Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) başarılı Türklerle yaptığım röportajların  çoğunda ortak nokta şuydu: Hollywood filmlerinde yansıtılan Amerikan Rüyasını gerçekleştirebilme ihtimali... Film ve dizi endüstrisi şüphesiz bir ülkenin tanıtımı için en iyi pazarlama yöntemlerinden biri. Son 10 senede Türk film ve dizilerinin dünya genelinde gösterdiği başarı da önemli bir noktaya ulaştı. Geçtiğimiz günlerde Beyaz Saray’ın bahçesinde muhabir arkadaşımla  konuşurken Amerikalı bir gazeteci yanımıza yaklaştı ve ‘Türkçe mi konuşuyorsunuz?’ diye sordu. Bunda şaşılacak bir şey yok elbette ama  kendisine Türk dizi ve filmlerini mi izliyorsunuz diye sorunca cevabı evet oldu. ABD’de özellikle Neflix’ten sonra bizim dizi ve filmlere büyük bir ilgi oldu. Facebook’ta  gruplar kuran Amerikalılar yanlızca dizileri değil oyuncuların özel hayatlarını bile bizden daha iyi biliyorlar. Zaten Müslüman Amerikalılar benim bilmediğim dizileri ve oyuncularının tüm hayatını biliyor... Türk dizi ve filmlerine ilgi artınca Wisconsin-Madison Üniversitesi'de halihazırda verilen Türkçe dersinin yanına, üniversite tarihinde de bir ilk olan “Türk Dizi ve Sineması’nda Ulus, Tarih ve Aile” adlı İngilizce bir lisans dersi açıldı. Tüm bunları, öğrencilerin derse ilgisini ve Bölüm Başkanı Dr. Nâlân Erbil’in ABD hikayesini konuştuk...



Röportaj: Anıl Sural

Fotoğraf: Rona Doğan

Önce Vatan Gazetesi Washington DC



Nâlân Hocam öncelikle sizin ABD hikayeniz nasıl başladı?

Yaklaşık on yıl önce Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde yüksek lisansa başlamamla birlikte ABD’deki hikayem de başladı. Öncesinde Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı’ndan mezun olduktan sonra yüksek lisans dersleri aldım ve özel bir üniversitede İngilizce dersleri verdim. Öğrenci vizesi alarak ABD’ye geldim ve mezun olduktan sonra da çalışma vizesine geçtim.

Şu anki görevinizden ve çalışma alanınızdan bahsedebilir misiniz? 

Şu anda Wisconsin-Madison Üniversite’sinde Almanca, Nordik ve Slav Dilleri (German, Nordic, and Slavic) bölümünde öğretim görevlisiyim. Üniversitemizde adı “Faculty Associate” olarak geçen bir pozisyon. Çalışma alanlarım 19. ve 20. yüzyıl Osmanlı Edebiyatı, Çağdaş Türkçe Edebiyat, Türkiye Sineması ve Dil Eğitimi’nde Sosyal Adalet. Akademik dönemde lisans ve yüksek lisans/doktora seviyesinde başlangıçtan ileri seviyeye kadar Türkçe, başlangıç düzey Azerice ve Osmanlıca dil dersleri, lisans seviyesinde de İngilizce Türkiye Edebiyatı ve Film dersleri veriyorum. Yaz döneminde ise Arapça, Farsça ve Türkçe Yoğunlaştırılmış Dil Enstitüsü’nde (Arabic, Persian, and Turkish Language Institute) hızlandırılmış Türkçe dersleri direktörlüğü yapıyorum. Geçen yıl federal hükümetten aldığımız Türkçe Dil İnisiyatifi (Turkish Flagship Language Initiative) fonu sayesinde artık yaz döneminde her seviye hızlandırılmış Türkçe dersleri verebiliyoruz.


Bu pozisyona geliş sürecini de anlatır mısınız? 

