Bildiklerimi artırmak ve teyit almak için sözlükte aradım “Travma” kelimesini. Şöyle açıklamış  Travma, canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantı, bir doku ya da organın yapısını ya da biçimini bozan ve dıştan mekanik bir etki sonucu oluşan yerel yara olarak tanımlanmaktadır. Psikolojide daha çok; bireyin gerektiği gibi bir tepki gösteremediği, üzerinde durduğu halde çözüme kavuşturamadığı, dolayısıyla bilincin dışına ittiği yaşantıdır.Bilinç dışından bireyin ruhsal yapısı üzerindeki etkisini sürekli hissettirir, birey sanki hep söz konusu yaşantıyla yüz yüze geliyormuş gibi bir duygunun içinde bulunur. Travma seyrek olarak, örneğin savaş nevrozun da olduğu gibi tamamen dış nedenlerle bağlantılıdır. Daha çok içgüdüsel gerilimler, hoş olmayan cinsel yaşantılar travmaya neden olur.

İsim yazma gereği duymadan, malumunuz taciz ve tecavüz olayların da panik gerektirecek bir artış var ülkemizde. Dokuz yaşındaki bir çocuk mahkemede tacizcisi ile karşılaşma korkusuyla kalp krizi geçiriyor. Din, dil, millet, kariyer, para, kazanımlar vs hepsini rafa kaldırın. Doktor olmanıza, tıp bilimiyle alakalı olmanıza da gerek yok. Kalp krizi genel olarak kırklı yaşlardan sonra ortaya çıkar, bilinçli bir yaşam ve kontrol ile sağlıklı yaşam devam eder. Dokuz yaşındaki bebek ile çocuk tanımlaması arasına sıkışan bir insan nasıl kalp krizi geçirebilir ki? Kalp dediğimiz organ genetik kalıntılar ve yaşam biçimi ile alakalı çalışmasını durduruyor. Kalp krizine yakalanmamak için bilim bizleri çok yönlü uyarıyor, genetik risk var ise tedbir ve önlemlerini hayatımıza alıyoruz.

Kalp dokuz yaşında durur mu? duraklar mı? ne büyük bir korku, ne büyük bir endişe yaşanmış ki, mümkün olabilmiş. Taciz, tecavüz gibi yeltenme girişimlerinin dahi sıfıra indirilmesi gereği ve zorunluluğu vardır. Bu travmaya tabi olmuş birisi ömrünce sorunlarıyla birlikte yaşayacaktır. Fiziksel zarar görmemesi dahi kurtuluş değildir. Ruhsal travma, etkilerini, kalp veya diğer organları olumsuz etkileyecek, ruhsal dengesizlik hali ömrünce devam edecektir.

Taciz, tecavüz olayını Devlet etkisinden ziyade halkımızın bilinç ve eğitimi ile çözebileceğine inananlardanım. Devlet, kanun yapıcı meclisimiz caydırıcı ve cezalandırıcı kural ve kanunlarını gözden geçirir ve günceller. Meseleye sadece mağdur yönüyle bakmıyorum, girişim için böylesi vahşi bir hali kullanan kişiler toplumumuz da neden ve nasıl var oluyorlar? Köklü çözüm sivrisinekleri öldürmekten ziyade bataklık ve pislikleri kurutmak, yok etmek, arındırmak değil mi? Gelişmiş ülkelerin, taciz ve tecavüz olaylarının sıfıra yakın olan ülkelerin eğitim, öğretim hallerini görmek ve ülkemize ivedi almak zorunluluğumuz vardır. Önemli ve ivedi bir önlem hali de, eğilim içinde olan kişi ya da kişileri fikri, partisi, kariyeri, para miktarı gibi sebeplerden korumamak, ifşa etmek gerekir.