Tufan-Kıyamet…

Abone Ol
Altın ve dolar endeksi ekonominin anlık mini özetidir. 
2013 Haziran’ında 1,79 TL olan dolar kuru, geçen ay 3 TL idi. Bugün 2,93 TL seviyelerinde. Doların değer kazanması yani TL’nin değer kaybetmesi; piyasaların önünü görememesi, belirsizliği, üretim altyapısının geliştirilememesi, komşu ülkeler ile siyasi sorunlar, terör vs. sebeplerden alıcılara ve turistlere, hizmet ve mal üretememizdendir.
Altın ons fiyatı; sene başında 1.060 dolardı, bugün 1.300 dolara yakın. 
Buna rağmen 2016 yılının ilk üç ayında ekonomimizin %4,8 büyüdüğü açıklandı. 
Büyüme rasyolarında artış sağlayan en büyük iki kalem; altın satışlarının % 6,9 ve devlet harcamalarının %10,9 artırması. 
Yani halk; tasarruf için vadeli mevduata, fona, tahvile değil, altına yani mala güvenmiş. Ayrıca devlet harcama musluklarını açmış piyasada mal ve hizmet satışı hareketlenmiş. Böylece TL bazında büyüme oluşmuş. 
Bu arada kişi başı GSYH 9.261 dolara gerileyerek %11 değer kaybetti.
Her ne kadar rasyolar olumlu anlatılma cabası içinde olunsada, halk kendi cebinin farkında…
Son yıllarda çok fazla “dış borç” aldık. Bu borç para; kredi kartı, konut kredisi, mevduat kredisi gibi çeşitli isimler ile halka tükettirildi. Kredi alınabilmesi için kolaylıklar sağlandı. Saatlerce “Kredi almak ne kolay” reklamları döndü. 
Borç para asgari ücretliyi ve tüm çalışanları anormal zengin yaşattı. ABD, Alman, Japon markalar, lüks plazma televizyonlar, iPhone’lar, iPad alındı. Yetmedi 5 yaşındaki çocuğa ayrı alındı. “Off of of gelsin paralar, gitsin paralar”…
Bilinçsizce tükettik. Birkaç sene yabancının parası ile bolluk yaşadık. Ama rüya bitti. Uykudan uyanma vakti… Mevcut milli gelirimize oranla devasa bir dış borcumuz var. 
Tüketimimizi azaltmamıza rağmen hâlen cari açık veriyoruz. Çünkü dış borcu döndürebilmenin faiz maliyeti yüksek. 
Alacaklılar AB üyeliği, vize serbestisi vs. adlar altında kanun değişikliği ve sözde reform taleplerinde bulunup duruyor… Ya paramı verirsin ya da bunları kanunlaştırırsın!..
Gelişmiş ülkeler, gelişememiş ülkelere; AB, G20 gibi çeşitli isimler ile sözde hamilik yaparlar. Gerçekte yapılan ise sadece gelişmiş ülkenin geleceğine hizmettir. Gelişememiş ülkeyi tüketmektir… Kaynaklarını, ucuza kendine yönlendirmektir. 
İşçi güvenliği de bunun için sağlanamaz. Son 10 yılda işçi ölümlerinde yaklaşık 2,5 kat artış oldu. 
Geride kalanlar daha fazla çalışarak daha az kazanıyor. İşçilerin çok borcu var. Her gün gerçekten yaşayıp yaşamadığını sorguluyorlar. 
Son 10 yılda dolar kurunun 1,30 TL’den 2,90 TL’ye çıkması durumu daha net anlatır. Varlıklar bu kadar erimişken, halkın alım gücünün azalması kaçınılmazdır. 
Son 10 yılda işsizlik kademeli olarak arttı ve artmakta. Üretim azaldı. Şirketler kâr edemez oldu. Verimlilik ve tasarruflar arttı. Aslında bu durum küçülmedir. Ama pozitif bakış ile “verimlilik dönemi” dedik. İflas erteleme davaları, alacak davaları arttı. Bankalarda çok fazla batak kredi var. Birçok şirket kredi ile dönebildiğinden maliyetleri yüksek. Bu da işsizliği hergün biraz daha artırırken, iş ve işçi güvenliğine yatırım ve vakit harcanmamasını sağladı. 
Güvencesiz ve işsiz halk zaruri ihtiyaçlarını karşılamazken, haliyle üreticilerde mal satamadı. İflas ile yüzleşti.  
Şimdi bir düşünün; bugün iflas ettiniz ya da işsiz kaldınız, kim yanınızda?.. Kimse yok… Eş, dost, akraba kimse yok… “Varmış gibi” yapılıyor ama kimse olmuyor. Çünkü onlarda kendi derdinde… 
Baksanıza Başbakanımız bile “iflas erteleme kuralları kötü niyetlilerce kullanılıyor” dedi ve eleştirdi. İflas-Erteleme kanunu değiştiriliyor. İflas edenin yanında devlet bile durmak istemiyor. Altında “bit yeniği” aranıyor.
Son bir yılda 1000’den fazla şirket iflas erteleme istedi. Bunların çoğu kocaman sermayeli holdingler, ihracatçılar. Kötü niyetli olduğu düşünülen koca sermayeler kazanç sağlasa, neden iflas istesin?.. 
İflas erteleme kanunun değiştirilmesinin temel sebebi, kamunun yardım elinin zayıflaması... 
Paranın gerçek değer olduğu dünya da aslında hepimiz yalnızlaştırıldık. Kırılmaca gücenmece yok “paran varsa dostun da var, ailen de”. Yeri geliyor kendi çocuğun para için, ipad için surat asıyor. 
Teker teker yalnızlaşıyoruz... 
Günlerden Nuh Peygamber’in günü olsa, hiçbirimizi almazdı gemisine... Çünkü o sadece çiftleri aldı. Tek kalmışlar ise tufan-kıyamet ile tanıştı...