Elbette. 2018’in sonbahar döneminde üniversitenin Asya Dilleri ve Kültürleri bölümündeki doktoramı Karşılaştırmalı Edebiyat yan dalıyla birlikte bitirdim. Doktora öğrencisiyken aynı zamanda Türkçe öğretiyordum. Mezun olurken de üniversitede Türkçe ve kültür dersleri verecek tam zamanlı bir öğretim üyesi ihtiyacı oluşmuştu ve bu pozisyon için ilân verildi. Ben de başvuru yapıp işe alındım ve 2019’un başında şimdiki görevimde çalışmaya başladım.

Türkçe dersleri üniversitede neden ve ne zaman açılmış? 

Türkçe’nin üniversitede uzun bir tarihi var. Türkçe Çalışmaları kürsüsünü merhum Osmanlı ve Türkiye Tarihçisi Profesör Kemal Karpat 1967’de Tarih bölümüne geldiğinde başlatmış. Ayrıca benim de aslında birlikte çalışmaya geldiğim Profesör Sarah Moment Atış (Atis) da 1976’dan emekli olduğu 2010’a kadar Asya Dilleri ve Kültürleri bölümünde Türkçe Edebiyat ve kültür dersleri vermekteydi. Türkçe dil dersleri de bu süre boyunca asistanlar ve öğretim üyeleri tarafından verilmekteydi.

Türkçe ders veren bölümünüzden ve neden Türkçe öğretildiğinden bahsedebilir misiniz? 

Türkçe, toplamda on altı dil öğretilen Almanca, Nordik ve Slav Dilleri bölümünün nispeten yeni diyebileceğimiz bir kolu. Türkçeyi Orta Asya ve Balkanlar’daki diğer Türk dilleriyle ve Almanya’daki diasporayla ilişkili olarak düşündüğümüzde Türkçenin, bölümün diğer coğrafi ve akademik alanlarının doğal bir parçası olduğunu görebiliriz. Zira bölümümüzdeki hocalarımızdan bir tanesi de Türk-Alman Edebiyatı çalışan Profesör Venkat B. Mani. Türkçe aynı zamanda Orta Doğu Çalışmaları programının da bir üyesi. Aslında Türkçenin Orta Asya’dan, Ortadoğu’ya, Almanya’dan İskandinavya’ya kadar uzanan topraklardaki izi onun aynı zamanda coğrafyalar ve uluslararası geçişliliğini de imliyor. Bunun program, bölüm ve üniversite çapında görünür olmasını bir avantaj olarak nitelendiriyorum.

Türkçe öğrenen öğrencilerin profilinden bahsedebilir misiniz Nâlân Hocam? 

Öğrencilerimiz program açısından lisans veya yüksek lisans/doktora öğrencilerinden ve herhangi bir programa kaydı olmayan özel öğrencilerden oluşuyor. Program öğrencileri çoğunlukla Uluslararası İlişkiler, Sanat Tarihi, Almanca Çalışmaları ve Coğrafya gibi bölümlerde okuyor. Bunların dışında Mühendislik ve Pozitif Bilimlerde okuyan ailesi Türkiye’den göçmen olarak ABD’ye gelmiş birinci kuşak öğrencilerimiz de oluyor ve birçoğu “ev içi Türkçesi” olarak nitelendirebileceğimiz seviyede konuşabiliyorlar. Çoğu eyaletteki devlet okullarında ilköğretim ve ortaöğretimde Türkçe öğrenemedikleri için okuma-yazma, okuduğunu anlama becerileri eksik kalıyor. Yine bazı öğrencilerimiz birinci ya da ikinci kuşak Balkan göçmeni olduğu için okuma-yazma olmadan kendi Türkçelerini konuşabiliyor veya sadece anlayabiliyorlar. Bu öğrencilerin bazıları sadece ailevi sebeplerden dolayı Türkçelerini geliştirmek isteyebiliyorlar. Ayrıca Almanca ve Göçmenlik Çalışmalarından öğrencilerim ve az da olsa arkadaş tavsiyesiyle Türkçe alan öğrencilerim de oluyor. Sadece Türk dizisi izledikleri için Türkçe öğrenmeye başlayan öğrenciler de gelmeye başladı. Kısacası Türkçeyle ailevi bağı olan ve Türkçeye akademik ve kültürel ilgisi olan bir öğrenci profilimiz bulunuyor. 

