğrenmek istediği  başka şeydi.
ROJDA:
- “Ben dünyaya gelirken ırkımı, anne ve babamı seçme hakkına sahip değildim. O çocuklarda aynı hakka sahip değil di değil mi? O zaman neden onlar bizleri Kürt çocuğuyuz diye  aşağılıyorlar... Okula gittiğimizde bizde aynı andı okuyoruz onlarda aynı Türk Bayrağının önünde Atatürk resmine bakıp, and içiyoruz: “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım...”  Ben Kürt’üm ama Kürtçü değilim olamam biz Türk çocuklarıyız. Tıpkı mezhepler gibi düşünülse nasıl Şaafi, Hanefi  var bizde sadece Türk vatandaşının Kürt çocuklarıyız, bizi ne olur Türkler kendilerinden koparmasınlar. Bizi terörle bir tutmayıp, devlet, millet ve Türk kardeşlerim bize yardım etsinler!...” diyor ve hıçkırarak ağlıyordu. Gözyaşlarım kördüğüm gibi içime akıp gözlerim buğulanmıştı.
Israrla, çocukların hepsi birdir dedim. “Kürt –Türk çocukları Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşıdır. Ayrılmaz bir parçadır. Tıpkı et ile deri bütünlüğü gibi...”
Kahrolası terör yüzünden buradaki çocuklar aşağılık duygusuna kapılmış, ruhen yaralıydılar. İçlerinde kocaman eksiklik acısı vardı. Türk halkının da içinde kocaman kor ateş vardı. Doğu Anadolu’da vatani görevlerinde şehit verdikleri evlatlarının acısı geçmeyen bir yaraydı.
Bu sancılı durumlara sebebiyet veren Kürt-Türk halkı ve çocukları değildi. Lanet Kürtçülüğü savunan terör örgütüydü.
Rojda, doğru söylüyordu. Ne Türk’ün, ne Kürt’ün dünyaya gelirken yaşam biçimini seçme hakkı yoktu!..
Osmanlı döneminden beri Kürt-Türk kardeşliği devam ederken dış güçlerden Ermeni  politikasıyla Kürtlere, Kürtçülük verilmeye çalışılmıştır. Oysa; Kürt’te Türk’te Müslüman ve aziz vatanın bayrağı altında yaşayan kardeşlerdir.
Kürtlük bir kavimdir.
Kürt bölgesi kurulacakmış...
Hangi Kürt bölgesi?
Kürt nüfusu Türkiye'nin tamamına yayılmıştır. En büyük Kürt şehri artık Diyarbakır değildir, İstanbul'dur.
Emperyalistler, misyonerler, fesatçılar, Osmanlı devlet-i İslâmiyesini kavimiyetçilik vebası ile yıktılar.
İnsanlar kavimlerini sevebilir, kavimlerine hizmet etmek için çalışabilir ama Müslümanlık kavimiyetçiliği yasak etmektedir!!! Hepimiz Müslüman isek bu yasağa uyulmalıdır! Türk kavmiyetçiliğinin önderi kimdir? Diyarbakırlı Ziya Gökalp değil midir? Bu zat Türkçülüğe ve kavimiyetçiliğe soyunmadan önce Kürt milliyetçiliği yapmamış mıdır? Kürt grameri (veya sözlüğü) yazmamış mıdır? (Bu kitabın bir nüshası Sinop'ta Dr. Rıza Nur kütüphanesindeymiş. Bir akademisyen almış ve iade etmemiş.)
Ziya Gökalp’in baş müridi Selanikli muallim Moiz Kohen, Yahudiliğini gizleyerek, buram buram Oğuz Türkü kokan Tekin Alp sahte ve takma adıyla ateşli Türkçülük ve kavmiyetçilik yapmamış mıdır? Bu Yahudi, kitaplarından birine "Kahr olsun Şeriat..." başlıklı iğrenç bir bölüm koymamış mıdır?
Yakın tarihimizde Kürtlerden de bozuk ideolojiye, bozuk düzene hizmet etmiş, yaltaklanmış kimseler çıkmıştır. Bu kavime sahip Kürt halkı Kürt çocuk ve gençleri kandırılmıştır. Ekonomi zorluk, yaşam koşullarının çaresizliği onları denize düşen birinin yılana sarılmasını sağlamış olsa da bu terörden uzak kalmak istemektedirler.
Kavim bir realitedir, bir olgudur. Lakin İslâm, kavmiyetçiliği kabul etmez!!!
Müslüman Kürtler, Kürt kavmiyetçiliği ile ayrılamazlar.
Bu memlekette PKK'yı Kürt halkı kurmamıştır. Ermeniler, Türkiye'yi yıkmak isteyenler, dış güçler kurup bugüne kadar getirmiştir.
Kürt olalım ama Kürtçülük yapmayalım.
Papaza kızıp oruç bozmayalım...
Rojda ve Rojda gibi çocukların anne ve babaları devlet tarafından sahiplenilmeli, onlardaki bu eksiklik aşağılık duygusu için asıl “akil kadro” acilen Doğu Anadolu Bölgesinin ücra köylerinde ve uzman bilir kişilerce; psikolog, sosyologlar, antropologlar bu insanların evlerine gidip, can sevgi dolu çaylarını içip Türk Vatandaşı olma gururunu özümsetip, önemsetecek iletişimler sağlanmalı... O zaman bilinçlenen halk ve çocuklar terörün tuzağına düşmeyecek, vatan huzuru, psikolojisi bozulmayacak tarihten günümüze uzanan Türk –Kürt kardeşliği bir yürek olacaktır...