Bağdadi’nin öldürülmesi kapsamında ABD Başkanı Trump’ın açıklamalarındaki Türkiye’yi ile ilgilendiren sözleri oldukça yadırganmış, Türk yetkililerinin bu konuda bir tepki göstermemiş olmasına ise bir anlam verilememiştir. Şimdi onları kısaca ele alalım.

PKK/PYD/YPG’ye teşekkür ve desteğe devam

Trump operasyonun başarısından dolayı Rusya, Türkiye ve Suriye’nin yanında Suriyeli Kürtler olarak nitelendirdiği PKK/PYD/YPG’ye de teşekkür etmesi son derece manidardır. Bir terör örgütüne karşı başka bir terör örgütünü kullanması, bunu müttefik olarak kullanmaya devam etmesi ve başarısından dolayı takdir etmesi kabul edilemez.

Türkiye’nin IŞİD’in yurt içindeki terör olaylarında ve Fırat Kalkanı Operasyonunda en fazla şehit veren, mücadeleyi en etkin yapan ülke olduğu görmezden gelinmektedir. Bizim ABD’nin teşekkürüne ihtiyacımız yoktur. Bizim yaptığımız ülkemizi teröristlere karşı korumaktır. Bu nedenle IŞİD liderine yapılan operasyonu destelemekten başka bir davranışımızın olamayacağı bilinmelidir.

Garip bir ifade “Türkiye ateş açmadı”

Trump’ın açıklamalarında, Türkiye’ni kontrolündeki bölgelerden operasyon için geçen helikopterlere “Türkiye’nin ateş açmadığını” söylemesi ve “açsalardı ortadan kaldırırdık” diye küstahça bir ifadede bulunması da kabul edilebilecek bir şey değildir. Türkiye’ye bilgi verildiğine göre neden bu şekilde hareket edilsin ki! Anlaşılan o ki, Trump her fırsatta Türkiye’yi tehdit etmeyi huy edinmiştir. Ancak nedense bu açıklamaya da Türkiye’den bir tepki gelmemiştir.

“Petrolü güvence altına aldık”

Bu açıklamanın da kabul edilebilecek bir yanı bulunmamaktadır. Bu güvence altına almanın hem kendileri için, hem de Kürtler için önemli olduğunu söylemektedir. Bu petrolün işletilmesi için ABD petrol şirketiyle anlaşma yapılacağını da ifade etmektedir. On bin kilometre uzaktan gelip kimin malını kime veriyorsun? Bunun tamamen bir emperyalist yaklaşım olduğu ve PKK/PYD’ye de ekonomik imkân sağlayarak bölgedeki varlığını sürdürmeyi hedeflediği dikkate alınmalıdır.

Biz ne dersek diyelim, bu terör örgütünü desteklemekten vazgeçmeyeceği anlaşılmaktadır. Sadece ABD değil, Avrupa ülkeleri de bunları terör örgütü olarak kabul etmemektedir. Bunları resmen bizden başka terörist olarak gören tek ülkenin Suriye olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir.

Güvenli bölgede neler oluyor?

Fırat’ın doğusunda Suriye kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturmak için ABD ve Rusya nezdinde yapılan müzakerelerden bir sonuç çıkmayınca başlatılan Barış Pınarı Harekâtı bölgedeki dengeleri tamamen değiştirmiştir. ABD’yle PKK/PYD’nin Telabyat-Resulayn arasındaki 120 kilometre genişlikte, 32 kilometre derinlikteki bölgeden çıkması hususunda mutabakat sağlanmıştır. 

ABD PKK/PYD’nin bölgeden çıktığını belirtmesine rağmen halen bölgede terör örgütünün unsurlarının bulunduğu ve yer yer taciz ve saldırılarda bulunduğu görülmektedir. Türkiye, teröristlerin mutabakat sağlanan bölgeden çıkmaması halinde harekâta devam edeceğini açıklamıştır. Derhal harekâta kaldığı yerden devam etmesi kararlılığının bir göstergesi olacaktır. Bunun için Cumhurbaşkanı’nın 13 Kasım 2019’da ABD’ye yapacağı ziyarete kadar beklemesi doğru bir yaklaşım değildir.

Aynı şekilde Resulayn’ın doğusunda kalan bölge için Rusya’yla sağlanan mutabakat çerçevesinde, PKK/PYD’nin bölgeyi boşalttığı Rusya tarafından açıklanmıştır. Doğruluğu önümüzdeki günlerde anlaşılacaktır. Doğru olmaması halinde bu bölgede de gereği yapılmalıdır.

Şüphe yaratacak durumlar

*Barış Pınarı bölgesindeki PKK/PYD’nin ağır silahlarını teslim edeceği söylenmiştir. ABD’yle sağlanan mutabakat hilafına bölgedeki ağır silahları beraberinde götürdükleri anlaşılmaktadır. Bu durum sineye mi çekilecek?

*Güneye çekilen PKK, sızmalarla sınırı ihlal ederek terör faaliyetleri icra ederse, 32 Km.nin ötesinde ne yapılacak? Bu kadar geniş bir alanda devriye faaliyetleri ne kadar etkili olacak?

*Ayrıca Rusya’yla doğuda yapılacak devriye faaliyetleri 10 Km. derinlikte olacaktır. Hâlbuki PKK/PYD 30 Km. ötesine çekilmiştir. 10 Km.den daha derinlikteki terörist faaliyetleri nasıl gözlenecek?

*PKK/PYD, Kamışlı ve Deynizor bölgelerinde bulunacak, yeniden organize olacak, ABD desteğini devam ettirecek, kendi kontrolünde petrol bölgesini güvenceye alacaktır. Irak üzerinden Türkiye’ye karşı terör faaliyetini devam ettirecek, hatta İran’ı istikrarsızlaştırması için ABD tarafından kullanılacaktır. Bunun Türkiye’ye yansımaları da olacaktır. Türkiye’nin buna göre siyasi, diplomatik, askeri planlar ve hazırlıklar yapması düşünülüyor mu?

Devletlerarası ezeli ve ebedi dostluk ve düşmanlık olmaz

Suriye’nin siyasi birlik içinde toprak bütünlüğü Türkiye’nin güvenliği açısından çok önemlidir. Bu bütünlüğü Türkiye kadar, hatta daha fazla Suriye de ister. Rusya da buna destek verir. PKK/PYD/YPG’yi resmen terör örgütü olarak gören Türkiye’den başka sadece Suriye vardır. Yani bu müşterek ve işbirliği yapılması gereken bir düşmandır. 

Suriye’deki kargaşada IŞİD ve PKK/PYD bu ülkenin büyük bir kısmını işgal etmiştir. Ancak Suriye bunlarla mücadele ederken kantarın topuzunu kaçırmış ve devlet kendi halkını katletmiş, zarar vermiş, kaçanlar da hem kendilerini hem de kaçtıkları ülkeleri zarara uğratmış, zora sokmuştur. Ülkeyi bu duruma getiren elbette Türkiye değildir. Suriye, ABD ve Rusya’nın mücadele alanı olmuş, adeta menfaat paylaşımına uğramıştır. Birbirleriyle kapı arkasında anlaştıkları her olaydan bellidir.

Türkiye’nin artık müşterek çıkarlar doğrultusunda Suriye ile resmen işbirliği yapmasının zamanı gelmiş, hatta çok da geç kalınmıştır. Adana mutabakatının uygulanması iyi bir fırsattır. Rusya’nın da buna destek olacağı aşikârdır. Dış politikada inat olmaz. Kurtlar sofrasında olduğumuz unutulmamalıdır.