ABD’nin yeni Başkanı Trump, görevine başlarken İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ü tanıyacağını açıklayarak sert bir giriş yaptı, sonu hayırlı olur inşallah. Öte yandan ABD’nin, Ortadoğu’da giriştiği savaşları anlamsız bulması, Irak ve Libya müdahalelerinin yanlış olduğunu ve başta ABD olmak üzere dünyayı daha güvensiz bir hale getirdiğini ifade etmesi de olumlu bir imaj yaratmaktadır.

Riad Domazeti’nin İnsamer’de yayınlanan makalesinde   Obama ABD’nin veya genel olarak Batı’nın geleneksel müttefikleri ve bölgenin güçlü aktörleri Türkiye ve Suudi Arabistan ile birçok bölgesel meselelerde müttefiklik ilkelerine aykırı davranarak yeni bir rota çizmişti. Obama yerel ve güçlü aktörlerini bir yana bırakarak tali unsurlarla Ortadoğu’yu dizayn etme isteği söz konusu ülkelerin ilişkileri ile ciddi anlamda yara almıştı. Suriye konusunda anlaşmazlık yaşayan Türkiye ile ABD, Suriye’nin geleceği başta olmak üzere ABD’nin PYD ve YPG gibi PKK’nın uzantısı terör örgütlerine vermiş olduğu desteği, başta Musul’un geleceği olmak üzere Irak’ın toprak bütünlüğü, İran’ın artan nüfuzu, Sincarda’ki PKK varlığı ve Kuzey Irak'taki artan etkinliği, FETÖ liderleri ve önemli kişilerin ABD’de yaşamaları iki ülke arasında ilişkilerini geriletmiş, Trump döneminde çözülmesi bekleyen sorunların başında gelmektedir.

 “Yabancıların Terörist Saldırılarından Ülkeyi Korumak” kararnamesiyle, Mültecilerin güvenli bölgelerde tutulması ve ABD-AB ülkelerine gitmemeleri amacıyla, “Suriye halkı için Suriye’de ve komşu ülkelerde güvenli bölgeler oluşturulacak” olması da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Türkiye, Suriye krizinin başından beri ülkelerindeki iç savaş ve katliamdan kaçan sivillerin oluşturulacak güvenli bölgelerde koruma altına alınması fikrini savunuyor, fakat kimse buna yanaşmıyordu.  

Suriye, Irak, İran, Yemen, Somali, Libya ve Sudan dahil yedi müslüman ülke vatandaşlarının ABD’ye girişlerinin engellenmesini de amaçlayan Trump, geçişleri önlemek maksadıyla Meksika sınırına da duvar örecek.

Küresel sistemi ve müttefiklerini yakından ilgilendiren bir konu da, ABD’nin NATO’ya aktardığı para ve bu kurumdan aldığı sonuçların yeterli olmadığını, NATO’nun kuruluş amacına uygun hareket etmediğini ve etkili olmadığını düşünmesidir.

ABD’nin bu ve benzeri uygulamalarıyla  uluslararası alanda yolaçacağı gelişmelerin ne olacağını günler ilerledikçe göreceğiz. Ama çok şeyin eskisi gibi olmayacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Bugüne kadar 3 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapan ve söylendiğine göre 25 milyar dolardan fazla harcama yapan Türkiye’nin ekonomik anlamda kendi sıkıntılarının da olduğu düşünülürse fazla yük taşıyamayacağı ortadadır.  “Güvenli bölgelerin masraflarını Körfez ülkelerine ödetmeliyiz” diyen yeni ABD  Başkanı bu konuda haklıdır.

Bu bölgelerin PYD’nin kontrolünde mi yoksa İdlib merkezli muhaliflerin kontrolünde mi olacağı ve nasıl yönetileceği de çok cevabı belli olmayan sorulardır.

Öte yandan ABD’nin PYD/YPG unsurlarına askeri desteği ve güneyimizde oluşturmayı amaçladığı Kürt koridoru, Türkiye’yi rahatsız etmekte olup, Trump’ın kafasındaki güvenlik bölgelerinin gerçek niyeti konusunda şüphe yaratmaktadır. Çünkü Körfez Harbi döneminde Irak’ın kuzeyinde oluşturulan uçuşa yasak bölge ve çekiç güç uygulamasının gerçek sonuçlarını hep birlikte gördük.

Türkiye, tüm ülkelerin olduğu gibi Suriye’nin ve Irak’ın da toprak bütünlüğünden yanadır. Ortadoğuyu yangın yerine çeviren, adeta taş üstünde taş, omuz üzerinde baş bırakmayan vekalet savaşının örtülü hedeflerine ve acılarına karşı mücadelesini yapmalıdır.