Türkiye devi uyanıyor. Zaten uyanmak zorunda. Her konuda her sorunda, daha da kararlı olarak ben de varım demesi gerektiğini biliyor; buna inanıyor ve bunu diyor aynı zamanda.

     Nitekim dev bir ilim adamımız, kendi dalında dev bir eser, dev bir yapıt ortaya koymayı başarmuştır. Türkiye bununla ne kadar övünse yeridir.

     Her alanda böyle evlâtları zuhûr ettikçe Türkiye dostları sevinecek, çekemeyenler hasetler içinde  kıvranacaktır.

     Âdeta ikinci bir Şemsettin Sami ortaya çıkmış. Tıb sâhasında, yüreklere su serpmiş. En zor ve en çok ihtiyaç duyulan bir ilim dalında, Türkçe’nin bunda da söz sahibi olacağını; olması lâzım geldiğini kanıtlamıştır. Var olsun sağ olsun. Vatana millete kutlu olsun.

     Diğer branşlardaki ilim adamlarımıza da örnek olsun diyor; Türk ilim ufkundan daha nice ilim güneşleri doğsun istiyoruz. İhtiyacımız var. Kaldı ki ihtiyaç terakkî ve ilerlemenin hocasıdır.

     Çünkü ihtiyaç arttıkça arayış başlar. Arayış ise bir sonuca insanı sürükler. Hele bir de üstüne üstlük merak kamçısı üstümüzde şaklarsa ve şaklıyorsa; daha nice bilimsel başarıdan başarıya koşacağımız muhakkak ve inşâllah mukadderdir de.

     Çünkü biz istiyoruz. İstemekle kalmıyor, gereken çalışmayı yapıyoruz. Öyleyse mecrada olana netice müyesser olacaktır.

     Buna inanıyoruz. İnandığımız için güçlüyüz. Güçlü olduğumuz için başarılıyız. Başaracağız.

     Çünkü istek, karar ve çaba;

     Götürür bizi, er geç sonuca.

     Nice böyle ilim adamlarımız çıkar,

     Karanlık denilen bilgisizliği yıkar.

     Nitekim Prof. Dr. Cemal Mıhçıoğlu bu millî ihtiyacı çok güzel şekilde dile getiriyor:

     Bugün hekimlik dilimiz İngilizce, Fransızca, Lâtince, bir ölçüde de Almanca’dan gelme sözcüklerin...kaynaştığı alacalı bulacalı bir bohça görünümündedir.

     İngilizce sözcüklerin Fransızcalaştırılarak, Fransızca sözcüklerin İngilizceleştirilerek, her ikisinin birden Türkçeleştirilerek ya da yanlış söylenerek bozulup yozlaştırılmış biçimde kullanılması, durumu bilenleri aşırı ölçüde tedirgin eden yaygın bir uygulamadır.

     Ağaç dallarının birbirine girdiği, sarmaşıkların sımsıkı sardığı türlü börtü böceğin dolaştığı bir cengel ormanını andıran bu dili öğrenmek de, öğretmek de günümüzde başlı başına bir soruna dönüşmüştür.

     Türkiye’deki orta öğretim kurumlarının kaymağını oluşturan gençler, Tıp Fakülteleri’mizde, kökenini bilmedikleri için kendilerine hiçbir  şeyi çağrıştırmayan yüzlerce, binlerce yabancı sözcüğü belleklerine yerleştirebilmek için olağanüstü yıpratıcı bir çaba göstermek durumunda kalmakta, zaten çok yorucu olan Tıp Öğretimi’nin yükü bu yüzden daha da ağırlaşmaktadır.

     Bu durumda hekimlik dilinin Türkçeleştirilmesi, artık yalnız ulusal onuru zedelemekten de geri kalmayan çirkin bir kargaşayı ortadan kaldırıp ulusal dili egemen kılmak bakımından değil, anlayıp öğrenmeyi kolaylaştırmak bakımından da kaçınılmaz bir zorunluluk olmuştur.

     Türkçe köklerden, Türkçe ekler kullanılarak türetilecek, kavramların anlamını da açıklayıcı nitelikteki bilimsözleri, gerçekten Uluslar arası nitelik taşıyan Lâtinceleriyle birlikte sunulduğunda tıp öğreniminin yepyeni bir ruh, yepyeni bir görünüm kazanacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

X

     Atatürk’ün 1930’larda yeni bir hızla başlattığı dil devrimi, güç bir öğrenimi, güç bir çalışmanın izlediği hekimlik alanını yeterince etkileyememiş, bunda hekimlik uğraşının kendine özgü içe 

kapalılığının yanı sıra, çok dar uzmanlık alanlarına bölünmüş olmasından kaynaklanan engellerin de  etkisi olmuştur.

     Dr. Süreyya Ülker’in oluşturduğu bu sözlük (Ülker Tıp Terimleri Sözlüğü), yalnız...bir birikimi toplu olarak bir araya getirmekle kalmamakta, yazarın kendisi de birçok bilimsözüne karşılıklar önererek boşlukları doldurmağa çalışmaktadır.

     Not: Eserin temin edileceği telefonlar:

     0 212 279 10 26 – 279 16 07

     0 212 585 61 91 – 585 67 46

     (18. 03. 2005)