Küçük yaşta öksüz kalan ve dedesi tarafından büyütülen Sedat Umran 1948’de Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirerek çalışma hayatına atıldı. Değişik sektörlerde farklı hizmet birimlerinde çalışarak 1974 yılında emekli oldu.
Çalışma hayatında da şiir sevdasını devam ettirmekle beraber emeklilikten sonra bütün ömrünü şiir ve Almancadan tercümelere teksif etti.
LEKE isimli şiir kitabıyla tanınmaya başladı ve EŞYANIN ŞAİRİ olarak anıldı.
Şiire hiç ara vermeyen ve neredeyse şiirle yatıp, şiirle kalkan biri olarak hafızalarda yer etti. Ne zaman bir araya gelsek mutlaka sözü şiirle açar, şiirle devam ettirir ve şiirle kapatırdı.
Hafızasında hemen her şairin pek çok şiiri mevcuttu ve yeri geldi mi o kendine has tavrıyla okuyuverirdi.
Adını sanını hiç duymadığımız, hakkında hiçbir bilgimiz olmayan pek çok şairin şiiri vardı hafızasında.
Şiir sevdalısı olan Sedat Umran şairin kim ve neci olduğuna bakmaz, güzel bir şiir bulduğunda yeni bir dünya keşfetmişçesine sevinirdi.
Onun için, şairin siyasi kanaati, neye inanıp inanmadığı önemli değildi. İşlediği konu, işleyiş tarzı ve kalitesi esastı.
Beğendiği şairlerden bahsederken yüzünde sevinç ifadesi olur, beğenmediği şairden bahsederken de üzüntü duyduğu anlaşılırdı.
Benim gördüğüm, bildiğim Sedat Ümran ‘şiir gibi’ zarif, manidar, insanı yormayan, düşünmeye anlamaya sevk eden biriydi.
Şiirlerini okuyanlar bilecektir, bir kibrit çöpüne, rüzgârın önünde sürüklenen kağıt parçasına ve benzer nice eşyaya ve eşyanın parçalarına yazdığı şiirler, okundukça yeni bakış açılarına götürür insanı.
Sedat Umran’ın şiirlerini okurken o eşyalar veya parçaları çok farklı manalarla canlanıverir. ‘Ve onlar bizim parçalarımız. O basit eşyalar bizim değerlerimiz’. Dedirtiverir insana.
Bazen hiç kale almadığımız, hatta küçümseyip fırlatıp attığımız o eşyaların hayatımızdan çekildiğini düşündüğümüzde fark ederiz değerini.
Şairi bu tarz şiir yazmaya sürükleyen sebepler nedir bilinmez ama genel manada baktığımız da koca bir eve girmek için kapı, kapıyı açmak için anahtar ne kadar önemli ise hayatımızda da eşya o kadar önemli bir yer tutar.
Belki hayatı ciddiye almak, en küçük parçaya kadar her eşyanın hayatımızı tamamlayıcı birer unsuru olarak kabullenmek, bekli de tam tersine günü geldiğinde hayatın sona ermesi ve hükmünü kaybetmesi halinde basit bir eşya mesabesinde kalacağı esasına vurgu yapmak istiyor şair.
Sedat Umran’ın şiirlerinin yayınlandığı gazete ve dergilere baktığımızda da, insanı daha güzel daha geniş bir manada kuşatmış olduğunu görüyoruz. Dünya görüşleri itibariyle birbirinden böylesine kopuk, böylesine uzak duran yayın organları şairimizin şiirleriyle tam bir bütünlük içerisinde duruyor sanki.
Şiirleriyle farklı ve özel bir yer edinen Sedat Umran geride pek değerli tercüme eserler bıraktı. Şüphesiz Almancayı en iyi bilenlerden olan Sedat Umran’ın eseri de var olacaktır. Ama şiirleri her vesile ile hatırlanacak farklı bir üslup farklı bir tarz olarak varlığını devam ettirecektir. Vefatının üzerinden henüz bir ay geçmemiş olmasına rağmen kendisini özleten değerli dostuma Allahdan rahmet diliyorum