Türk-İslâm Birliği'ne öncü olmak, aslında Türkiye'nin üstlenmesi gereken bir görevdi. Görevden öte, ülkemizin hayati geleceği, eski Osmanlı coğrafyasında günün koşullarına uygun bir birliktelik oluşturabilmesiydi. 

Ama Türkiye'nin içine düşürüldüğü şartlar, bu adımları atmamızı engellemiştir. 

İnisyatifi ele alamayan Türkiye yerine bu oluşuma ABD soyunmuştur. 

Türkiye, Ortadoğu'da barış ve refahın hakim kılınması, bu amaçla demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetişim ilkelerinin güçlendirilmesi ve serbest piyasa ekonomisinin işletilmesi unsurlarını içeren bir dönüşümün bölge için bir gereksinim oluşturduğunu çeşitli kanallardan her dönem dile getiriyor. Ortadoğu ülkelerinde esasen başlatılmış olan reform girişimlerinin olumlu sonuçlar vererek, daha demokratik, hür, açık, barışçı, istikrarlı, iyi yönetilen ve ekonomik bakımdan daha müreffeh bir Ortadoğu'ya doğru yol alınması Türkiye'nin sadece temennisi değil, bölgeye yönelik dış politika yaklaşımlarının da temel hedefi olarak dile getiriliyor. Diplomatik kaynaklara göre, bu konuda Türkiye'nin Ortadoğu'ya ilişkin vizyonu, BOP girişimi uluslar arası gündemi meşgul etmeden de önce bölge ülkelerindeki muhataplar ve İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) toplantılarda da dile getiriliyordu. Bölgeyi iyi tanıyan Türkiye, hatalı başlangıç noktalarından hareket edildiği takdirde değişim çabalarının arzu edilen sonuçları vermeyebileceğinden, yeni sorunlara yol açabileceğinden de duyduğu endişesi nedeniyle bölgede değişimi amaçlayan girişimlere yapıcı ancak aynı zamanda gerçekçi ve duyarlı bir şekilde yaklaşma taraftarı bir tavır takınıyor. 

G-8 oluşumu, BOP girişimi bağlamında ön plana çıkan uluslararası oluşumların başında geliyor. Haziran ayında ABD'de yapılan G-8 Zirvesi'nde 'İlerleme ve Ortak Bir Gelecek İçin Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesiyle Ortaklık' başlıklı siyasi bildiri ve bununla bağlantılı bir 'G-8 Reformları Destekleme Planı' açıklanmıştı. Siyasi bildiride, G-8'in BOP'a yönelik başlattığı girişimin temel unsurları ve ilkeleri ortaya kondu. Başta Arap-İsrail ihtilafının çözüm yoluna sokulması gereği olması başta olmak üzere, gerek AB ve bölge ülkeleri gerekse Türkiye tarafından önemle üzerinde durulan ilkeler de sıralandı. 'Reformları Destekleme Planı'nda ise, siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel reformları desteklemek amacıyla bölge ülkeleriyle ortaklık temelinde kurulması öngörülen mekanizmalar ve hayata geçirilmesi planlanan projeler sıralandı. Bunların başında G-8 ve bölge ülke hükümetlerinin ilgili bakanlarının biraraya geleceği 'Gelecek İçin Forum' platformunun oluşturulması geliyor. G-8 çerçevesindeki çalışmalara Türkiye, 'demokratik ortak' devlet adı altında davet edilmişti. 

Türkiye nerede duracağına iyi karar vermelidir. 

ABD'nin Genişletilmiş BOP'unun figüranı mı olacak, yoksa baş aktör olma yolunda riskleri göze alabilecek mi? 

IMF ve Dünya Bankası kıskacındaki Türkiye'ye yeni bir oluşumun liderliğini bırakmazlar. 

Bir birliktelik ne ırk, ne de din birliği ile sağlanamaz. 

Bu birliktelik ancak ekonomik güçlerin birleştirilmesiyle mümkün olabilir. 

Türk-İslâm Birliği'nin kurulabilmesi eski Osmanlı coğrafyasının yeniden huzur bulabilmesi için gerekli bir fikir jimnastiğidir. Projelerin hayat bulabilmesi için, önce hayal edilmesi gerekir.