Türk düşüncesinde yeni ufuklar açan bir ilim adamı: Selahaddin Halilov

Abone Ol
Düşünce geleneğimizin değişim süreçleri dikkate alındığında Türk kültürünün mevcut şartlarda Türk Halklarına hizmet edebilmesi, ihtiyaçları karşılayabilmesi ve tarihimize layık seviyeye ulaşabilmesinde aydınlar ve düşünce üreten insanlar çok büyük öneme haizdir. Azerbaycan Türklerinin son yüzyılda yetiştirdiği ilim ve fikir adamlarının en seçkin simalarından biri olan Prof.Dr. Selaheddin Halilov felsefe akımları başta olmak üzere sosyal ilimlerin her sahasında geniş bir kültür birikimine sahip düşünürlerimizdendir. Halilov, ailesinden ve çocukluk dönemini geçirdiği Borçalı mühitinden esinlemelerle  Türk kültürü sevgisiyle yetişmiştir. Bu sağlam milli kültür ona milliliği ilme ve ilmi de milliğe feda ettirmeyecek bir hüviyet kazandırmıştı.

Selaheddin Halilov, çeşitli yönleriyle ele alınması ve tahlil edilmesi gereken bir filizof, alim ve düşünürdür. Nitekim yaşadığı toplumun güncel konularına eğilmesi, bugünün şartlarında Azerbaycan, Türk ve İslam Dünyası meseleleri hakkındaki görüşleri, felsefe alanında yaptığı mesleki çalışmaları ve nihayet üslubu, ayrı ayrı üzerinde durulması gereken konulardır.

Halilovun çalışmaları, sadece Azerbaycan ile sınırlı değildir. Sovyerler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarını kazanan Türk topluluklarının düşünce sorunları onun alakadar olduğu konular arasında yer almıştır. Eserleri bir çok dile çevrilen ve dünyanın sayılı filozofları arasında kabul gören Halilov, Sovyetler Birliği'nin baskıcı idaresi altında dahi felsefe alanında yaptığı çalışmalarında  Türk Dünyasının milli ve kültürel sorunlarını cesurca savunmaktan çekinmemiştir.

Türk Dünyasının sorunları üzerinde düşünen, kuşatıcı bir zihinle problemlere yaklaşan, global sorunlar üzerinde düşünen Halilovun bir diğer özelliği, Batı'da felsefe alanında üretilmiş bilgileri aktarmak yerine,  dünya felsefe camiasında ciddi kabul gören düşünce üretmeyi yeltenmesidir. Verdiği konferansların birinde “milletler için hayati önem taşıyan düşünce büyüklüğünü ve onun sonucunda bir mefkûreyi insanlığa sunabilmek toplumların başarabilecekleri en zor işlerden” olduğunu vurgulamaktadır.” Özellikle son dönemlerde onun Ebu Turhan isimli Doğunun ve Türk-İslam Dünyasının büyük düşünürünün Hikmet Dünyası üzerine yaptığı çalışmalar daha şimdiden dünya fikir hazinesine cığır açıcı yeni bir soluk kazandıracağı ve dönüm noktası olcağına kesin gözüyle bakılıyor.

O, problemleri göstermekle kalmaz aynı zamanda çözüm yolları da önermektedir. Onun kanaatine göre Türk Dünyası’nın önemli sorunlarına çare bulmanın tek ve ortak yolu, bu sorunları felsefi bakış açısıyla incelemek ve bu bağlamda tedbirler uyğulamaktı. Bu tedbirlerin başında özel yetenekli gençlerin yetiştirilmesine özel önem addetmektedir. Ona göre Türk Dünyası’nda kalkınmayı yapacak olanlar, memleketin sorunları üzerinde düşünmeye ve çözüm bulmaya elverişli kalitede yetişmiş genç beyinlerdir. Bu gençlerin yetişmesi için devlet ve özel kurumlar her tür desteği sağlamaktan kaçınmamalıdır. Halilov, kendisi de yaşamı boyunca  bu hususu hayat ilkesi edinmiş ve gençlere gereken her türlü desteği vermiştir. Nitekim Azerbaycan’ın ilk özel üniversitesinin rektörü olduğu dönemde üniversitede oluşturduğu, çeşitli konularda oturum ve panellerin yapıldığı “İstidad” kulübüne özel yetenekli gençlerin toplanmasına nail olmuş, öğrencilere ve memleketin önde gelen aydınlarına özel burslar tasis etmek yoluyla onların araştırma ve okumaya teşvik etmiştir. Bu kulübün müdavimleri bugün Azerbaycan’ın ve Türk Dünyası’nın diğer ülkelerinin önde gelen genç elit yöneticileri arasında yer almaktalar. Halilov, günümüzde de bu geleneği sürdürmeye devam ediyor. Başkanlığını yaptığı “Şark-Garb Felsefe Merkezinde” ayda iki kez yapılan felsefi tartışmaların konu başlıkları ve yapılan polemikler  bir taraftan gençlerin düşünce platformunda görüşlerinin pekişmesine yardımcı olmakta, diğer taraftan Merkezin  özel bursları Türk Dünyası’nın çeşitli ülklerinde  sosyal bilim alanında çalışan gençlere önemli katkı sağlamaktadır.

Pek çok mütefekkir, ilim ve sanat ehli sadece eser vermekle görevlerinin bittiğine inanırlar. Fildişi kulelerinden cemiyetin içerisine inen insanlarla muhatap olan tefekkür ehli örnekleri toplumumuzda maalesef çok azdır. Halilov, bütün eserlerinin ana konusu olan meseleleri sadece yazmakla yetinmemiş, bunların insana ve hayata katılması için cemiyet faaliyetlerine de bulunmaktadır. Bu faaliyetler çerçevesinde onun Türk Dünyası Felsefeciler Birliği yönündeki çalışmaları ayrıca üzerinde durulması gereken konuların başında gelmektedir. Bu bağlamda Türk Dünyasının çeşitli ülkelerinden olan felseficelerle yaptığı çok saylı toplantılar,  verdiği konferanslar, genel yayın editörlüğünü yaptığı “Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergi”sindeki Türk dünyası felsefe çalışmalarına özel bir bölüm ayırması ve kaleme aldığı yazılar fikirlerin pratiğe aktarılması anlamında önem arzeden konular arasında yer almaktadır. Halilovun Türk felsefesine katkısı aynı zamanda eserlerinin diliyle de yakından ilintilidir. Düşünürün bütün eserleri çok akıcı bir dille kaleme alınmıştır. Sağlam bir Azerbaycan Türkçesi şuuru ile yazılan bu eserler, hem fikri yapılarıyla zihinleri beslemekte, hem de Türkce felsefe dilinin oluşmasına önemli katkıda bulunmaktadır . Bu da yazarın muharrik gücünün iman, aşk ve vecd olmasıyla ilgili bir durumdur. Cümleler, metni monotonluktan kurtaracak bir çeşitlilik gösterir. Bu da dilin bu manadaki imkanlarını düşünür tarafından en iyi şekilde kullanılması olarak değerlendirilmelidir.

Selahaddin Halilov, düşünen bir kimse olduğu kadar, bir mefkure adamıdır. Mefkure adamı olduğu kadar iyi bir maarifçidir. Bütün bu vasıfları şahsında birleştirmiş olan Selahaddin Halilov ve onun gibi başka mefkure adamlarının sesi her çağ ve her devir içindir.