ABD’de yaşayanlara Türkçe öğretmek nasıl bir duygu? 

Benim açımdan bayağı doyurucu bir deneyim. Bizim derslerimizi alan öğrenciler önceden Türkiye’ye ve Türkçe konuşan topluluklara olan kişisel ya da akademik ilgileri dolayısıyla dersi aldıklarından, dersler çok daha etkileşimli ve verimli geçiyor diyebilirim. Aynı zamanda öğrenci sayısı az olduğu ve her bir öğrencinin kendi yaşam deneyimlerini derse katmasını sağlamaya çalıştığımız için derslerimizde yakın bir topluluk duygusu oluşuyor. Türkçe derslerini karşılıklı öğrendiğimiz zengin bir etkileşim alanı olarak tanımlayabilirim.

Türkçe öğretirken yaşadığınız ve hiç unutamadığınız bir anınız var mı? 

Aslında birden fazla bu türden anım var. Bunlardan sadece bir tanesi de üç yıl önce Türkçe öğrenmeye başlayan bir öğrencimin Türkçeye başlamasının sebebini öğrendiğim şaşkınlık anıydı. Öğrencim aslında Rusça öğrenmek isterken “Kurt Seyit ve Şura” dizisini izlemeye başlıyor ve bildiğiniz gibi bir bölümü Çarlık Rusya’sında geçen diziyi izledikten sonra Türkçe öğrenmeye karar veriyor. Şu anda ileri seviyede Türkçe almaya devam eden bu öğrencimle sık sık diziler hakkında sohbet ediyoruz.

Amerikalıların Türkçeye ilgisi nasıl? 

Birçok koşula göre değişebilen bir ilgi skalası var. ABD’nin Türkiye siyasetinden tutun Türkçe derslerinin verildiği demografik bölge ve program niteliklerine varan birçok sebep bu ilgiyi artırıp azaltabiliyor. Türkçeye olan ilgiyi genel olarak öğretilen yabancı dillere olan ilgiden ayıramıyoruz. Şöyle ki, 2009’dan beri ABD’de yabancı dil dersi alan öğrenci sayısında sistematik bir düşüş var. Bunun sebepleri arasında ABD’nin eğitim politikaları ve ekonominin seyri gibi konuların olduğunu görebiliriz. Üniversite çapında ise yine bu genel gidişattan nasibini alan ama aynı zamanda artış potansiyeli olan bir ilgi de yok değil. Türkçe bağlamında, ABD’deki üniversitelerde Türkçe program kalitesinin artması, Türkçe programının yer aldığı bölümlerde ya da üniversite genelinde Osmanlı İmparatorluğu veya Türkiye üzerine araştırma yapan hocaların bulunması, derslere erişilebilirlik (online format seçeneği), Türkiye’den dizilerin dünyaya yayılması, Türkiye’nin dış politika haberlerinde (olumlu veya olumsuz) yoğun olarak yer alması ve Türkiye’den, Azerbaycan’dan ve Balkanlar gibi Türkçe diyalektlerinin konuşulduğu diğer bölgelerden göç eden ailelerin birinci kuşak üniversite çağındaki genç çocukları da bu potansiyelin kollarını oluşturuyor.

Öğrenciler Türkçe öğrenirken zorlanıyorlar mı? 

Öğrencilerin Türkçeyi öğrenirken zorlanıp zorlanmamaları pedagojik yaklaşımlardaki değişiklikleri sözün dışında tutarsak kendi dil öğrenim geçmişleriyle yakından alakalı.

Türkçe, birinci ve tek dili İngilizce olanların İspanyolca, Fransızca veya Almanca gibi Latince kökenli veya Germanik dilleri öğrenme süresinden nispeten daha uzun bir öğrenme süresine sahip. Sadece İngilizce konuşan bir Amerikalı için Fince, Macarca ve Rusça gibi dillerle aynı zorluk kategorisinde. Bazı öğrenciler üç dört dil öğrenmiş olarak ya da zaten evde konuşmuş olarak Türkçe alıyorsa elbette bu öğrenci örneğin lisede sadece zorunlu yabancı bir dil almış ya da hiçbir yabancı dil öğrenim geçmişi olmayan birinden daha az zorluk çekecektir. Çok dilli öğrenciler Türkçe öğrenirken de avantajlı durumda oluyorlar kısacası. 

ABD’de Türk film ve dizilerine ilgi nasıl Nâlân Hocam? 

Bildiğimiz kadarıyla ABD’de Türk dizilerine ilgi Asya, Balkanlar, Ortadoğu ve Güney Amerika’yla karşılaştırdığımızda daha düşük. Ancak, özellikle internet yayınları sayesinde burada da yavaş yavaş özellikle dizilerin göz önüne çıktığını gözlemliyoruz. Türkiye dizi sektörü büyümeye devam ettikçe ve dizilerin ABD’deki gerek kablolu gerek internet yayınlarında daha çok yer almasıyla Türkçeye ve Türkiye’ye olan ilginin de artacağını tahmin etmek zor değil. Bahsettiğim gibi son yıllarda Türkçe alan bazı öğrencilerimin dile olan ilgisinin ilk kez diziler sayesinde ortaya çıkmasının bu gelişmenin doğrudan bir sonucu olduğuna da tanıklık ettim.

Sizin ayrıca Türk film ve dizileri adında bir dersiniz var. Bu dersten biraz bahsedebilir misiniz? Bu derse ilgi nasıl? 

Bu yıl programda ve üniversite tarihinde de ilk kez “Türk Dizi ve Sineması’nda Ulus, Tarih ve Aile” adlı İngilizce bir lisans dersi açtık. Dizilere olan ilginin dünya çapında artması ve bunun ekonomi dışındaki içsel nedenlerini düşünmeye başlamam bu dersi açmamdaki ana sebeplerden biri. Bu derste dizi ve filmlerde ulus, tarih ve aile kavramlarının kurgusal ve öyküsel olarak nasıl ele alındığına bakıyoruz. Dizilerle 2000ler sonrası yeni Türkiye sinemasına ait filmlerin aynı konulara yaklaşımlarındaki benzerlik ve farklılıkları da irdeliyoruz. Öğrencilerin bir kısmı dizileri izleyip bir kısmı tanıdıklarından duyup bu dersi seçtiklerini belirttiler. Ders İngilizce olduğu halde öğrenciler dizilerden bahsederken “Dizi” ve “Dizis” demeye başladılar bile! Bunu Türkçe dersleri için de olumlu bir işaret olarak yorumluyorum. Derse olan ilgiden şimdilik memnunuz; çok yeni bir ders olduğu için öğrenci sayısı açısından yüksek beklentilerimiz yoktu. Gelecek dönemlerde daha fazla öğrencinin dersi almasını bekliyoruz.

ABD’de hangi üniversiteler Türkçe dersleri veriyor? 

Evet, ABD’de neredeyse elli kadar üniversitede Türkçe dersleri veriliyor. Bunların arasında Chicago, Columbia, Cornell, Harvard, Georgetown, Michigan, Northwestern, Pennsylvania, Stanford, Texas-Austin, UCLA, Yale gibi büyük ve köklü üniversiteler bulunuyor. Tam listeye ABD Türk Dilleri Öğretmenleri Organizasyonu’nun (American Association of Teachers of Turkic Languages) şu sayfasından ulaşılabilir: https://aatturkic.org/aatt/article/123694

Son söz sizin lütfen buyrun... 

Wisconsin-Madison Üniversitesi’ndeki Türkçe programına duyduğunuz ilgi ve sorularınız için teşekkür ederim. Programla ilgili bilgi almak isteyenler bana [email protected] adresinden yazabilirler.